İHD: Çıplak aramayla ilgili her gün çok sayıda başvuru var

Boğaziçi Üniversitesi’ndeki öğrencilerin ve Uşak’taki 30 kadın öğrencinin gözaltındayken çıplak aramaya maruz bırakıldığı iddiaları yeniden bu insanlık dışı uygulamayı gündeme taşıdı. İHD Diyarbakır Şubesi Kadın Komisyonu’ndan Ezgi Sıla Demir, çıplak arama uygulandığı yönünde her gün cezaevlerinden çok sayıda başvuru aldıklarını belirtti. Tutuklanan kişilerin; kadın ya da erkek hiç fark etmeksizin muhakkak kötü bir muameleye maruz bırakıldığını, hatta kadınlara daha cinsiyetçi ve nefretvari bir yaklaşım söz konusu olabildiğine dikkat çekti.

 
RÜYA HÜSEYİNOĞLU
Haber Merkezi- İstanbul Boğaziçi Üniversitesi’ndeki rektör atamasını protesto ettikleri için gözaltına alınan bazı öğrencilerin çıplak aramaya maruz kaldığı, bu uygulamaya direnenlerin ise ciddi biçimde darp edildiği belirtildi. Üniversiteye rektör olarak Melih Bulu’nun atanmasını protesto eden 17 üniversite öğrencisi, sabaha karşı gerçekleşen ev baskınları neticesinde gözaltına alınmıştı. Burada bazı öğrencilerle görüşme olanağı bulan avukat Engin Kara’nın aktardıklarına göre; öğrenciler, Vatan Caddesi’nde yer alan İstanbul Emniyeti’nde, çıplak arama işkencesiyle karşı karşıya kaldı. 
Bir anda protestoların da önüne geçen bu sarsıcı açıklamalar; henüz çok değil, yalnızca birkaç hafta öncesinde HDP Kocaeli Milletvekili Faruk Gergerlioğlu’nun konuşmasını akıllara getirdi. Aynı zamanda TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi de olan Faruk Gergerlioğlu, hatırlanacağı üzere Uşak Emniyet Müdürlüğü’nde üniversite öğrencisi 30 kadının çıplak aramaya maruz kaldığını meclise taşımıştı. Bu konuşma ile birlikte Türkiye’nin öteden bu yana kaçınılmaz gerçeği olan çıplak arama işkencesi, yeniden gündeme taşınmıştı.
Faruk Gergerlioğlu’nun bu ciddi açıklamaları; AKP Grup Başkan Vekilleri Özlem Zengin ve Cahit Özkan dışında Uşak Valisi tarafından da reddedilmişti. Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 36. Maddesi gereğince şahısların koğuşlarda ya da hücrelerinde, üstlerinde ya da eşyalarında her daim arama yapılabileceği yazıyor; ancak bu maddelerde çıplak aramaya ilişkin herhangi bir ibare söz konusu değil! 
Peki Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin çıplak aramaya maruz kalması ne anlama geliyor? Sistematik bir işkence yöntemi olarak kabul edilen ve daha çok kimliksizleştirmeye odaklı bu travmatik uygulamalarının Türkiye’deki karşılığı ne? İnsan onuruna saygı ve işkence yasağı kapsamında değerlendirilmesi gereken çıplak arama konusunu İHD Diyarbakır şubesi Kadın Komisyonu’ndan Ezgi Sıla Demir ile konuştuk.
Son 10 yıl olağan bir hal aldı
Türkiye’de cezaevlerinde çıplak arama işkencesinin yeni değil, esasen çok eski bir uygulama olduğu biliniyor. Uşak Emniyet Müdürlüğü’nde ve Boğaziçi Üniversitesi’nde öğrencilere çıplak arama yapıldığının iddia edilmesi, daha önce bu konuda gerçekleştirilen raporları ve sayısal verileri de gün yüzüne çıkardı. İHD Diyarbakır şubesi Kadın Komisyonu’ndan Ezgi Sıla Demir, çıplak arama dayatmasının özellikle son 10 yıllık dönemde aslında olağan bir uygulama haline geldiğini aktardı:
“Son senelerde olağan bir durum olarak karşımıza çıkan çıplak arama dayatmasına cezaevi görüşlerinde çok sık rastlıyor ve buna yönelik olarak çok fazla başvuru alıyorduk. Gözaltı süreçlerinde ise cezaevlerine kıyasla daha nadir gerçekleşen bir durum. Ama yine de gözaltı süreçlerinde insanlar çok kötü bir muameleye maruz bırakılıyordu. Uşak’ta gerçekleşen durum; hem cinsiyetçi bir yaklaşım hem de ciddi bir işkence yöntemi olarak değerlendirilebilir. Boğaziçi Üniversitesi’ndeki durumsa Uşak’ta yaşananlara ek olarak aynı zamanda homofobik bir yaklaşım da içeriyor. Yani gözaltında cinsel kimliklerinden dolayı sözel ve cinsel şiddete maruz kalan öğrenciler söz konusu. Bu kabul edilemez durum, elbette suçtur, kötü muameledir ve işkencedir. Yasada tanımı ve cezası da son derece açıktır.”
“Hemen her gün cezaevlerinden mektuplar alıyoruz”
Çıplak arama işkencesine dair oluşturulan veriler, Türkiye’de özellikle son 10 senelik dönemde bu insanlık dışı uygulamanın ne denli olağanlaştığını gözler önüne seriyor. Diyarbakır İHD Şubesi, son 10 yıla yönelik olarak hazırladığı fiziksel şiddet raporunda, çıplak arama uygulamasına da önemli bir yer ayırıyor. Ezgi Sıla Demir, bu zaman aralığında hemen her gün cezaevlerinden; çıplak arama, kötü muamele, dayak, darp gibi konulara dair şikayetler içeren mektuplar aldıklarını dile getirdi:
“Gözaltında iken gelen başvurulardan ziyade aslında gözaltına alınırkenki süreçte maruz kalınan birçok kötü muamelenin olduğunu fark ettik. Son 10 yıllık bir işkence ve kötü muamele ile ilgili hazırladığımız ve yayınladığımız raporda da bunu ortaya koyduk. Cezaevlerinin her giriş çıkışında neredeyse tüm mahpuslar çıplak aratma dayatmasına maruz bırakılıyor. İtiraz edince de darp ve fiziksel şiddette, hatta bazen hücre cezalarına varan durumlarla karşı karşıya kalıyorlar. Bizdeki tüm cezaevi başvuruları çıplak arama dayatmasını içeriyor diyebiliriz. Gözaltına alınırken zaten pek çok cinsel, fiziksel ve sözel şiddet söz konusu olabiliyor. Gözaltında daha ispatlanabilir bir durum oluyor; ama gözaltına alırkenki süreç çok daha tenha, kameranın olmadığı ve çekilmediği durumlarda gerçekleşiyor. Örneğin 2019 senesinde siyasi parti temsilcisi üç kadın, gözaltına alınırken ev içerisinde hem cinsel hem de cinsiyetçi söylem ve tehditlere maruz kalmışlardı. Bu süreci hala yakından takip ediyoruz.”
Türkiye’nin karnesi bir hayli zayıf
Türkiye’de hemen her cezaevinden çıplak aramaya ilişkin şikâyetler geliyor. Normal koşullarda yönetmeliğe göre ciddi emare ve makul şüphe koşulu öngörülmesine rağmen bugün göz altılarda bile keyfi uygulamalar söz konusu. Yakın tarihte gerçekleşen vakaları düşündüğümüzde, Türkiye’nin çıplak aramalar konusundaki karnesinin bir hayli zayıf olduğunu söylemek, Ezgi Sıla Demir için de pek zor değil!
“Türkiye çıplak aramalar konusunda bu karne ile çoktan sınıfta kalmıştır. Bahsettiğim üzere; daha önce ağırlıklı olarak cezaevlerinde yaşanan bir sıkıntı iken şimdilerde artık her alana yansımış bir uygulama durumunda. Örneğin bir mahpus cezaevine her giriş çıkışında çıplak arama dayatmasına muhakkak maruz kalmakta, hatta bununla bazen görüşlerden veya revirden dönüşlerde bile karşı karşıya kalmaktadır. Bu artık neredeyse rutinleşmiş bir hak ihlalidir. Çeşitli resmî başvurular yapıldığında sıkça reddedilmektedir.” 
“Kadınlara daha cinsiyetçi ve nefret dolu bir yaklaşım var”
Çıplak arama işkencesine dair en çarpıcı nokta, bu uygulamanın büyük ölçüde siyasi tutuklulara yönelik olması. Nitekim raporlarda ortaya konulan veriler de bu gerçeği açıkça ortaya koyuyor.
“Bizim şu zamana dek aldığımız başvuruların neredeyse %90-95’lik bölümü, siyasi tutuklular içindi. Siyasi olmayan başvurular oldukça nadirdir. Bu durum da nefret ve ayrımcı tutumu net şekilde açığa çıkarmaktadır. Özellikle belirli suçlamalardan dolayı tutuklanan kişi, kadın ya da erkek hiç fark etmeksizin muhakkak bir kötü muameleye maruz bırakılmaktadır. Hatta kadınlara daha cinsiyetçi ve nefretvari bir yaklaşım söz konusu olabiliyor.”