Zagros dağları devlet ve mafya eliyle yok ediliyor
Rojhilat Kürdistan’da son zamanlarda İran güvenlik güçlerinin yardımlarıyla kereste mafyası tarafından yaygınlaşan meşe ağaçlarının kesilmesi ve kaçakçılığı, Zagros dağlarının ekosistemine ve yerel halkın geçim kaynaklarına ciddi bir tehdit oluşturuyor.
NASİM MOHAMMADİ
Serdeşt- Rojhilat Kürdistan’ın Serdeşt, Mirabad, Bane, Merivan gibi şehirlerinde ve Zagros’un diğer bölgelerinde ormanlar, İran polisinin desteklediği kereste mafyası tarafından geniş çapta tahrip ediliyor. Organize suç grupları, yüzlerce yıllık meşe ağaçlarını keserek, İran’ın merkezi bölgelerindeki büyük şehirlere kaçak olarak taşıyor.
Zagros ormanlarının tahribatı
Urmiye eyaletindeki Serdeşt ve Mirabad ormanları, Zagros ekosisteminin önemli bir parçasını oluşturuyor ancak son yıllarda mafya gruplarının ana hedeflerinden biri haline gelmiş durumda. Çevre aktivistleri, bu grupların ileri teknoloji ekipmanlar ve silahlı insanlar ile birlikte, askeri karakolların yakınından engel olmaksızın geçtiklerini belirtiyor. Raporlar, karakoldaki askerlerin iş birliğinin bu tahribatı kolaylaştırdığını gösteriyor. Konuya ilişkin çevre aktivistleri ajansımıza konuştu. Aktivistler ağaçların kesilmesinin yerel ekosistem ve halkın yaşamı için ciddi sonuçlar doğurduğunu söyleyerek tepkilerini dile getirdi.
‘Yerel ekosistem için ciddi sonuçlar doğurmuştur’
Çevre aktivisti Jila, "Mafya faaliyetleri, yeterli denetim yapılmadığı ve kaçakçıların karakol güçlerine rüşvet vermesi nedeniyle geniş çapta devam ediyor. Bölge üzerinde askeri kontrol bahanesiyle getirilen güvenlik uygulamaları da kasıtlı olarak ormanların tahrip edilmesine yol açmış ve bu durum her geçen gün daha da kötüleşmektedir" dedi. Jila, Serdeşt ve Mirabad şehirlerindeki kereste kaçakçılığı hakkında şunları söyledi: "Serdeşt ve Mirabad bölgelerindeki Zagros’un meşe ormanları ve ağaç örtüsü, son yıllarda ciddi şekilde tahrip olmuştur. Bu tahribatın büyük bir kısmı, kereste kaçakçılığı amacıyla organize olmuş mafya gruplarının faaliyetlerinden kaynaklanmaktadır. Meşe kerestesi, yüksek kalitesi nedeniyle çeşitli ahşap ürünleri üretimi ve kömür yapımı için oldukça değerlidir. Ayrıca, arazi mafyası da tarım ve yerleşim alanlarını genişletmek amacıyla bu tahribata katkıda bulunmaktadır. Bu kişiler, ağaçları kasıtlı olarak keserek, temizleyerek ve arazi kullanımını değiştirerek, bu değerli ormanları yağmalamış ve kendi mülkiyetine geçirmiştir. Sonuç olarak, bu bölgelerin bitki örtüsü büyük ölçüde yok edilmekte ve Zagros ormanları geniş çapta tahrip edilmektedir. Bu durum, yerel ekosistem ve halkın yaşamı için ciddi sonuçlar doğurmuştur."
Ormanların yok olmasıyla kaynakların da kaybolduğunu hatırlatan Jila, “Sel ve toprak erozyonu riski arttı ve yaşamımızı zorlaştırdı. Artık günlük ihtiyaçlarımızı karşılamak için ormanlardan yararlanamıyoruz ve hatta yerel tarımın yok olma tehlikesi bile mevcut" dedi.
‘Köylüler bu işin arkasında kimlerin olduğunu biliyor’
Serdeşt köylerinden birinde yaşayan Maryam Ş., bölgedeki kereste kaçakçılığı ile ilgili gözlemlerini şu şekilde paylaştı: "Hemen her gece, ormandan kesilen meşe ağaçlarını taşıyan kamyonetleri görüyoruz. Genellikle geceleri ormandan motorlu testere sesleri duyuluyor ve bu ses köyün içinde bile duyulabiliyor. Köy sakinleri, bu durumu defalarca Doğal Kaynaklar Dairesine bildirdi, ancak hiçbir önlem alınmadı. Testere sesleri açıkça duyulduğunda bile, doğal kaynaklar memurları bölgeye gelmiyor ve kaçakçıları durdurmuyorlar. Köyde karakol da var, kesinlikle onlar da bu sesleri duyuyorlar ama hiçbir şey yapmıyorlar. Köylüler bu işin arkasında kimlerin olduğunu ve kaçakçıların kimler olduğunu biliyor, ancak bu kişiler devlet kurumlarına bağlı oldukları için kimse onlarla karşı karşıya gelmeye cesaret edemiyor. Pek çok köy sakini, bu durumda umutsuz ve çaresiz hissediyor çünkü bu tahribat ve kaçakçılığı önlemek için yetkili kurumlar tarafından hiçbir destek sağlanmıyor ve ormanlar her geçen gün daha fazla yok oluyor."
Maryam, ormanların yaşamlarının bir parçası olduğunu vurgulayarak, “Biz hayvancılar olarak bu ormanlara çok bağımlıyız. Meşe ağaçlarının yaprakları, özellikle otların kıt olduğu mevsimlerde, hayvanlarımız için ana besin kaynaklarından biridir. Köy sakinleri için, özellikle de hayvancılar için, meşe ağaçları çok değerlidir ve korunmaları büyük önem taşır. Biz her zaman duyarlı olmuş ve bu ağaçlara iyi bakmaya çalışmışızdır. Ancak ne yazık ki, kaçakçılar ve çıkarcı insanlar, bu duruma aldırış etmeden, ağaçları kesmeye ve yok etmeye devam ediyorlar. Bu kişiler, yalnızca çevreye zarar vermekle kalmıyor, geçim kaynaklarımızı da tehlikeye atıyorlar. Eğer bu durum devam ederse, birçok aile artık hayvanlarını besleyemeyecek ve bölgeyi terk etmek zorunda kalacak" diye belirtti.
‘Aktivistler sürekli tehdit ediliyor’
Çevre aktivisti Sara, çevre faaliyetlerinin mafyaya karşı zayıf kaldığının altını çizerek şunları söyledi: “Bu gruplar yalnızca silahlı ve tehlikeli olmakla kalmıyor, aynı zamanda İran İslam Cumhuriyeti’nin güvenlik kurumlarıyla da yakın ilişkilere sahipler ve bu durum, onlarla mücadeleyi neredeyse imkansız kılıyor. Bir zamanlar doğrudan sahada protesto eden sivil aktivistler, şimdi daha çok sosyal medyaya yönelmiş durumda. Genellikle çözüm sunmaktan çok, mevcut durumdan duydukları acıyı ve eleştirilerini dile getirmek zorunda kalıyorlar çünkü ormanların tahribatını önleyecek araç ve imkanlardan yoksunlar. Hatta sosyal medyada bile baskı altındalar; paylaşımları sıklıkla güvenlik kurumları tarafından izleniyor ve aktivistler sürekli tehdit ediliyor. Pek çoğu, sahte suçlamalarla dava açılarak mahkemeye çağrılıyor. Bu durum, gerçekleri ifade etmenin bile tehlikeli olduğu bir konuma getirmiştir. Kamuoyu desteği olmadan, bu tahribatı durduramayız ve her gün ormanların ve doğanın daha fazla yok oluşunu izliyoruz."
Sivil toplumun pratik çözümler ve alternatifler sunması gerektiğini belirten Sara, “Hükümete baskı yapmalı ve meydana getirdikleri durumdan ve neden oldukları yaygın ekonomik yoksulluktan dolayı onları sorumlu tutmalıyız. Hükümet, politikalarıyla yasal ekonomik kalkınma yollarını kapatmış ve bunun yerine, çıkarcı gruplar için kereste kaçakçılığı ve orman tahribatı gibi yollar açmıştır” diye konuştu.
Neler yapılabilir?
Sara konuşmasının devamında şunları söyledi: “Atılması gereken adımlardan biri, Doğal Kaynaklar Daireleri’ne görevlerini yerine getirmeleri ve ormanların tahribatını önlemeleri için baskı yapmaktır. Bu kurumlar, ihmalleri nedeniyle hesap vermelidir. Ayrıca, ekonomik açıdan daha uygun ve çevreye daha az zarar veren endüstriyel kömür üretim atölyeleri oluşturmayı hedeflemeliyiz. Bunun yanı sıra, tarım ve yerleşim alanlarını artırma bahanesiyle ormanları kesen arazi mafyasını durdurmalıyız. Mevcut yasalar, güncellenmeli ve daha katı hale getirilmelidir ki, kimse ormanları yok etme ve arazi kullanımını değiştirme cesaretini göstermesin. Ancak bu şekilde Zagros’un değerli ormanlarını ve yerel halkın geçim kaynaklarını koruyabilir ve tahribat sürecini durdurabiliriz.”