“Baskılar ve eşitsizlikler öğrenci hareketinin patlama noktası oldu”

2021’de gündemin tepesine yerleşen öğrenci hareketini, sebeplerini ve sonuçlarını Sivil Alan Araştırmaları Derneği Direktörü Berna Akkızal değerlendirdi: “Umut dolu öğrenciler ve mücadelede kararlılar”

ELİF AKGÜL

İstanbul- 2021’de Türkiye’de yükselen hareketlerden biri de öğrenci hareketi oldu. Boğaziçi Üniversitesi’ne kayyım rektör atanmasına karşı protestolarla başlayan yıl, yurt fiyatları ve konaklama sorunuyla gündeme gelen Barınamıyoruz Hareketi’yle bitti.

İçişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Çataklı, Boğaziçi Üniversitesi’ndeki rektör ataması sonrası yapılan eylemlerde 528 kişinin gözaltına alındığını açıkladı. Buna göre, 38 kentte gözaltına alınan 528 kişiden ikisi tutuklandı, 498 kişi de serbest bırakıldı. Serbest bırakıların 108’ine adli kontrol tedbiri uygulandı.

Kampüste ifade özgürlüğü alanında çalışmalar yürüten, öğrenci hakları savunucusu Sivil Alan Araştırmaları Derneği Direktörü Berna Akkızal ile yükselen öğrenci hareketini, Boğaziçi protestolarını ve polis şiddetini konuştuk.

Eylemler can alıcı noktaya işaret ediyor

Artan baskı politikalarının, eşitsizliğin ve yoksulluğun bir sonucu olarak öğrencilerin ülkenin her bir yanında sokağa çıktığını ifade eden Berna Akkızal, öğrencilerin taleplerinin geniş kesimlerce sahiplenildiğinin altını çizdi. Barınamıyoruz eylemlerinin “çok can alıcı bir noktaya dikkat çektiğini” ifade eden Berna Akkızal, “Çünkü gerçekten çok geniş bir kesim bir barınamama ve geçinememe problemi yaşıyor” diye ekledi. Çözümü zor olmayan bir sorun nedeniyle öğrencilerin sokaklarda sabahladığını hatırlatan Berna Akkızal, “Önce inkar edilse de bu haklı talep bi noktada yetkilileri zorladı. Bu eylemler bizlere uzun zamandır görmediğimiz kitlesellikte protestoları, öğrencilerin mücadelesindeki kararlılığı ve umudu görmemizi de sağladı” diye konştu.

“Hükümet yoğun biçimde üniversiteleri hedef alıyor”

2021'in imzası öğrenci hareketi oldu. Boğaziçililer ve Barınamıyoruz Hareketi, uzun zamandır çok daha fazla gündeme gelmeyen öğrenci hareketi ve gündemini öne çekti. Bunun sebepleri nelerdir?

Türkiye’de öğrenci hareketi, aslında siyasi iktidarın en baskıcı olduğu dönemlerde kendisine mücadele alanı yaratarak yeniden ortaya çıkabilen umut olabilen bir hareket. Bu aslında öğrenciler için üniversitenin/kampüsün tanımının sadece dört duvarla sınırlı, derse girilip çıkılan bir yer olmadığı için de bi yandan. Her yeni döneme farklı kesimlerden öğrenciler farklı heyecan ve umutlarla başlıyor. Birlikte sosyalleştiği, günlerinin büyük bir bölümünü geçirdiği, fikir alışverişinde bulunduğu, kendini özgürce ifade etmek istediği, farklı kimliklerin ve taleplerin olduğu bir alan. Bu yüzden de sürekli olarak siyasi iktidarın kontrol etmek istediği, kendi politik hedeflerini gerçekleştirmek istediği bunun için de güç kullanmaktan geri durmadığı bir alan aynı zamanda.

Son yıllarda da hükümet yoğun bir biçimde üniversiteleri hedef alıyor. OHAL uygulamaları ile çıkarılan kararnamelerle Barış Akademisyenleri görevlerinden alındı, rektör ataması doğrudan Cumhurbaşkanı’na devredildi bunun yanı sıra kişiye özel kadrolarla alanında uzman olmayan kişiler hükümete yakın olduğu için üniversitelere dekan, bölüm başkanı vb olarak yerleştirildi. Kulüplerin faaliyetleri kısıtlandı, öğrencilerin protesto haklarına şiddetli müdahaleler gerçekleşti. Özgür düşünce ve ifade alanı daraltıldı. Sistematik bir şekilde disiplin cezaları verildi. Keyfi tutuklamalar arttı.Siyasi baskılarla öğrenciler sindirilmeye çalışıldı. LGBTİ+’lara ve kadınlara yönelik ayrımcı söylem ve şiddet arttı. Bu baskıların patlama noktalarından birisi oldu Boğaziçi Direnişi de. Kayyıma hayır diyen öğrenciler özgür, özerk, bilimsel ve demokratik üniversite talepleriyle bir araya geldi, toplum üzerindeki hakimiyetini güçlendirmek isteyen hükümete karşı mücadele alanı yarattı. Ülkenin pek çok yerinden on binlerce öğrenci pek çok üniversiteye atanan kayyımlara, ifade özgürlüklerine, üniversite hayatlarına sahip çıkarken özellikle Kovitle birlikte ortaya çıkan eşitsizliklere de ‘dur’ dedi ve kendi talepleriyle üniversitelerinden meydanlarından seslendi. Bu talep o kadar da temel bir yerde ki pek çok kesim tarafından sahiplenilmesini de sağladı.

“Öğrencilerin en büyük sorunlarından biri yoksulluk”

Öğrenciler arasındaki en büyük problemlerden birisi de yoksulluk. Barınamıyoruz Hareketi de tam olarak bu noktada ortaya çıktı. Artan ekonomik kriz, pandemiyle birlikte derinleşen eşitsizlik, yemekhanelerin niteliksiz olması, yurtların ücretlerinin artması kapasitesinin az olması, hijyen problemi, burslara yapılan zamlar… Özellikle İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerde yaşayan öğrenciler için yurda yerleşemediği durumda yüksek ev fiyatlarıyla karşı karşıya kalıyor. Biraz daha uygun fiyatlı olsun deseler bu sefer de şehrin dışında yaşamak durumunda bu da hem yol ücreti hem de uzun süren yolculuklar demek. Pek çok öğrenci öğrenimine devam etmek için part time güvencesiz koşullarda çalışmak zorunda kalıyor. Bu da eğitimlerinden uzaklaşmalarına sebep olabiliyor. Bu sene pek çok öğrenci de yetersiz yurt kapasitesi ve artan ev fiyatları nedeniyle kazandığı okullara gidemedi. Bu problem öğrenim hakkının engellenmesine de yol açıyor. Burada ‘Barınamıyoruz’ diyen öğrencilerin eylemleri çok can alıcı bir noktaya dikkat çekiyordu. Çünkü gerçekten çok geniş bir kesim bir barınamama ve geçinememe problemi yaşıyor. Öğrenciler sokaklarda sabahladı. Sorunun çözümü o kadar da zor değildi talepleri hükümet yetkililerinin karşılayabileceği bir yerdeydi. Keza önce inkar edilse de bu haklı talep bi noktada yetkilileri zorladı. Bu eylemler bizlere uzun zamandır görmediğimiz kitlesellikte protestoları, öğrencilerin mücadelesindeki kararlılığı ve umudu görmemizi de sağladı.

Hükümet işkence ve kötü muamele ile öğrenci hareketini sindirmeye çalışıyor”

Boğaziçi için çok fazla dava açıldığını biliyoruz. Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı yasası ihlali gibi "yatarı" dahi olmayan davalarda insanlar tutuklandı. Bunun nedeni nedir?

Hükümet bunu bir baskı aracı olarak kullanma niyetinde. Şiddetli polis müdahaleleri işkence ve kötü muamele ile öğrenci hareketini sindirmeye çalışıyor. Öğrencileri protestolara katıldıkları zaman burslarını keserek, yurtlarından çıkarmakla tehdit ederek, disiplin cezaları vererek “terbiye” etmeye çalıştıklarını görüyoruz. Hem ekonomik hem hukuki tehdit olarak kullanıyorlar. Daha önce de 11 öğrenci bu protestolarda yine keyfi tutuklama ve suçlamalara maruz bırakıldı. Ancak davalar devam etse de suçlamalar o kadar asılsız ki ilk duruşmada serbest kaldılar: Berke ve Perit için de bu durum geçerli 32 yıla kadar yargılanıyorlar. Bu nasıl oldu? Cumhurbaşkanı yüksek öğrenim açılış töreninde hedef gösterdi ardından Naci İnci şikayette bulundu. Öğrenciler 1 yıldır barışçıl protesto ve gösteri hakkını kullanıyor hükümet yetkilileri ise hukuki yaptırımlarla sindirmeye çalışıyorlar.

“Umut dolu öğrenciler ve mücadelede kararlılar”

Boğaziçi protestolarının hem yargı hem de kazanım ve kayıplar açısından sonucu ne oldu?

Kayyım eliyle bu süreçte öğrenciler polis şiddetine maruz bırakıldı, tutuklandı, yurt dışına çıkış yasakları konuldu, kulüpleri kapatıldı, akademisyenler görevlerinden alındı, etkinlikleri yasaklandı, özellikle LGBTİ+ öğrenciler ayrımcı söyleme maruz bırakıldı, Naci İnci 6284 nolu kanunla, yani şiddet gören kadınları koruması gereken kanun ile öğrencilere uzaklaştırma kararı aldırdı, gece kararnameleri ile bölümler kuruldu. Daha pek çok üniversiteye ve bileşenlerine yönelik zarar sayabiliriz. Burada ifade ve toplanma özgürlüğünün yok sayılmasına hukukun keyfi uygulanmasına tanık oluyoruz. Ancak bir yandan Melih Bulu’yu öğrencilerin direnişi gönderdi. Her gün mücadele eden umut dolu öğrenciler var ve bu mücadelede oldukça kararlılar. Dayanışma arttı, hem de ülkenin pek çok yerinden dayanışma gördü bu protestolar. Biz de bu dayanışmaya elimizden geldiğince destek veriyoruz.