Türkiye suyu kirli siyaseti için bir silah olarak kullanıyor

Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik her türlü insanlık dışı yöntemlerini devreye sokan Türk devleti, su kaynaklarını da keserek halkı göçe zorluyor. Halk ise kadınlar öncülüğünde Türk devletinin politikalarına karşı direniyor.

RONÎDA HACÎ

Hesekê – Su yaşam için önemli bir kaynak. Ortadoğu’da Dicle ve Fırat nehirlerinin Kürdistan ve Mezopotamya halkları için yaşam kaynağı olduğunu herkes biliyor. Bu iki nehrin önemi bugünde devam ediyor. Türkiye 1998’den bu yana Fırat Nehri suyunu Suriye ve Rojava halkına karşı bir silah olarak kullanıyor. Türkiye, özellikle 2011’de yaşanan Suriye krizi ile birlikte bu suyu daha fazla kesiyor ve uluslararası sözleşmeleri ihlal ediyor.

Sistematik siyasete dönüştü

Türkiye, Suriye’nin Fırat Nehrinden olan payını çok fazla kesiyor ve saniyede 200 metreküp tek su veriyor. Türkiye, Suriye ve Irak arasında 1987 yılında yapılan anlaşmaya göre Türkiye’nin Suriye’ye saniyede 500 metreküp su vermesi gerekiyor. Irak’ın ise bu sudan payı yüzde 60’dır. Aralık 2015’ten sonra QSD Tirşîn Barajını özgürleştirdikten sonra bu durum sistematik bir siyasete dönüştü. O süreçten bu yana her bahar ve yazın saniyede sadece 250-300 metreküp su Kuzey ve Doğu Suriye’ye akıyor. Bu durum elektriği de etkilemektedir. Bu durum Minbic, Kobanê, Tabqa ve Raqa’yı da etkilemektedir. Bu durum tarım alanını etkilediği gibi krizin derinleşmesine neden oluyor.

Tehlikeli hastalıklar

Su kesintisi üzerine Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi uyarıda bulunarak, bunun bölgede insani bir felakete yol açacağını belirtti. O bölgede 5 milyondan fazla insan var ve bu insanlar geçimlerimi, yemeklerini, içmelerini, elektriklerini Fırat Nehrinden sağlamaktadırlar. Suyun az verilmesi suyun kirlenmesine neden oldu ve buda birçok tehlikeli hastalığın yaşanmasına yol açtı.

30 istasyon hizmet dışı

Kuzey ve Doğu Suriye bölgesinde 30’dan fazla istasyon hizmet dışı. Bunların Dêrazor doğu kırsalı, Reqa, Tebqa, Kobanê ve Türkiye’nin Serêkaniyê’yi kontrolüne aldığı günden beri kesinti yapılan Hesekê’deki Elok İstasyonu’dur. Bir milyondan fazla insan içme suyundan bu anlamda mahrum bırakılıyor. Hesekê halkı, Suriye krizinden önce içme suyunu ve sulamayı Xabûe (Habur) Nehrinden sağlıyorlardı. 1990 sonunda hava koşulları ve sınır üzerindeki yanlış projeler yüzünden su azaldı. Türkiye o süreçte sınırları üzerinde kuyu kazıdı ve bu Xabûr suyu ve diğer barajların suyunun azalmasına neden oldu. Daha sonra Suriye rejimi Serêkaniyê’deki Elok İstasyonu’nu kurdu. Hesekê halkı su ihtiyacını buradan karşıladı.

Saldırılar su kesintisi getirdi

Kuşkusuz Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye saldırdığı 9 Ekim 2019’dan beri Serêkaniyê ve Girê Spî kentleri ile etraftaki onlarca köy Türkiye ve çetelerinin kontrolüne geçti. Serêkaniyê ve Girê Spî bu yüzden göç etmek zorunda kaldı. Şuan Hesekê’de 2 kamp Serêkaniyê göçmenleri için kurulmuş durumda. Bu kamplar Waşokanî ve Serêkaniyê kamplarıdır. Serêkaniyê’nin işgali ile birlikte Elok İstasyonu suyu da işgal edildi. Elok İstasyonu, bir buçuk milyonda fazla insanın olduğu Hesekê kenti ile Til Temir, Waşokanî, Serêkaniyê ve 73 bin göçmen ve çete ailelerinin bulunduğu Hol Kampı, Erîşa kampı ve Şadadê beldesine bu sudan faydalanmaktadır.

Anlaşmaya uymadılar

İşgal ardından su kesintisi Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik özel savaş yöntemi olarak kullanıldı. Su kesme savaşı ilk olarak 24 Şubat’ta yaşandı. Bu tarihte Elok İstasyonu’nun suyu Hesekê, Til Temir ve diğer ilçeler üzerine su kesintisi yapıldı. Daha sonra 21 Mart 2020’de Türkiye ve ona bağlı çeteler ikinci kez Elok İstasyonu’nu işlevsiz hale getirdi ve Hesekê ile birkaç diğer yer üzerine su kesintisi yaptı. Su kesintisini sorununu çözmek için Rusya ve Türkiye toplantı yaptı ve bu toplantıda suyun bir daha kesilmeyeceği belirtildi. Ancak Türkiye ve ona bağlı çeteler bu kararı ciddiye almadı ve her seferinde Hesekê’ye giden suyu kesti. Günümüzde Hesekê halkı Elok İstasyonu’nun suyunu iki aydan fazla görmüş değil. Zorlu bir süreç yaşanıyor. Hesekê halkı su ihtiyacını sarnıçlardan sağlamak zorunda.

Hastalıklar yayılıyor

Aynı zamanda suyun olmayışı ve temiz olmayışı nedeniyle Hesekê’de hastalık oranı her geçen gün artıyor. İshal, mide, böbrek ve covid-19 gibi hastalıklar yaşanıyor. Su kesintisi sadece insanları etkilemiyor aynı zamanda doğayı ve ekolojik sistemi de etkiliyor. Bugün doğa ve insan katliamlarının yaşandığına şahit oluyoruz. Hesekê köyleri özellikle yeşilliğiyle bilinirken, Xabûr Nehri hattında kuraklık yaşanıyor. Ağaçlar suyun olmaması nedeniyle yanıyor. Tarım azaldı. Köy halkı, geçimlerini sağlamak için kuyu kazımış durumdalar. Ancak ne yazık ki bu kuyular da her geçen gün daha da kurumaktadır. Bugün evrene karşı kirli bir savaş yürütülüyor.

Demokratik Ulus projesiyle örgütleniyorlar

23 Şubat 2015’te DAİŞ’in Xabûr Nehri- Til Temir’a yönelik saldırısından bu yana Türkiye Xabûr Nehrine göz dikmiş durumda. Bu 200-300 Aşûri insanın kaçırılmasına neden oldu. Bu yüzden Türkiye, suyu kirli siyaseti için bir silah olarak kullanmaktadır. Su savaşı boğma savaşıdır. Bu yolla Kuzey ve Doğu Suriye halkının yaşanan krizlerden kaynaklı göç etmesine neden oluyor. Bu siyasetlere karşı halk özgürlük felsefesi ve Demokratik Ulus projesi kapsamında kendini örgütlemekte ve zorlu koşullara karşı direnmektedir. Su bulma sorumluluğunu alanlar kadınlardır. Çocukları, sokaklarda bidonlarla su taşımaktadır. Köylerde bahçeleri zorlu koşullarda sulamaya çalışmaktadır.