Sıla’nın masallarla yolculuğu

Sıla Topçam, bilinen en eski mesleklerden biri olduğunu söylediği masal anlatıcılığını günümüzde devam ettiriyor. Oyunculuk bölümü mezunu olan masal anlatıcısı, farklı disiplinlerden eğitimcilerle birlikte bir masal okulu açıyor. Masalın anlatan kişi ile şekil aldığını belirten Sıla, “Masallar yüzlerce yıllık kadim eserler. Anlatan kişi aciz, kurtarılmaya muhtaç gibi yansıtırsa bir sorun oluyor. Fakat asıl sorun masallarda değil, masalları anlatan kişilerin verdiği anlamlarda” diyor.

ZEYNEP PEHLİVAN
İzmir-Masalların o kendine has büyüleyici dünyasında hesapsızca yol almak, içine hapsolduğumuz kalıpları bir süreliğine de olsa terk edip yepyeni diyarlar keşfetmek ve deyim yerindeyse bir seyyah misali yolculuğa çıkmak…  Masalları ve masalsı düşleri, zamansız bir evrende bizlerle buluşturan Sıla Topçam, çok uzun zamandan bu yana hemen her yaştan insanı, sınırları yıkan bu özel yolculuğa davet etmeyi sürdürüyor.
Çalışmalarıyla; masalların salt çocuklara hitap eden ve yetişkinlerin dünyasında kendine yer bulamayan bir tür olduğu algısını yıkmayı başaran Sıla ile hem bu büyüleyici yolculuğu hem de kendi adını taşıyan masal okulunu konuştuk.
“Hayal, sanki her yerde dolaşıyormuş gibi oluyor”
Sıla Topçam, 2008 yılında Süleyman Demirel Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Oyunculuk Bölümü’nden mezun oluyor. Esasen öyle çok da masal dinleyerek büyümüş bir çocuk olmadığını ifade ediyor. Hayatının merkezine masalı almış bir kadından bunu duyunca epey şaşırıyorum. Sıla’nın masallara olan ilgisi, aslında kızının doğumuyla beraber başlıyor. O dönemlerde yüksek lisans tezini, “Masal Anlatıcılığı ve Günümüz Masal Anlatıcılığında Hazırlık Süreçleri” üzerine vererek bu ilgisini bir anlamda perçinliyor. Ardından “Sıla Masal Okulu” adını verdiği oluşumda, masal anlatıcılığı üzerine ekibi ile eğitimler vermeye başlıyor. Her seviyeden katılımcıya açık olan bu derslere masal anlatıcılığını profesyonel olarak yapmak isteyenlerden, iş alanında kendini geliştirmek isteyenlere kadar pek çok kişi katılım sağlıyor. 
“Kızımın doğmasıyla birlikte aslında hayatımda pek çok şeyin değiştiğini ifade edebilirim. Masallar da tam olarak o zaman hayatıma girmeye başladı. Öncesinde daha çok kitap okumakla ilgileniyordum. Kızım doğduğunda da çocuk edebiyatı gündemime gelmeye başladı. O sıralarda masal anlatıcılığı diye bir alan olduğunu henüz fark ettim. Masal anlatmak ile kitap okumak arasındaki en büyük fark, masal anlatmanın göz göze iletişim halinde olması. Masal dinlemek ve anlatmak sırasında çok garip bir enerji oraya çıkıyor, atmosferde bir yoğunluk oluşuyor. Hayal, sanki bütün her yerde dolaşıyormuş gibi oluyor. Bu atmosfer de sonrasında bağımlılık yaratıyor. Bir anlatayım, o hayal dünyasına bir gireyim veya dinleyeyim istiyorsunuz.”
En eski mesleklerden biri
Profesyonel masal anlatıcısı olmadan da farklı iş kollarından insanların bu eğitimlere ilgi gösterdiğini söyleyen Sıla, bu işin en eski mesleklerden biri olduğunu sıklıkla hatırlatıyor:
“2017 yılından bu yana düzenli olarak atölyeler yapıyorum. Eğitimlerin içeriği, anonim masallardan öte aslında sembollerle hikâye yazmaya yönelik. Örneğin arkadaşım Efe Elmas sembol dili eğitimi verirken ben de anlatıcılık eğitimi veriyorum. Bu süreçte çok sayıda kamplara ve çalışmalara dahil oldum. Tüm bu gözlemler, eğitimler ve bana gelen geri dönüşlerle birlikte bir süreç tasarladım. Sıla Masal Okulu’nda; hem teorik hem pratik olmak üzere disiplinler arası bir çalışma ortaya çıktı. Buraya katılan herkesin hayalini bulmak, kişisel yolculuğunda bir rehberlik yapmak gibi bir niyetimiz var.”
“Masalların asıl sembolik anlamları önemli”
Masal anlatıcısı denildiği zaman insanların zihninde daha önceki yıllarda genelde yaşlı erkek profili canlanırken, günümüzde ise masal anlatıcılarının daha çok şehirde yaşayan 30 yaş ve üzeri eğitimli kadınlardan oluştuğunu vurgulayan Sıla, anlatıcının masalın anlamsal dünyasından bağımsız olmadığını savunuyor.
“Her zaman kurtarılan prensesler çok zayıf ve sarışın diye düşünülüyor. Bunları biraz da Disney versiyonlarından izlediğimiz için böyle geliyor. Kitabı okuduğunuzda, kimse size onu çizmemişse ya da özel olarak belirtmemişse, siz kendi kafanızdaki prensesi görüyorsunuz. Geleneksel olarak normlar, masalların içerisinde elbette var; ancak bir öngörüde bulunurken masalın derlenme dönemine bakılmalı. Masallar yüzlerce yıllık kadim eserler. Anlatan kişi aciz, kurtarılmaya muhtaç gibi yansıtırsa bir sorun oluyor. Fakat asıl sorun masallarda değil, masalları anlatan kişilerin verdiği anlamlarda. Benim de hayalim ve isteğim, masalların sembolik anlamları anlaşılsın, manipülasyona alet edilmesin.”