Köyde doğayla iç içe bir yaşam
Köylerde yaşayan kadınlar, doğayla bütünleştiklerini ve bu hayatın kendilerine farklı bir anlam kattığını ifade ediyor.

NUR EL-AHMED
Rakka- Kapitalist modernitenin şehir yaşamı tüm yönleriyle insanları etkilerken, kırsalda yaşayan kadınlar geleneksel yaşam tarzlarını koruyor.
Kadınlar, şehirlerin gürültülü ve yoğun yaşamına karşılık köy hayatını daha sağlıklı, doğayla uyumlu ve insani bağların güçlü olduğu bir yaşam biçimi olarak görüyor.
Kırsal yaşam ekonomik olarak tarım, hayvancılık ve balıkçılık gibi geleneksel yöntemlere dayanıyor. Özellikle nehirlerin yakınındaki köylerde insanlar, doğal ve sağlıklı bir ortamda büyüyor. Bu da yaşamlarını farklı kılıyor. Köylüler, zorlu tarım işleriyle uğraşmalarına rağmen, doğaya yakın oldukları için kendi yaşam tarzlarını tercih ediyorlar.
Doğayla bir bütün halde yaşıyorlar
Yedi erkek ve üç kız çocuğu annesi 50 yaşındaki Rudeyne Muhammed, kırsal ve şehir hayatını karşılaştırarak şunları söylüyor:
“Bizim köy hayatımız sakin ve basittir, bu da onu şehirden farklı kılıyor. Şehir kalabalık ve gürültülü. İşlerimiz yorucu ve zor olsa da doğayla iç içe olmak bizi onunla bütünleştirdi. Zorluklarına alıştık ve yaşamımızın bir parçası olarak kabul ettik. Bu bize manevi bir değer katıyor.”
‘Yükü taşıyanlar yine kadınlar oluyor’
Geçmişte yaşamlarının daha zor olduğunu belirten Rudeyne Muhammed, “Eskiden hayat daha zordu. Ne ulaşım araçları vardı ne de tarım araçları. Kadının yükü çok daha fazlaydı. Ev işleri, aile bireylerine bakmak, hayvancılık, tarım işleri, hasat, toprağı sürmek ve uzak mesafelerden su taşımak hep kadının omzundaydı” diye konuşuyor.
Rudeyne Muhammed, bu zorlukları ayrıca şu sözlerle dile getiriyor:
“Sabahın erken saatlerinde kalkar, kendi ellerimizle ekmek yapar, sonra koyunları sağar, süt ürünlerinden kışlık yiyecekler hazırlardık. Daha sonra hayvanlarımızı otlatmaya götürürdük. Bu işlerin çoğu hâlâ devam ediyor, ama modern araçlar biraz kolaylık sağladı. Yine de sorumluluğun yükünü kadınlar taşımaya devam ediyor.”
‘Toplumsal dayanışma daha güçlü’
Fatma İbrahim, kırsal yaşamın en belirgin özelliklerinden birinin dayanışma ve samimiyet olduğunu söylüyor ve “Köylerde toplumsal dayanışma hâlâ güçlüdür. Bu, bizim en iyi geleneklerimizden biridir. Düğün ya da cenaze olsun, insanlar birbirine destek olur” diyor.
Kültürel ve geleneksel yaşamdan da bahseden Fatma İbrahim, “Hâlâ geleneksel kıyafetlerimizi giyiyoruz. Başörtüsü, saç örgüleri gibi hiçbir detayı atlamıyoruz. Düğünlerde davul, zurna, halk ezgileri ve toplu halaylarla kutlama yapıyoruz. Cenazelerde ise üç gün boyunca taziye evinde bir araya geliriz. Akrabalar ve komşular, aileye destek olmak için yemek hazırlar, kahve ve çay dağıtır. Bu gelenek şehirlerde yok” şeklinde konuşuyor.
‘Basit ve huzurlu bir yaşamı tanıyın’
Köylülerin ortak kararlar aldıklarını dile getiren Fatma İbrahim, “Her köyde bir misafirhane bulunur. Köylüler burada toplanarak sorunları tartışır. Misafirhaneyi yöneten aşiret şêxi, tarafları dinleyip adaletle karar vererek barışı sağlar” diye ifade ediyor. Kırsalda büyüyüp yetişen Fatma İbrahim, doğasından vazgeçemeyeceğini vurgulayarak konuşmasını şu sözlerle sonlandırıyor:
“Şehirde yaşayanları, özellikle kadınları, köye davet ediyorum. Burada yaşam tarzını, gelenekleri ve doğayı görsünler. Şehir gürültüsünden ve kalabalığından uzak, basit ve huzurlu bir yaşamı tatsınlar.”