Kobanêli kadınlar: Türk devleti suyu silah olarak kullanıyor

Türk devleti Fırat suyunun debisini azaltarak suyu Kuzey ve Doğu Suriye halklarına karşı silah olarak kullanıyor. Kobanêli kadınlar yaşamlarını olumsuz etkileyen bu ihlalin durdurulması için dünya kamuoyunu Türkiye’ye karşı tavır almaya çağırdı.

NORŞİN ABDİ

Kobanê–Ankara ile Şam arasında 1987’de imzalanan protokole göre; Türkiye’nin nihai bir anlaşmaya kadar saniyede 500 metreküp suyu Suriye’ye bırakması gerekiyor. Türk devleti 2017 yılından bu yana Fırat suyunun debisini azaltarak suyu bir silah olarak kullanıyor. Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik işgal saldırılarına devam eden Türk devleti her geçen yıl suyu bir silah olarak kullanma politikasını da yoğunlaştırdı.  27 Ocak 2021 tarihinde Fırat Nehri’nin suyunu önce azalttı sonra kesti. 2022 yılının Nisan ayının başından bu yana ise Fırat Nehri'nin su alımının dikey olarak 4,5 metreye kadar düşmesi, nehir üzerinde inşa edilen üç barajı da etkiledi.

Anlaşmaya uymayan Türk devleti, bölge halkına yönelik sürdürdüğü özel savaş politikasının bir parçası olarak Fırat suyunun Kuzey ve Doğu Suriye’ye geçişini engelliyor. Kobanê Kantonu Su Müdürlüğü Eşbaşkanı Halisa Haj Abdulkadir, konuyla ilgili ajansımıza konuştu.

‘İçme suyu temin etmekte zorlanıyoruz’

Fırat Nehri'nin su seviyesinin düşmesinin birçok yaşam alanını etkilediğini belirten Halisa Haj Abdulkadir, “Türk işgali, Suriye'nin kuzey ve doğusundaki bölge sakinlerinin iradesini zayıflatmak ve onları yerinden etmek için her yolu deniyor. İşgal saldırıları kapsamında suyu kesiyor, askeri ve siyasi operasyonlar yürütüyor. Nehrin su seviyesinin düşmesi nedeniyle halkın içme suyunu temin etmekte zorlanıyoruz. Aylar önce şehrin bir bölümünün ihtiyacını karşılamak için su pompaları günde 10 saat kesintisiz çalışıyordu. Ancak su seviyesinin azalmasıyla birlikte bu saat aralığı kent için 5 saate, köylerde ise 7 saate kadar düşürüldü” dedi.

‘Halk Fırat Nehri’nden payına düşeni alamıyor’

Elektrik üretiminin, içme suyu ve tarlaların sulama ihtiyacının Fırat Nehri üzerinden karşılandığını vurgulayan Halisa Haj Abdulkadir, “Tüm uyarılar yapıldı ancak Türk devletinin amacı kaynakları yok etmek” diye konuştu.  Mereş merkezli depremlerden Suriye’nin de önemli ölçüde etkilendiğine işaret eden Halisa Haj Abdulkadir, “Ancak Türk devleti işgal planlarını sürdürmeye devam ediyor. Kuzey ve Doğu Suriye halkı Fırat Nehri’nden payına düşeni alamıyor. Bunun için uluslararası devletlere ve insani yardım kuruluşlarına baskı yapılması çağrısında bulunuyoruz” şeklinde konuştu.

‘Türk devleti uluslararası hukuku ihlal ediyor’

Türk devleti işgalinin yaklaşık 3 yıldır devam ettiğini hatırlatan Halisa Haj Abdulkadir, “Türk devleti açıkça uluslararası hukuku ihlal ediyor. Savaş uçakları ile saldırıyor, en temel yaşamsal ihtiyaçları kesmeye çalışıyor” dedi. Tüm dünyanın yaşanan ihlallere karşı sessiz kaldığına dikkati çeken Halisa Haj Abdulkadir, “Su kesintileri nedeniyle hayat zorlaştı. İnsanlar su ve elektrik sıkıntısından dolayı mağdur durumda. İşgalci Türk devleti devrimimizi tasfiye etmek istiyor ancak bunu başaramayacak. Önceki planlarında nasıl başarısız olduysa bu planları da tutmayacak. İzin vermeyeceğiz. Türk devletinin amacı demokrasi ve eşitlik isteyen halkları ortadan kaldırmak” diye kaydetti.

‘Tarım ürünlerinin azalmasına neden oluyor’

Kentin batısındaki Kablik köyünden Emine Şêxo ise su seviyesinin düşmesi nedeniyle yaşadıkları zorlukları şu sözlerle anlattı: “Kobanê’de su seviyesi önemli oranda düştü. Türkiye devleti ihtiyacımız olan suyu kesiyor. Tarım arazileri bizim için hayati önemde. Amaçları bizi buralardan göç ettirmek. Suriye'nin kuzey ve doğusundaki insanların çoğunluğu tarımla uğraşıyor ve suyun kesintiye uğraması da bu alanı önemli ölçüde etkiliyor. Suyun az olması buğday, arpa, sebze gibi ürünlerin de azalması anlamına geliyor. Su bol olsaydı tarım ve ekonomi düzelirdi. Kuyu sularında azalma oldu ve artık yetersiz geliyor.”

‘Dünya Türkiye’ye tavır almalı’

Kadınlardan Mekiye Şêx Dimmir’da, Türk devletinin Rojava bölgelerine yönelik başlattığı askeri saldırılardan tatmin edici sonuç alamayınca Kürt varlığı ve kimliğine karşı farklı yöntemler izlemeye başladığını söyledi. Fırat Nehri suyunun azalmasının salgın hastalıkları da beraberinde getirdiğini vurgulayan Mekiye Şêx Dimmir, şunları ifade etti: “Tarımı ve çevreyi önemli ölçüde etkiliyor. Tüm dünya Suriye'nin kuzey ve doğusundaki bölgelerdeki halkların durumuna insani bir gözle bakmalı ve uluslararası toplumu Türk devletini ihlallerine son vermeye çağırmalı. Fırat Nehri'nin uluslararası anlaşmalarda öngörülen sularından da payımızı talep etmeliyiz.”