Kizwanan Dağları’nın çınarı Zehra Birahim

Ömrünün 65 yılını tüm zorluklarına rağmen Kizwanan Dağları’nda geçiren Zehra Birahim, atalarından kalan topraklarda kök salmış ve torunlarının da bu topraklarda doğayla iç içe yaşamlarını sürdürmelerini istiyor. Bir çınar ağacı gibi köklü ve dimdik ayakta olan Zehra Birahim, tüm yaş almışlığına rağmen doğal koşullarda yaşıyor olmanın insanı dinç, zinde ve sağlıklı tuttuğuna inanıyor, inanmakta da haklı görünüyor.


Ömrünün 65 yılını tüm zorluklarına rağmen Kizwanan Dağları’nda geçiren Zehra Birahim, atalarından kalan topraklarda kök salmış ve torunlarının da bu topraklarda doğayla iç içe yaşamlarını sürdürmelerini istiyor. Bir çınar ağacı gibi köklü ve dimdik ayakta olan Zehra Birahim, tüm yaş almışlığına rağmen doğal koşullarda yaşıyor olmanın insanı dinç, zinde ve sağlıklı tuttuğuna inanıyor, inanmakta da haklı görünüyor.

SORGUL ŞÊXO

Hasekê-
65 yıllık ömrü Kizwanan Dağları ile özdeşleşmiş bir isim Zehra Birahim. Hayatının tüm kesitlerini bu dağa omuz vererek sürdürmüş, Kizwanan Dağları’nın çınarı olmuş. Bir an ve sadece bir an karşılaşıyoruz kendisiyle ve anlatmak istiyoruz hikayesini sizlere. Çünkü yılmayan çınar gibi kadın tüm yaş almışlığına rağmen hala güler yüzünü esirgemeden ve emeği ile var olmaya devam ediyor hayatta.
Sıcaklar çok bunaltıcıydı ve bir damın altında kendimizi atmaya çalıştığımız sırada karşılaştık Zehra Birahim ile. Aslında bizim tek derdimiz biraz serinleyebilmek, soluk alabilmek iken yanımızdan hışımla geçen 65 yaşındaki bu dimdik kadın bize gülümsedi ve tüm mevsim değişti bizim için. Yaş almışlığından beklenmeyen çeviklik ve mağrur tavırlarla önümüzden yürüyüp giderken ardı sıra giden eşeği de yüklerini taşıyordu Zehra Birahim’in. O gidedururken biz de ardı sıra seyrettik; sonra da peşi sıra yürümeye başlayıp evinin yolunu bulup misafiri olduk.

“Tüm ömrümü bu dağlarda yaşadım”

Bizi sıcak bir karşılama ile ağırladıktan sonra sorularımızı tahmin etmişçesine, “Büyüklerimde bu dağlarda yaşardı ve bende tüm ömrümü bu dağlarda yaşadım” diye başlıyor söze. Daha biz sormaya bile zaman bulamadan anlatıyor hikayesini. Günümüz teknolojisi, iletişim aygıtları, elektrik ya da aklımıza gelebilecek bugün “günlük yaşamı kolaylaştırdığına” inandığımız bil cümle her şeyden uzak bir yaşam süren Zehra Birahim, “Sırtımı Kizwan Dağları’na verip yaşadım. Atalarımda öyle yaşamış, torunlarımında böyle yaşamasını isterim. Ben çok güldüm, çok eğlendim, çok mutlu oldum ama çok acı da gördüm, hüzünlendim, kahır çektim fakat hayatın bir şekilde aktığını gördüm” diyerek yaşamın kendisini yormadığının altını çiziyor.

Giyeceklerinden tutun, içecek ve yiyeceklerine her şeyini doğadan karşıladığını ve bu yüzden halen sağlıklı ve dinç olduğunu söylüyor Zehra Birahim. Bölgede, “Arap yağı” olarak bilinen hayvan süt ürünlerinden elde edilen yağların toplumda sağlıksız olduğunu ancak kendilerini bu denli ayakta ve sağlıklı tutan bir temel yiyeceğin de
Arap yağı olduğunu aktarıyor. Bu yağa ek olarak, hurma, süt ve yeşilliklerin de hakkını veriyor Zehra Birahim ama illaki Arap usulü yapılan tereyağının sofralarından eksik olmadığının yine hatırlatıyor.

Yaşamını toprağı ve hayvanları ile devam ettiriyor

Günlük yaşamlarını kolaylaştırmak için yaz/kış, dört mevsim eşek beslediğini ve bölgenin dağlık koşullarında da araç kullanılamayacağı için hem ulaşım hem de yük taşımak için kullandığını anlatıyor. Şöyle başını geriye doğru atarak geçmişi hatırlamaya çalışarak şunları ekliyor; “Bizim şimdi yaşadığımız bölge dağlık bir bölge. Huzurlu ve sakin. Son yıllarda insanlar gitmek istedikleri her yere gidebiliyorlardı. Yıllar önce şehre gidebilmek için ancak üç ya da dört günde bir gelebilme ihtimali olan bir otomobil beklenirdi, şimdi isteyen bu dağlara çıkabiliyor.”

Köyünde tarımdan, hayvancılığa, “elimden ne iş gelirse yaparım” sözleriyle kendi işlerini kendisinin gördüğünü bugünden sonrada hiç kimseye muhtaç olmak istemediğini paylaşıyor Zehra Birahim. Doğal yaşam koşullarının insanın bünyesinde sağlamlılık oluşturduğunu bunun yanı sıra da hayvanlarla dost olmaktan onların dilini anlamaya varana kadar bir çok özellik kendisine kattığını aktarıyor Zehra Birahim.
“Bazen bir hayvanımız hasta olur, hissederim. Bazen ben bile halsiz düşerim, onlar iyileşene kadar da ilgilenirim” diyor. Elbette hem kendisini hem de gözü gibi baktığı hayvanlarını iyileştirmek için doğal yöntemleri kullandığını hatırlatıyor bize.

Öğüt, uğurlama ve uyarı ile yolculanıyoruz

Araç ile geldiğimizi bildiği için bize şu öğüdü veriyor, “Kizwana Dağı’nın vadilerini, doğasını ayaklarınızla yavaş yavaş adımlayın. Her basamağı kutsaldır, değerlidir bizim için.” Hem öğüt hem uğurlama hem de uyarı cümlesi olarak alıyoruz bunu ve ayrılıyoruz yanından.