Kirmanşah’ın kenar mahallerinde yaşam mücadelesi veren kadınların hikayeleri

Rojhilat Kürdiatan’da yer alan Kirmanşah, İran’ın ikinci en yüksek gecekondulaşma oranına sahip ili. Burada yaşayanlar ev yıkımları, hizmetlerden yoksunluk ve ayrımcılıkla karşı karşıya kalıyor. Bu yük, en çok da kadınların omuzlarında ağırlaşıyor.

NESÎM AHMEDÎ

Kirmanşah- Rojhilat Kürdistan’ın Kirmanşah şehrinde yoksul mahallelerinde yaşayanlar, “merkezdekiler” tarafından hala “kenar mahalleli” olarak anılıyor. Bu etiket, onları hem devletin kentsel dönüşüm ve altyapı yatırımlarından hem de sosyal hizmetlerden mahrum bırakıyor. Hükümete bağlı kaynaklara göre Kirmanşah, ülkede en yüksek ikinci gecekondulaşma oranına sahip. Yaklaşık 400 bin kişi kentin kenar mahallelerinde yaşıyor. Altyapı eksikliği, sağlıksız konutlar, yetersiz sağlık ve temizlik hizmetleri bu bölgelerde yaşamın bir parçası.

Bu bölgelerde yaşayanların büyük kısmı eğitimini tamamlayamıyor. Mahallelerinde okul bulunmuyor, toplu taşıma yetersiz. Bu nedenle çocuklar başka bölgelerde okula devam edemiyor ve ailelerin maddi imkânsızlıkları nedeniyle küçük yaşta çalışmak zorunda kalıyor. Öncelik, günlük yemek ihtiyacını karşılamak olunca eğitim tamamen geri plana itiliyor.

Yıkımın kıyısında yaşama tutunanlar

Kirmanşah, doğal kaynaklar açısından zengin olmasına rağmen, kentte 400 binden fazla kişi en temel haklarından mahrum yaşıyor. Devletin yanı sıra şehir merkezinde yaşayanların ayrımcı yaklaşımları da mevcut sorunları daha da ağırlaştırıyor. Bu mahallelerde yaşayan ve İran’ın baskıcı politikaları nedeniyle isimlerini vermek istemeyen birçok kişi, yaşadıklarını ajansımıza anlattı.

Afsane’nin hikâyesi; buldozer gölgesinde bir ev

Çimen Mahallesinde yaşayan Afsane B., kurdukları gecekonduda yaşam mücadelesini şöyle anlatıyor: “Adresimiz bu mahallede olduğu için hiçbir okul beni kabul etmiyor. Diyelim ki kabul ettiler, gidecek ne otobüs var ne de taksi. Babamın işi yok, sadece birkaç koyunumuz var. Belediye, ruhsatsız olduğu gerekçesiyle evimizi defalarca yıktı. Şimdi yeni ev yapmaya çalışıyoruz ama her an yine yıkılacağı korkusuyla yaşıyoruz.”

Hükümet kaynakları bu evleri “metruk” ilan edip “madde bağımlılarının toplanmasını önlemek” gerekçesiyle yıkıyor. Ancak sakinlere göre bu evlerde insanlar yaşıyor ve yıkım öncesinde herhangi bir uyarı yapılmıyor. Yerine alternatif barınma sağlanmadan yapılan yıkımlar, aileleri çadırlarda yaşamaya zorluyor. Devlet genellikle bu yıkımları şiddetle gerçekleştiriyor.  Nitekim 2020 yılında belediye yıkımı sırasında 60 yaşlarındaki Asiye Panahi, zabıtaların biber gazı ve şiddetli müdahalesi sonucu hayatını kaybetmişti.

Yıkılan evimin parçalarından kışa yeni bir ev hazırlığı

Kirmanşah’ın kenar mahallelerinden birinde yaşayan Rababe Salami (takma isim), “Tahtalar ve briketlerle küçük bir ev yapmıştık. Belediye, eşyalarımızı bile çıkarmamıza izin vermeden duvarları yıktı. Eşim sabah erken gidip akşama kadar pazarda seyyar satıcılık yapıyor. Hem kendi işlerimi yapıyorum hem de onun yerini dolduruyorum. Şimdi annemin evine taşındık, ben her gün çocuklarım için yemek hazırlayıp günlük işlerimi yaptıktan sonra, yıkılan evimizden sağlam kalan malzemeleri ayırıyorum ki belki kış gelmeden yeni bir ev yapabilelim” diyor.

Kadınların unutulan sağlığı

Sosyal aktivist Sara Sepehri (takma isim) de bu mahallelerde kadınların karşılaştıkları sağlık sorunlarına işaret ederek şunları belirtti; “Temiz su ve hijyen imkânı olmayınca kadınlarda ciddi enfeksiyon hastalıkları yaygınlaşıyor. Çoğu kadın doktora gidemediği için kendi kendini tedavi etmeye çalışıyor ya da geleneksel yöntemler kullanıyor. Bu da hastalık durumunda olan kadına yeteri düzeyde yardımcı olamıyor.”

‘Bir boğaz eksilir’ kodu, küçük yaşta evlilik

Yoksulluk, kadınların yaşamında fiziksel şiddet, erken yaşta evlilik ve çocuk yaşta doğum gibi sorunları artırıyor. Anahita Mahallesi’nden Roya B., “14 yıldır evliyim, 29 yaşındayım ve iki kızım var. Eşim iş bulamayınca uyuşturucu kullanmaya başladı. Kızlarımı döverdi, onları korumak için araya girerdim. Büyük kızım 13 yaşında, şimdi onu evde ‘bir boğaz eksilir’ anlayışı üzerinden evlendirmek istiyor” diye konuşuyor.

Derederij Mahallesi sakini Mandana S., “Aylar sonra Elahiye Mahallesi’ndeki bir şirkette iş buldum. Başta saygılıydılar ama nerede oturduğumu öğrenince patron taciz ve ahlaksız teklifler yapmaya başladı. Reddedince beni hırsızlıkla suçladı. Kenar mahallede yaşayanlara ikinci sınıf insan muamelesi yapılıyor” değerlendirmesinde bulunuyor.

Ayrımcılık döngüsü

Kenar mahallelerdeki yoksulluğun temelinde devletin baskıcı politikaları bulunuyor. Merkezde yaşayanların önyargıları ise bu döngüyü daha da güçlendiriyor. Kirmanşah’ta hem merkezde hem de kenar mahallelerde kadınlar baskıya maruz kalıyor; ancak kenar mahallede yaşayan kadınların yaşam koşulları ve toplumun onlara bakışı, devletin baskıcı politikalarının daha derin ve sert bir yansıması olarak ortaya çıkıyor. Devletin çarpık kentleşme, geçim kaynaklarının adil dağıtılmaması, kimlik ve coğrafi yapı üzerinden ötekileştirme gibi politikaları, toplumsal sorunları giderek ağırlaştırıyor.