Kafkaslardan Minbiç’e Çerkes Zahide İshaq anlatıyor

Büyük sürgün ve soykırımın 157’inci yılında Çerkesler yaşadıkları ve yüz yüze kaldıkları gerçeği unutmuyor. Dünyanının neresinde olursa olsun bulundukları coğrafyaya uyum sağlamış ancak kimliklerinden de vazgeçmemiş bir halk Çerkesler. Kafkaslardan, Minbiç’e uzanan zorunlu göçün hikayesini bize 14 Ağustos 2017'de kurulan Çerkes Yardım Derneği Eş Başkanı Zahide İshaq anlattı.

 

SILÎVA EL İBRAHİM

Minbiç - Dansları, müzikleri, renkli kültürel öğeleri ile ilgi çekici bir halk Çerkesler. Elbette ilgi çeken yanlarının da ötesinde dünyanın her yanına dağılmış olma gerçekliğini de yaşıyorlar. Kafkas haklarından olarak da bilsek Çerkesler Ortadoğu’nun geniş coğrafyalarına da yayılmış durumda. Suriye, Lübnan, Filistin, Türkiye, Ürdün ve belki de bir çok Arap ülkesinde de varlıkları söz konusu. İşte tam da bugün Çerkezler bulundukları yerlerde deniz kenarlarında "Nart ateşi" yakarak çevresinde "mezar taşı nöbeti" tutulan anma törenleri düzenliyor ve Sürgün andı okumaya devam ediyorlar.

Sürgünün 157’inci yıl dönümünde mikrofonumuzu Minbiçli Zahida Ishaq’a uzatıyoruz. Bize Suriye’deki Çerkesleri ve sürgünü anlatıyor. Zahida Ishaq aynı zamanda Nam Sosyal İlişkiler Komitesi olarak bilinen Suriyeli Çerkesleri çatısında birleştiren örgütün de eş başkanlığını yürütüyor.

“Suriye’deki iç savaşın başlamasından önce Minbiç’te 150 Çerkes aile vardık. Savaşın ilk başladığı 2011 tarihinde yine dağıldık. Çerkesler her savaşla birlikte dağıldı. Çerkeslere karşı en iğrenç katliamlar yapıldı ve belki de bunlardan en ağırı, en korkuncu, en bileni 157 yıl önceydi. Kuzey ve Doğu Suriye Çerkesleri, her yıl sürgün kurbanlarını anmak için 14 Ağustos 2017'de kurulan Çerkes Yardım Derneği'nde bir araya gelir. Bu trajediyi çocuklarımızın tanımasını, anmalarını ve unutmamalarını istiyoruz. Çocuklarımızın kendi geçmişlerini bilmelerini istiyoruz. Karadeniz’in kıyısında yaşayan Çerkesler denize gül bırakıyorlar ve bizlerde burada hiç balık yemiyoruz çünkü balıklar bizim atalarımız ile karınlarını doyurmuşlar.”

“Yurdumuzu özlemekten vazgeçmedik”

Minbiç’e gelmeden önce buradaki ailelerin farklı farklı yerlerden geçtiklerini aktaran Zahide İshaq, Suriye’nin farklı kentlerinin yanı sıra, Irak, Lübnan, Filistin’de de yaşamış ataların kızı olduğunu söylüyor.

“Onurlu vatanımızı kaybettik ve zamanla kültürümüzü gerektiği gibi yaşayamadık. Çerkeslerin sevinçlerini tesis etmeleri engellendi. Müziklerimiz hüzünlü. Yüzlerimiz asık kaldık. Gittiğimiz her coğrafyanını dilini öğrendik, ayak uydurduk ama asla hiç görmemiş olsak bile yurdumuzu özlemekten de vazgeçmedik.”

“Özgürlüğe sahibiz”

Suriye rejimi altında kültür ve dillerini rahat kullanamadıklarını ancak son yıllarda Demokratik Özerk Yönetimin ardından kültürel yaşam alanlarının çoğaldığına dikkat çekiyor ve ekliyor Zahide İshaq “Demokratik ulus ve bir arada yaşama projesi ile kültürümüzü yaşayabiliyor, kimliğimizi daha rahat ifade edibiliyoruz. Çerkesce bilsem de bilmesem de buradaki tüm Çerkesler, ‘ben Çerkesim’ diyebiliyor artık bu özgürlüğe sahibiz.”

Azınlıkların haklara sahip olmadığı müddetçe yok olma tehlikesi, asimile olma tehlikesi ile karşı karşıya oludğunu aktaran Zahide Ishaq, “Tarihimz katliamlarla dolu. Yenilerinin eklenmemesi için demokratik ulus perspektifi ile tüm halkların kendi kültürlerine daha çok sahip çıkmaları gerekiyor” diyerek sürgünde yaşamlarını yitiren tüm kadın, çocuk ve erkekleri andıklarını da dile getiriyor.