Kadınların ellerinde canlı kalan miras: Kerpiç evler
Modern beton yapılar köylerin dokusunu değiştirirken, kerpiç evler doğayla uyumun ve kolektif emeğin simgesi olmaya devam ediyor. Rakkalı kadınlar, toprak ve sudan yoğurdukları kerpiçlerle kuşaklardan kuşağa aktarılan bilgeliği yaşatıyor.

HELA REMADAN
Rakka- Şehirlerde betonarme yapılar hızla çoğalırken, Suriye’nin kuzey ve doğusundaki köylerde kadınların elleriyle yapılan kerpiç evler hâlâ ayakta. Toprak ve sudan inşa edilen bu yapılar, sadece barınak değil; geçmişten bugüne uzanan bir kültürel hafızayı, aidiyet duygusunu ve köylerin kimliğini yaşatıyor. Kadınlar, bu geleneksel mimarinin taşıyıcısı olmuş durumda. Kerpiç evlerin inşa süreci, kadınların toplumsal yaşamda üstlendikleri rolü gözler önüne seriyor: Ellerinde yoğrulan toprak, köyün belleğini, dayanışmasını ve aidiyetini yeniden kuruyor.
Kuzey ve Doğu Suriye’deki köylerde çamurdan yapılan evler, eskilerin hikâyelerini taşıyan sessiz simgeler olarak ayakta duruyor. Bu yapılar yalnızca duvar ve çatıdan ibaret değil; kökleri toprağa uzanan, yaşamla iç içe geçmiş ve aidiyet duygusunu yaşatan kültürel bir miras niteliği taşıyor. Ağaç gövdeleriyle desteklenen çatılar ve kadınların emeğiyle örülen duvarlar arasında köyün ruhu hissediliyor; sade yaşam geçmişte olduğu gibi bugün de korunuyor.
Anne kucağı gibi huzurlu
Jihan Al-Hussein gibi kadınlar, sadece evler inşa etmiyor; köyün ruhunu geleceğe taşıyor. Kerpiç evler in gölgesinde çocuklar oynuyor, aileler bir araya geliyor, komşuluk bağları güçleniyor. Böylece bu evler, sadece geçmişin izlerini değil, geleceğin umutlarını da saklıyor. Kerpiç evler, bize basit malzemelerle nasıl sıcak ve dayanıklı bir yaşam alanı kurulabileceğini hatırlatırken; köklerimizle bağımızı koparmadan modern hayatı inşa etmenin de mümkün olduğunu fısıldıyor.
Rakka'nın bir köyünde yaşayan 40 yaşındaki Jihan Al-Hussein, bu mirası yaşatan isimlerden biri. Çocukluk yıllarından itibaren annesine çamurdan ev yapımında yardım eden Al-Hussein, toprağı su ve samanla karıştırmayı, çamuru kalıplara döküp güneşte kurutmayı öğrenmiş.
Jihan Al-Hussein, “Annemin adımlarını hevesle takip ettim. Çamurun nasıl duvara dönüştüğünü ve makineler ya da çimento kullanmadan bir evin nasıl inşa edildiğini gözlerimle gördüm. Bu işi çok sevdim, artık hayatımın bir parçası oldu” diyerek geleneksel yapım sürecine bağlılığını anlatıyor.
Çamur tuğla yapımında kadınların emeği
Rakka’nın köylerinde geleneksel kerpiç evler in yapımını Jihan Al-Hussein şöyle anlatıyor:
“Önce toprak, su ve saman karıştırılır ve doğru kıvama gelmesi için bir süre bekletilir. Hazırlanan karışım, dikdörtgen kalıplara dökülerek güneşte birkaç gün kurutulur. Tuğlalar, yine çamurdan yapılan bağlayıcıyla üst üste dizilerek duvar örülür. Ağaç gövdeleri veya tahta direklerle desteklenen yapının çatısı ise çamur ve saman katmanlarıyla kaplanır. Süreç, evin büyüklüğüne ve çalışan kişi sayısına göre değişir. Normalde çamurun hazırlanması yaklaşık beş gün, inşaatın tamamlanması ise ortalama on beş gün sürer. Çamurun hazırlanmasından duvarların örülmesine, evin boyanmasına kadar tüm aşamalarda kadınlar aktif rol alır.”
İklime uyumlu ve düşük maliyetli
Jihan, kerpiç evler in yalnızca kültürel bir miras değil, aynı zamanda bölgenin iklimine en uygun barınaklar olduğunu söylüyor ve şunları ekliyor; “Çamurun ısı ve nemi dengeleme özelliği sayesinde bu evler yazın serin, kışın ise sıcak oluyor. Ayrıca kullanılan malzemelerin yerel olarak temin edilmesi, kerpiç evler i modern yapılara kıyasla çok daha ucuz hale getiriyor. Ancak kerpiç evler, özellikle kışın şiddetli yağışlarda sorun yaşıyor. Çatılardan sızan sular için sakinler, çamuru yeniden karıştırarak onarım yapıyor ya da çatıyı naylon ve çuvallarla kapatarak geçici çözümler üretiyor. Bu bakım işleri genellikle toplu şekilde yürütülüyor ve köylüler arasındaki dayanışma ruhunu güçlendiriyor.”
Jihan, kerpiç evler in yalnızca kültürel bir miras değil, aynı zamanda bölgenin iklimine en uygun barınaklar olduğunu vurguluyor ve ekliyor: “Çamurun ısı ve nemi dengeleme özelliği sayesinde bu evler yazın serin, kışın ise sıcak oluyor. Kullanılan malzemelerin yerel olarak temin edilmesi de kerpiç evler i modern yapılara kıyasla çok daha ekonomik hale getiriyor. Ancak bu evler, özellikle kışın şiddetli yağışlarda sorunlarla karşılaşıyor. Çatılardan sızan sulara karşı sakinler, çamuru yeniden karıştırarak onarım yapıyor ya da çatıyı naylon ve çuvallarla kapatarak geçici çözümler üretiyor. Bu bakım işleri çoğunlukla toplu şekilde gerçekleştiriliyor ve köylüler arasındaki dayanışmayı güçlendiriyor.”
Gelenek ile modernleşme arasında denge
Al-Bouassi gibi bazı köylerde evler hâlâ çamur tuğlalardan inşa ediliyor. Bu durum, geleneksel mirasın çağdaş mimarideki varlığını gözler önüne seriyor. Yerel halk, zeminleri fayansla kaplamak ya da çatıyı güçlendirmek gibi basit iyileştirmeler yapmaya istekli olsa da, evlerin çamur temellerini korumaya özen gösteriyor.
Jihan Al-Hussein, bu süreci şöyle özetliyor: “En büyük zorluk, mirasımızın kimliğini korumakla kerpiç evler in ruhunu kaybetmeden modernleşmeye doğru giden yeni kentleşmeler arasında iyi bir denge kurmaktır. Bu zanaatı yeni nesillere aktarmak hem kültürel mirasın sürekliliği hem de sürdürülebilir inşaat konusunda farkındalık yaratmak açısından büyük önem taşıyor. Kerpiç evler sadece ekonomik bir barınma seçeneği değil; aynı zamanda çevre mimarisi araştırmacıları için ilham kaynağı oluyor.”
“Her çamur ev bir hikâyedir, her duvar geçmişin izlerini taşır. Çocuklarımıza ellerinden önce kalpleriyle inşa etmeyi öğretmeliyiz” diyen Jihan Al-Hussein, köylerdeki geleneksel mimarinin geleceğe taşınması gerektiğini vurguluyor.