Jinwar ile hayatı değişen Barîn Hecî: Ölürsem beni burada gömün

Ailesinin tercih edeceği bir erkekle evlenmemek için kendisinden 30 yaş büyük kuzeni ile kaçarak evlenen Barîn Hecî, yaptığı bu yanlış tercihten dolayı da uzun yıllar acı çeker. Yoksulluk, kimsesizlik, çaresizlik, terk edilmişlik gibi duyguları en derinde

Ailesinin tercih edeceği bir erkekle evlenmemek için kendisinden 30 yaş büyük kuzeni ile kaçarak evlenen Barîn Hecî, yaptığı bu yanlış tercihten dolayı da uzun yıllar acı çeker. Yoksulluk, kimsesizlik, çaresizlik, terk edilmişlik gibi duyguları en derinden yaşayan Barîn Hecî, şimdi üç çocuğu ile birlikte  Jinwar’da yaşıyor. Barîn Hecî, “Ben şimdi bu köyde mutluyum ve sürekli şunu diyorum; ben ölürsem beni burada gömün. Çünkü burada yaşadığımı ve var olduğumu hissettim” dedi.

SARA KEREM

Hesekê - Yağmur (Barîn) bereket demektir. Her canlı yağmurla başlar ve kendini yeniler. Eski toplumlarda özellikle kadın isimleri doğanın isimlerinden oluşuyordu. Çünkü toplumun ve toplumsallaşmanın doğasında kadına da doğası gereği en değerli gözüyle bakılmıştır. Kadın her zaman toplumu canlı tuttu. Çünkü kadınlar hayatın her alanında toplumun öncüleriydi. Aynı zamanda kadın bilgi ve çözüm yuvasıydı.  Toplumda hiçbir zaman bir kadın utanç ve namus konusu olmamıştır. Çünkü o, toplumun varoluş nedeniydi. Çünkü toplumun temel taşıydı. O yüzden kadın toplumda değerli bir varlıktı. Bu değerli varlığın tamamen toplumda yok edilmesinin nedeni neydi? Bu soruya Barin Hecî’nin hikayesi üzerinden cevap vermeye çalışacağız.

Yaşadıklarını kaderi olarak düşünüyordu

Rojava’nın Hesekê iline bağlı bir köyde yaşayan 30 yaşındaki üç çocuk annesi Barin Hecî, birçok kadın gibi bir erkek tarafından aldatılmış, taciz edilmiş ve ihanete uğramıştır. Ama yıllarca kadınlara karşı verilen savaştan haberi yoktu. Yaşadıklarının kaderi olduğunu düşünüyordu. Binlerce yıl savaşçı bir zihniyetle yetiştirilmiş bir erkek, kadının kaderi olmuştu. Bu yüzden kadın bu baskıya boyun eğerek,  bu kaderini kabullenmeye çalışır. Evin küçük çocuğu olan Barin Hecî, 20 yaşında bir kız çocuğuydu.  Sadece köyünü biliyor, köyün dışına hiçbir yere gitmemiş, ailesi dışında kimseyi tanımıyordu. Ailede de fazlalık olduğunu hissediyordu. Kız kardeşleri bile evlenene kadar evde bir fazlalık olduklarını düşünüyorlardı. Çünkü ailesi onların rızasını sormadan onları evlendiriyordu. Barin Hecî, büyük bir boşluğa girmişti. Kendini çok değersiz görüyor ve sevilmediğini hissediyordu. 30 yaş ondan büyük olan amcasının oğlu bu durumu fark eder ve Barin Hecî’nin bu boşluğundan faydalanır. O vakitler Barin Hecî, sadece sevgi, değer ve güvene ihtiyacı vardı.

“Kaçmasaydım ailem istediğine verecekti”

Tarihten bugüne kadının yaşamdaki rolünün çeşitli baskı ve hilelerle erkek zihniyeti tarafından tahammül görmemesi ve yok sayılması Barîn Hecî’nin hikayesine de yansımış. Barîn Hecî, kuzeni tarafından aldatıldığını belirterek, “Bana sürekli iyi bir insan olduğunu anlatmaya çalışıyordu. Bana bir kötülük yapmayacağını, zaten kuzeni olduğunu, beni çok seveceğini, yalnız bırakmayacağını söylüyordu. Ancak bunları söylerken, onunla kaçmamı istiyordu. Bende korktum tabi ama kuzenim olduğu içinde güvendim. Kaçmasaydım ailem beni istediği birine verecekti, bende sırf bunun için gittim” diyerek, yaşadıklarını anlattı.

“Günlerce evde aç bırakıldım”

Kuzeni ile birlikte Hesekê’ye gittiğini sözlerine ekleyen Barîn Hecî, devamında yaşananları şöyle aktardı: “Beni dört duvar arasına sıkıştırdı. Artık aileme gidemezdim ve kendimi burada güvende hissetmiyordum. Evlendiğim kuzenim beni evde bırakarak giderdi ve günlerce gelmezdi, çoğu zaman günlerce evde aç kalırdım ve kendimi çok çaresiz hissederdim. Bir yıl sonra bir kız çocuk dünyaya getirdim ve ismini Umut koydum. Bu çocuk benim umudum oldu. Ardından eşim artık günler değil aylar ve yıllarca eve gelmemeye başladı. Eşimin borçları vardı ve alacaklılar benim kapıma gelip hesap soruyordu. Eşim eve her geldiğinde saldırgan tavırlarla bana yaklaşıyordu ve sonra evi tekrardan terk ediyordu.”

“Çocuklarım elimden alındı”

Evliliğinden 3 kızının olduğunu ancak zaman geçtikçe hayatının daha da kötüleştiğine dikkat çeken Barîn Hecî, “Uzaklaşmak istedim ancak eşimin ailesi yani amcamlar ‘bu çocuklar bizim’ diyerek çocuklarımı benden aldılar. Benim ailem ise çocuklarımı kabul etmedi. Kendimi çok çaresiz hissediyordum. Üzüntü içinde kardeşimin yanına gittim. O adam hiçbir zaman çocuklarına babalık yapmamıştı ama ailesi çocuklarımı elimden aldı. Benim için hayatın bir anlamı kalmamıştı. Abim benim evlenmemi istiyordu, ancak benim erkeklere karşı güvenim kalmamıştı artık. Tek isteğim çocuklarımı alıp büyütmekti. Benim gibi onlarda acı çeksin istemiyordum” diyerek, yaşadığı zorluklara dikkat çekti. 

 

 

“Kadın Evi’ne yaşadıklarımı anlattım”

Barîn Hecî, çocuklarını alma ümidiyle bir işe başlar. Bir ay sonra eşinin ailesi Barîn Hecî’nin çocuklarını

Mala jinê yani Kadın Evi’ne teslim eder. Bunu duyan Barîn Hecî, çocuklarını almak ister ancak bu kez ailesi buna izin vermez. Barîn Hecî, “Ailem çocuklarımı kabul etmiyordu ve ‘biz başkalarının çocuklarına bakmayız’ diyordu. Eğer çocuklarım yabancı ise ben kimdim… Bu soruyu sorup duruyordum. Erkeklere inancımı tamamıyla yitirdim. Kadınların gücüne ve varlığına inandım ve Kadın Evi’ne giderek yaşadıklarımı paylaştım. Artık o çaresiz kadın değildim. Kadın Evi bana destek oldu ve kızlarımın aynı kaderi yaşamayacağını söyledi” dedi.

Jinwar ile hayatı değişti

Barîn Hecî şimdi üç kızıyla birlikte Jinwar (Kadınlar Köyü)’da yaşıyor. Şimdi mutlu bir hayat yaşayan Barîn Hecî’nin son sözleri ise şöyle: “Ben şimdi bu köyde mutluyum ve sürekli şunu diyorum; ben ölürsem beni burada gömün. Çünkü burada yaşadığımı ve var olduğumu hissettim. Burada sevmek  ve birlikte yaşamanın nasıl bir şey olduğunu öğrendim, burada kadınların  değerli olduğunu gördüm. Ayrıca kadınların büyük bir iradeye ve yaratıcı güce sahip olduğunu gördüm. Erkekler benim gözümde boş ve erkek zihniyetinin içi boş kabarık bir balon olduğunu biliyordum. Genç kadınlara bir çağrım var; fırsatlarından yararlanacak güce ve iradeye sahipler. Her ne olursa olsun genç yaşta evlendirilmemeli ve erkeklere asla inanılmamalı, erkeklere güvenmek zulüm ve ölümdür. Ölümü değil, yaşamı seçsinler. Artık bu onların ellerinde; varoluş özgürlükten gelir."