Her kurşun kadınlara sıkılıyor

“Deniz Poyraz’a kurşunu sıkan, bugüne kadar sıkılan her kurşun kadınlara sıkılıyor. Deniz Poyraz’ın şahsında yine kadınlar hedef alındı.”

SARYA DENİZ                        

Haber Merkezi- Dünya tarihinde hep savaşlar yaşandı. Derin izler bırakan katliamlar, insanların elleriyle gerçekleşti. Bu savaşlarda en çok etkilenen ise hep kadınlar oldu. Savaşlar tarih boyunca kadınlara yapılan eziyetler üzerinden yürütüldü. Günümüzde ulus-devletçi, faşist erkek iktidarları toplum kırımının önkoşulu olan kadın kırımını her alanda daha da ileriye götürdü. Kimlikler üzerinden yürütülen savaşlarda da yine önce kadınlar hedef oldu. Cinsel istismar, tecavüz, köle pazarları, cinayetler, bedenlerin ifşası son yılların utancı olarak tarih sayfalarındaki yerini alıyor. Üstelik tecavüz toplum kırımı için bir araç olarak kullanılıyor ve her biri bizzat devletler tarafından ödüllendiriliyor.  Kadının ülke ile özdeşleştirildiği Ortadoğu toplumunda ve tabi Türkiye’de kadınların “ele geçirilmesi” aynı zamanda toprağın kimliğin de ele geçirilmesi anlamına geliyor. Ancak unutulan ya da görmezden gelinen bir şey var artık kadınlar, her ne olursa olsun kendilerine çizilen sınırlara ve kimliksizleştirme politikalarına karşı daha güçlü örgütlenerek cevap veriyor. 

Strateji kadın bedeni üzerinden belirlendi

Türkiye’de yıllardır süren savaşın bedelini de kadınlar ödedi; ödüyor. Üstelik sadece bu topraklarda değil. Yapılan operasyonlarla “sınırların” ötesinde de. Rojava’da. Türkiye ve onun desteklediği gruplar da tarihin en iğrenç geleneğine sahip çıktı ve kadın kırımı üzerinden politikalarını sürdürdü.  Savaş bir strateji olarak kadın bedeni üzerinden şekillendi. Mesajlar kadınlar üzerinden verildi. Kadınların örgütlülüğü, direnişleri onların bedenleri üzerinden kırılmaya çalışıldı. Savaşın iğrenç yüzü günümüzde sosyal medya hesapları ile kendini ilan etti. Paylaşımlarla dijital dünya üzerinden daha yaygın mesajlar verildi.

Deniz Poyraz mesajı

HDP İzmir İl binasına yapılan saldırıda öldürülen Deniz Poyraz’ın katledilmesi de kadınlara verilen mesajlardan biri oldu. Deniz Poyraz o gün, o saatte binaya tesadüfen gitmemişti. Deniz Poyraz, “kadın partisi” olarak tanımlanan HDP’nin bir üyesiydi. Kadınların hakları için alanlara çıkan, “İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyeceğiz” diyen, anadilde eğitim isteyen, “HDP halktır” diye bağıran, Kürtlerin hakları için didinen bir kadındı. Dolayısıyla katil yine kadınlar üzerinden mesajını vermeyi tercih etti. Kanlı eylem gerçekleştikten sonra Deniz Poyraz’ın yerde kanlar içindeki fotoğrafı whatsapp durum fotoğrafı olarak paylaşıldı. Kobanê davasında konuşan  TJA eski sözcülerinden, HDP eski milletvekili Ayla Akat Ata, Deniz Poyraz’ın katledilmesi ile ilgili şunları söyledi:

“Deniz Poyraz’ın katledilmesi, 9 Ocak 2013’te Paris’te 3 Kürt siyasetçi kadının katledilmesiyle benzerdir. Bunun arkasında yatan neden siyasetin ayrımcı konuşmalarından bağımsız değil. Soylu ‘PKK bir kadın hareketidir’ diyor. Bir de ‘HDPKK’ diye açıklama yaparak, legal alandaki siyaseti kriminalize ediyor. Bunun açıklaması şudur; Deniz Poyraz’a kurşun sıkan, bugüne kadar sıkılan her kurşun kadınlara sıkılıyor. Deniz Poyraz’ın şahsında yine kadınlar hedef alındı. Bu durum siyasi iktidarın dilinden, siyasi tavrından bağımsız değildir. Bu saldırılar bireysel cinayetler değildir. Bize sıkılan her kurşunun planı ve amacı vardır.”

Kadınların bedenlerine işkence yapıldı

Ayla Akat Ata’nın “sıkılan her kurşun kadınlara sıkılıyor” sözü üzerinden yakın tarihte bu geleneğin her dönem kadınları nasıl hedef aldığını görmek mümkün. Kadının bedenlerinin direkt hedef alınması Türkiye’de 1980’li yıllarda başlıyor. Bu döneme ait bilgileri eski Astsubay Kasım Çakan, itiraflarını yazdığı kitapta veriyor. Ancak defalarca suç duyurusunda bulunulmasına karşın hakkında hiçbir işlem yapılmıyor. Çakan kitabında bir kadın savaşçıya tecavüz edildiğini anlatmıştı. Yine o yıllarda birçok kadının bedenine işkenceler yapılıyor.

AKP iktidarı ile birlikte sokağa çıkma yasaklarının olduğu dönemde kadınlarla ilgili politika bölge illerinde yeniden hayata geçirildi. Kadınlar sokak ortasında vahşice öldürüldü. Çıplak bedenleri sosyal medya hesapları üzerinden teşhir edildi. Her şey herkesin gözleri önünde açıkça yapıldı. Ekin Wan bu kadınlardan biriydi.  Öldürüldü. Cenazesine işkence edildi. Elbiseleri çıkarıldı. Çıplak halde fotoğrafları yayımlandı.

Taybet İnan ve 7 gün

Silopi’de sokağa çıkma yasakları sırasında hedef alınarak öldürülen Taybet İnan da bu kadınlardan biriydi. Cenazesi tam 7 gün sokak ortasında bekletildi. Taybet İnan üzerinden tüm kadınlara tüm dünyanın gözleri önünde verilmek istenen mesaj netti. Cenazesi 7 günün sonunda defnedilebildi. Kimse yargılanmadı. Bir anne kızını Cemile’sini derin dondurucuda sakladı. O dönemde kadınlar, çocuklar şiddetin en koyusunu yaşadı.

Sınırın diğer tarafında da durum değişmedi. Kadın bedenlerine yapılan işkenceler bazı hesaplardan servis edildi. Barin Kobanê,  Amara Renas, Hevrin Xelef… Kadınlara verilmek istenen mesajların öznesi oldu… Deniz Poyraz gibi…

Hesaplayamadıkları gerçek: Kadınların örgütlü mücadelesi

Kadın partisi olarak hedefe alınan HDP, kapatma davası, tutuklamalar, gözaltılar, saldırılar ile yıldırılmak istense de Deniz Poyraz’ın ölümünün ardından “güçlerin” hesaplayamadıkları ya da bir türlü kıramadıkları tek bir gerçeklik var o da kadınların örgütlü mücadelesi. Savaş bölgelerinde ya da kapitalist modernitenin en gelişmiş devletlerinde gerçekleştirilen insanlık suçlarına karşı kadınların direnişi sürüyor.