Dayanışmanın adresi: Rosa Kadın Derneği

Amed'de kadınlar şiddete karşı Rosa Kadın Derneği’nde biraraya geliyor. Kadın kurumlarının devlet eliyle kapatıldığı şehirde dernek, küçük ama kadınlar için güçlü bir dayanışma.

 
PINAR URAL
Amed- Amed (Diyarbakır) son yıllarda kadın kurumlarını, OHAL’de çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler ve kayyum atamalarıyla kaybetmiş bir kent. Kadınların nefes alacakları alanlar tahrip edildiği gibi güvenlikleri de tehdit altındayken yardım alıp, sığınacakları kurumlar da ellerinden alındı.
Amed’de ilk göze çarpan kapatılan kadın merkezlerininin Aile Destek Merkezleri’ne dönüştürülmüş olması. Böylesi bir ortamda Rosa Kadın Derneği tüm imkansızlıklarla boğuşurken kadınlara başka bir dünyanın da mümkün olabileceğini göstermeye çalışıyor. Bir yıl içinde kadınların ilk adreslerinden biri haline gelen derneğe sadece Amed’den değil Mardin, Van, Şırnak, Batman ve Siirt gibi çevre illerden de başvurular yapılıyor.
“Birgün bile bekleyemezdik”
Rosa Kadın Derneği Başkanı Adalet Kaya, isimleriyle Rosa Luxemburg’a gönderme yaptıklarını ve evrensel olarak kadın mücadelesinden beslendiklerini ifade ederken 29 Aralık 2018’de çeşitli meslek gruplarından kadın hakları savunucuları ile birlikte yola çıktıklarını anlatıyor. Adalet Kaya, “Bir gün bile bekleyecek zamanımız yoktu” diyor ve kendilerine yapılan başvuruların gün geçtikçe arttığına dikkat çekiyor.  
“Zihniyet dönüşümü için yola çıktık”
Dernek kadınlara psikolojik ve hukuksal destek verirken aynı zamanda “Şiddetle Mücadele Ağı”nın öncülüğünü de yaptı. Adalet Kaya, kayyum süreciyle birlikte başvurulacak bütün alanların ve sivil toplum kuruluşlarının yok edilerek kadınların özel alanlara hapsedilmeye çalışıldığını belirtiyor. Toplumsal talebin artmasıyla birlikte dernek fikrinin ortaya çıktığını ifade eden Adalet Kaya, süreci şu sözlerle anlatıyor: 
“Hem erkekten hem de devletten gelen şiddet her şekilde kadını etkiliyor. Maalesef kadın işte de, evde de, sokakta da hayatın her alanında şiddete maruz kalıyor. Erkeklerin bir çoğu aslında şiddet uyguladığının farkında bile değil veya içselleşmiş, kanıksanmış bir şiddet dili, şiddet tavrı var. Kadınlar da şiddet gördüklerinin farkında değiller. Çünkü şiddetin tanımını ya da sınırsızlığını ya da bu ölçüsüzlüğünü bilemeyecek kadar içe kapatılmış durumdalar. Bu anlamda biz toplumda bir bilinçlenme, farkındalık ve zihniyet dönüşümü amacıyla kurulmuş bir derneğiz. Amacımız mahallelerdeki, evlerdeki kadınlara ulaşmak, şiddetin sınırsız olduğunu, farklı şekillerde üretildiğini ve kadına yönetildiği konusunda farkındalık yaratmak,  erkekler üzerinde de bu dönüşümü yaratmak. Ancak kurulduktan sonra maalesef kayyım ve Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) kapatılan kurumların yokluğundan kaynaklı şiddet başvurusu da almaya başladık. Çünkü kadınların gidebileceği, başvuracağı kurum bırakılmadı Diyarbakır’da. Kurulduğumuz aşamadan beri başvuru almaya başladık.” 
Şehrin şiddet haritası ortaya çıkıyor
Adalet Kaya, olanaklarının kısıtlı olduğunu ifade ederken zaman zaman çözümsüz kalabildiklerine dikkat çekiyor.  “Şiddetle Mücadele Ağı” ile birlikte gelen başvurulara daha hızlı yanıt verebildiklerini dile getiren Kaya, bu çalışmayla şehrin şiddet haritasının ortaya çıktığını vurguluyor.
“Bu çalışmayla şehrin şiddet haritası ortaya çıkıyor. Çünkü ortak bir veri tabanı oluşturduk. Temmuz ayında ilk raporumuzu da deklere ettik. Sonuçlar her ne kadar can sıkıcı olsa da bu çalışmaya muhtaçtı toplum ve kurumlar. Önümüzü görebilmemiz, yaramızın derinliğini tedavi edebilmemiz için onu görebilmemiz gerekiyor. Çalışmalarımız toplumun tüm kesimlerinden olumlu dönüşler alıyor. Güven yarattığımızı ve kadınların güvenerek büyük bir inançla bize geldiğini görüyoruz. Ve bu daha büyük bir güçle birbirimize bağlıyor. Bunu önemsiyoruz çünkü kadın özgürlüğü ve kadın mücadelesi ancak dayanışmayla ve örgütlülükle mümkündür. Şuana kadar iki büyük kadın yürüyüşü ve tüm şehri etkisi altına alan etkinliklerle kadın cinayetlerinin durdurulmasına dönük bir tepki ortaya çıkardık. Son 20 yıla baktığımızda görülmemiş bir şeydi bizim için. Bu nedenle de toplumda bu duyarlılığı yaratmak boynumuzun borcuydu ve bir hafta boyunca siyah ve mor renklerle sessiz sivil bir eylem ile sesimizi çığlığımızı bütün dünyaya duyurduk.” 
Sosyolog Ruken Ergüneş Özdemir /Rosa Kadın Derneği Kurucusu 
“Derneğimiz ufacık bir umut ışığı gibi görüldü. Herkes tek başına kendi problemiyle uğraşırken, bir araya getirmekten alıkoyan bir durum söz konusuydu. Böylesi bir ortamda kişiler yaşananları toplumsal ya da politik, sosyolojik bir çözümlemeyle değil kendi başına gelmiş gibi sadece kendisi yaşıyormuş gibi algılıyordu. Dolayısıyla dayanışmayla bir araya gelmek, birbirinin yarasını sarmak, büyük resmi analiz etme kısmında bir sıkıntı vardı.  Açılış nedenlerimizden belki en büyüğü buydu. Bir dayanışma alanı yaratmak. Yoğun bir başvuru almaya başladık. Burada bize destek olan gönüllü arkadaşlarla bu süreci götürmeye başladık. Yapılan her bir başvuruda daha organize olarak, daha birlikte çözüme nasıl ulaşabiliriz kısmında ‘Şiddet Ağı’ devreye giriyor. Her kurum kendi üzerine düşen sorumluluğu yerine getiriyor. Ve daha çok organize olabiliyoruz. Kadınların bu kadar katlediliyor olması, sayının artıyor olmasının sebebi üretilen politikalardır. Ya da bu anlamda politikasızlığın söz konusu olmasıdır. Türkiye’de ya da dünyanın genelinde güvensizlik ortamı, krizler, anti demokratik yapı ve çözüm geliştirememe hali, kaos ortamı, muhafazakar sağ iktidarları besler. Bugün gerek dünyada gerek Türkiye’deki siyasal yapı ve toplumsal yapıya baktığımız zaman ortaya çıkan sonuç budur. Şunu söyleyebiliyoruz; bunun geri dönüşü yoktur. Bu yaşayan bir organizmadır ve toplumlar, iktidarların istediği sonuçları ele alabildiği laboratuvarlar değildir. Bizler kobay değiliz.”