Bir göç hikayesi: Köyümle birlikte anılarımı, çocukluğumu da yaktılar

Kulp’ta yakılan köylerinin ardından çocukları ile birlikte şehir merkezine göç etmek zorunda kalan Herdem Tantek, “Köyümle birlikte anılarımı, çocukluğumu da yaktılar. Bu sürgün içimde çok büyük bir yara bıraktı. Aradan 27 yıl geçti, ama o günün acısı da, yanık kokusu da dün gibi hala zihnimde” diyor.

MEDİNE MAMEDOĞLU

Amed – Bölgede 90’lı yıllarda koruculuk dayatması ve yaşanan baskılar nedeniyle binlerce insan yerinden edildi. Amed, Mardin, Şırnak ve Hakkâri gibi kentlerde askerler tarafından yakılan köylerinden sürgün edilen yurttaşlar metropol kentlere göç etmek zorunda bırakıldı. Sayısı raporlara net olarak yansımayan yüzlerce yerleşim yeri yok edilirken, köyde yaşayan insanlar da kötü muamele ve işkencelere maruz bırakıldı. Kadınlar, aradan yıllar geçmesine rağmen sürgün edildikleri köyleri ve anılarını unutmuyor.

“Bir gün içinde evimizi kaybettik”

Köylerinin yakılmasının ardından şehir merkezinde yaşamaya başlayan Herdem Tantek ise o günleri halen dün gibi hatırlıyor. 1994 yılında Amed’in Kulp ilçesine bağlı Güleş (Çavuşa) köyünde ailesi ile yaşayan Herdem, köylerinin biran da askerler tarafından basıldığını söyleyerek, bağırışlar ve silah sesleri arasında bir gün içinde hem evlerini hem de hayvanlarını kaybediyor. 

Annemi merdivenlerden attılar”

Ailesi ile birlikte köylerinin yakıldığı gün ölümden döndüklerini ifade eden Herdem, 6 çocuğu ve annesinin çığlıklarının halen kulaklarında yankılandığını söylüyor. Herdem, “Ben o zaman evliydim 6 tane çocuğum vardı. Askerler köyü basıp babamın evinde ne var ne yoksa dışarı atıp yaktılar. Köydeki diğer evlerinde eşyalarını çıkarıp yaktılar. Hayvanlarımızı öldürdüler. O zaman askerler köydeki bütün erkekleri toplayıp mezarlığa götürdüler. O gün hepsini öldürecekler dedik. Köyü yaktıkları gün benim annem Kürtçe konuştuğu gibi onu merdivenlerden attılar. Tehdit ede ede gözümüzün önünde evlerimizi yakıp, işkence ede ede bizim köyümüzden çıkardılar” sözleri ile çok hakaretlere maruz kaldıklarını dile getiriyor.

“Şehirde evimin yolunu bulamıyordum”

Köyden sonra geldikleri şehir merkezine yıllarca alışamadıklarını ve çok zorluk çektiklerini belirten Herdem, erkek kardeşinin sürgün derdiyle kansere yakalanıp hayatını kaybettiğini ifade ediyor. Bilmedikleri, tanımadıkları bir yerde yaşamaya zorlandıklarını kaydeden Herdem, sözlerine şöyle devam ediyor: “Köyden çıkarıldıktan sonra da şehre geldik. Köydeki herkes göç edip buraya yerleşmek zorunda kaldı. Bilmediğimiz, tanımadığımız, bizim için yabancı bir yerdi. Buraya geldiğimizde şehre alışmamız çok zor oldu. Evden çıktıktan sonra evimin yolunu unutuyordum. İnsanların yardımıyla evimi buluyordum. Annem ve babam da yıllarca köylerinin hasreti ile şehir merkezinde yaşamak zorunda kaldılar.”

“Sürgün içimde kocaman bir yara bıraktı”

Bundan 27 yıl önce Kürt oldukları ve Kürtçe konuştukları için yaşadıkları zulmün bugün de devam ettiğine dikkat çeken Herdem, köylerinin yakılması ile çocukluğu ve anılarının da çalındığını belirtiyor. Herdem “O gün görmediğimiz, yaşamadığımız işkence kalmadı. Kürtçe konuşuyoruz Kürdüz diye yapmadıkları şey kalmadı. Benim annem son nefesine kadar da köyden oradaki hayatından bahsetti. Köy hayatı çok farklıydı, orada çocuklumuz, hayatımız vardı. Köyümüzden sürgün edildikten sonra hayatımız hiç yoluna girmedi, ama biz çocuklarımız için dayandık. Bu sürgün içimde çok büyük bir yara bıraktı. Aradan 27 yıl geçti, ama o günün acısı da, yanık kokusu da dün gibi hala zihnimde. Bize bu işkenceyi çektirenler utansın” sözleri ile yaşadığı acıyı halen en derinden hissettiğini yineliyor.