Binlerce Iraklı çocuk istismarın gölgesinde

Savaşın uzun yıllardır aralıksız sürdüğü Irak’ta çocuklara yönelik cinsel istismar, taciz gibi suçlar asla belgelenemiyor. Gazeteci ve kadın hakları aktivisti Nur El Qaysi, suçların belgelenmemesinin sebebini aşiret ve kabile gelenekleri olarak açıklıyor. Iraklı anneler konuyla ilgili konuşmakta çekinirken, özellikle kız çocuklarını sakınarak büyütmek zorunda olduklarını söylüyorlar.

XUFRAN EL RADÎ

Bağdat - Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi 2 Eylül 1990 tarihinde yürürlüğe girdi. Farklı tarihlerde neredeyse birçok Arap ülkesinde kabul edildi ancak sözleşmenin yaptırımları ‘ne kadar uygulanıyor’ bu ayrı bir tartışma konusu. Irak gibi uzun yıllardır savaşın hakim olduğu ülkelerde sözleşme kabul görmüş olsa bile milyonlarca çocuk şiddetin cenderesinde büyüyor. Binlerce çocuk taciz ve istismarın gölgesinde birbirinden çok farklı silahlı örgütlerin gölsesinde büyürken anneler kendi çocukluklarında yaşadıklarından yola çıkarak çocuklarını korumaya çalışıyor.

İstismara uğramış olanların hatırasının bir parçası haline gelen bazı hikayeler var. Bunlar asla hafızalardan silinmiyor ya da çıkmıyor. Cinsel tacizden sonra sözlü, fiziksel olarak zor bir yaşam süreci başlıyor. Gazeteci ve kadın hakları aktivisti Nur El-Qaysi, istismarcılara karşı adalete ulaşmanın önündeki en önemli engelin toplumsal kaygılar olduğunu söylüyor: “Kadınlara yönelik taciz ve çocuklara yapılan taciz olaylarıyla ilgili şeyleri etkileyen bazı faktörler var. Bunların en başında ise kabile, aşiret gelenekleri geliyor” diye özetliyor.

Çocuklar bilinçlenmeli ama önce ebevynler

Nur El-Qaysi, çocukların temelde ebeveynlerin güvenine ihtiyaç duyduklarını söyleyerek sözlerine şöyle devam ediyor: "Bedenin belirli sınırlarını aşan olayların çocuk tarafından farkındalığını sağlamak öncelikli olmalıdır. Bu bazen en yakınınlarından gelebilir fakat bunun çok farkında olmayabilir ve çocuklara gel bu tehlikelidir sen de bu tehlikenin farkında ol diyebilmek önemlidir.”

Nur El-Qaysi ayrıca, özellikle zorbalığa uğrayanların ruhunda ve çocukların kişiliğinde derin bir yara yaratan insanlar tarafından zorbalık olayları işlendiğinde, gizli kalan birçok zorbalık olayı olduğuna inanıyor. Nur El-Qaysi, “Kendisine ve etrafındakilere olan güvenini kaybedene kadar. Genel olarak şiddet ve taciz olaylarının ruh sağlığı ve beyin sağlığı üzerinde çok olumsuz etkileri vardır.”diyor.

“Kanunlar ağırlaşmalı, aşiretler uzlaşmasından korunmak gerekiyor”

Kadınları ve çocukları şiddet, cinsel şiddet ve fiziksel istismardan koruma ihtiyacına ilişkin yorum yapan Nur al-Qaysi, "Aile İçi Şiddet Kanunu'nun geliştirilmesi, çocuk istismarına ilişkin yasal hükümlerin uygulanması açısından önemlidir. Failler ağır şekilde cezalandırılmalıdır. Bu zor meseleyi çözmek için, bireylerin çocukluklarını koruyan yasanın üstün gelmesi ve bu konularda onları aşiret uzlaşmasından korumak için kararlar alması gerekiyor." şeklinde konuşuyor.

“Aile itibarı adı altında...”

Nur al-Qaysi, çocuk istismarı vakalarındaki artışı ebeveynlerin korku ve bilgisizliğine bağlayarak, bu olaylarda faillerin polise ve mahkemeye rapor vermelerinin önünün açılması gerektiğini ve bunun ancak ailelerin bilinçlenerek yapabileceklerini hatırlatıyor ve devam ediyor: “Çoğu aile korku ile yaklaşıyor. Korkunun asıl nedeni ise itibar olarak adlandırılıyor. İstismarın çocuk için ağırlığı tartışmasız hale getiriliyor. Aile itibarı adı altında çocuk itibarı ve geleceğinin de düşünüldüğü şeklinde belirtilse bile asla böyle düşünülmüyor çünkü cinsel istismar ve tacize maruz kalan çocuklar büyüdüklerinde büyük travmalara sahip oluyorlar bu bilimsel bir husus.”

Çocuğunu sakınıyor

3 yaşında bir çocuğu olan genç anne 22 yaşındaki N.O., her zaman kızının yanında ve onu bir dakika yalnız bırakamıyor. Korku ve kaygı yüzünden kızını yalnız bırakamadığını ve onu yalnız bırakmayarak tacizden korumaya çalıştığını söylüyor. "Zorbalığın anlamını bilmiyordum fakat halbuki geçmişimi biraz hatırlamam yeterli olurdu. Çünkü ben de çok küçük yaşlarda maruz kalmıştım tacize ve bunu kız çocuğum dünyaya gelene kadar da hatırlamıyordum şimdi ise hatırlıyorum ve sanki daha yeni yaşamış gibi hissediyorum” diyor.