Şevnîm 35 yıldır Halepçe Katliamı’nda kaybolan yakınlarını arıyor

Umudunu yitirmeden 35 yıldır Halepçe Katliamı’nda kaybolan iki çocuğunu ve 5 kardeşinin izini süren Şevnim Abdullah, “Son nefesime kadar onları aramayı sürdüreceğim” diyor.

ŞÎRÎN SALIH

Silemanî- Irak BAAS rejimi 1988 yılında Halepçe’ye 16 Mart günü kimyasal silahlarla saldırdı. Halepçe’de gerçekleşen katliamda aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 5 bin kişi yaşamını yitirirken, 10 bin kişi ise yaralandı. Binlercesi anayurdundan göç etmek zorunda kaldı. Saldırı esnasında hayatta kalabilenlerden 900 kişi ise hala ağır hastalıklarla mücadele ediyor.

Hala büyük bir soykırım tehdidi altında yaşaya Kürt halkının tarihine ise Halepçe en büyük katliam olarak geçti. Kürt halkının hafızasında asla onarılamayacak yaraların oluşmasına yol açan bu kimyasal saldırısından sonra 211 çocuk ise kayboldu.

1965 yılında Halepçe’de dünyaya gelen Şevnim Abdullah tüm Kürt halkının ortak yarasına dönüşen Halepçe’nin kanayan yarasıyla 35 yıldır yaşıyor. 1988 yılından bu yana yas tutan Şevnim Abdullah, gerçekleşen saldırıda biri kız biri oğlan olmak üzere iki çocuğunu ve 5 kardeşini kaybeder. 16 Mart 1988’den bu yana onlardan bir daha haber almayan Şevnim Abdullah 5 yıl önce Halepçe’nin kayıp çocuklarından olan ve 5 Ağustos 2021 yılında yakalandığı kanser hastalığı sonucu yaşamını yitiren Merdin Mahmud ile birlikte Halepçe’nin Kayıp Çocuklarını Bulma Derneği’ni kurar.

Mardin Mahmud’tan sonra dernek başkanlığını üstlenen Şevnim Abdullah ne bölgesel hükümet ne de uluslararası herhangi bir yardım kuruluşundan maddi destek almadan, büyük bir azimle, umutla kayıpların izini sürmeye devam ediyor.

Halepçe katliamının 35’inci yıldönümü vesilesiyle bir kez daha hayat hikayesini, arayışlarını ve tükenmeyen umudunu, beklentilerini dinleyerek Şevnim’in sesi olmayı sürdürüyoruz.

‘Acım hiç dinmedi…’

O günleri yeniden hatırlamasını ve acısının tazelenmesini istemezsem de, Şevnim “zaten hiç unutmadım, unutmak istemedim ki, acım hiç dinmedi ki” diyerek o gün yaşananları, nerede olduğunu ve neden ailesine, çocuklarına geç kaldığını anlatmayı seçiyor öncelikle.

“Dayım vefat etmişti. Taziye için Süleymaniye’den Halepçe’ye gittim. Kızım Sara ve oğlumu da kendimle birlikte götürmüştüm. Hamileydim ve doğum zamanı çok yakındı. 13 ve 14 Mart günleri boyunca Halepçe yoğun bir şekilde havadan bombalandı. Doktorlar daha önce beni doğumun riskli olacağı konusunda uyarmıştı. 14 Mart gecesi doğum sancılarım başladı ve Süleymaniye’ye dönmem gerekti. Annem daha fazla zaman kaybetmeden bir araç kiraladı ve Süleymaniye’ye doğru yola çıktık. Zalm köprüsüne vardığımızda, yeniden bombardıman başladı. Şoförün o anki refleksleri, atikliği ve soğukkanlılığı olmazsa hemen yanı başımıza düşen bombaların hedefi olabilirdik. Süleymaniye kadın doğum hastanesine geçtik ve doktorlar beni hemen gözetim altına alarak doğumun sağlıklı gerçekleşmesi için çabaladı.”

Şevnim Abdullah doğum sancılarıyla kıvranırken, aklı ve yüreği hala yoğun bombardıman altında olan Halepçe’de, çocuklarında ve ailesindeydi. Ardında bıraktıklarının acısının 35 yıl boyunca onu hiçbir saniye terk etmeyeceğini bilmiş olsaydı gitmeyi değil belki de kalmayı seçecekti. Kızı Sara’nın eteklerinden çekiştirerek ve ağlayarak “Beni de götür” deyişini, yakarışını hiçbir zaman unutamadığını söyleyen Şevnîm, “Sara’nın ellerini bırakmamalıydım” diyerek anlatmaya devam ediyor.

‘Halepçe’ye kimyasal yağdırılırken ben dünyaya yeni bir çocuk getirdim’

“15 Mart günü öğleden sonra annem tutulduğum odaya gelerek, “Kızım, Halepçe’ye yoğun bir saldırı var” dedi. Annem öyle söyleyince toparlandım, “gidelim anne” dedim. Annem kabul etmedi, bu durumda hiçbir yere gidemeyeceğimizi söyledi. Çocuklarımı Halepçe’de bırakmıştım, onlar için kaygılanıyordum. Annem ısrarlarıma dayanamadı. 15 Mart günü saat 16:45’te hastane önünden bir taksiye atlayıp garaja doğru yola çıktık. Ancak garaja vardığımızda Halepçe’ye gidebilecek tek bir araç bile bulamadık. Bir taksi şoförünün yanına koştum, elimdeki bilezikleri çıkararak ona uzattım, “Halepçe’ye götür beni, sana bu altın bilezikleri vereceğim” dedim. Şoför bana “dünyaları da versen seni şu an Halepçe’ye götüremem, kimse Halepçe’ye giremiyor” dedi. Ümitsiz bir şekilde yeniden hastaneye döndüm. Halepçe’nin kimyasalla bombalandığı saniyelerde doğum gerçekleşti, ben dünyaya yeni bir çocuk getirdim. Ancak iki çocuğumu ve 5 kardeşimi kaybettim. 35 yıldır onları bulmak için çabalıyorum.”

‘Sara’yı unutamıyorum…’

Şevnim Abdullah o hastane odasındaki çaresizliğini ve kızı Sara’nın eteğinden çektiği ellerini, onu geride bırakmanın duygusunu, hiç geçmeyecek olan acısını anlatırken boğazı düğümleniyor ve yutkunarak anlatmaya devam ediyor:

“Unutamıyorum Sara’yı, arkamdan ağlayışını, eteğime yapışarak beni de götür demesini unutamıyorum. Kimin aklına gelebilirdi ki, Halepçe’nin kimyasalla bombalanacağı. Bombardıman rutin hale gelmişti, zaten bombardıman gerçekleştiğinde de herkes evlerinin bodrum katına sığınıyordu. 35 yıldır umudumu yitirmedim, bir gün onları mutlaka bulacağım umuduyla yaşadım. Kulağım hep onlardan bir haber verecek telefonun zil sesinde.”

Halepçe’nin kaybolan çocuklarının izini sürmekten vazgeçmiyor

Şevnim Abdullah Halepçe’nin kayıp kızı olan ve daha sonra Halepçeli kayıp bir kız olduğunu öğrenerek hikayesinin, geçmişinin peşine düşen Mardin Mahmud ile birlikte 5 yıl önce Halepçe’nin Kayıp Çocuklarını Bulma Derneği’ni kurar. 5 Ağustos 2021 yılında yakalandığı kanser hastalığı sonucu hayatını kaybeden Mardin Mahmud’tan sonra derneğin tüm sorumluluğunu üstlenerek, dernek başkanı olur. Halepçe’nin kayıp çocuklarını bulma arayışını sürdüren Şevnîm Abdullah, “Son nefesimi vereceğim ana kadar hep onları bulma umuduyla yaşayacağım, bunun için mücadele edeceğim” diyerek beklentilerini, kayıp çocukların bulunması için yapılanmayanları da şu sözlerle özetliyor: 

“16 Mart günü Halepçe’de yaşananları 35 yıldır iliklerime kadar hissediyorum. Ölüm de unutturabilir mi bilmiyorum, ama ölene kadar da ağırlığını ve acısını daima yüreğimde taşıyacağım bir kıyımdı yaşananlar. İyileşmeyen bir yara hala Halepçe.”

‘Bölgesel hükümet gereken desteği sunmuyor’

Kürdistan bölge hükümetinin Halepçe’ye yaklaşımını da değerlendiren Şevnim Abdullah, “ Bölge hükümeti hiçbir şey yapmadı demiyorum, ama yaptıkları Halepçelilerin yarasını sağlatmaya yetmedi, yetmiyor. Maalesef Kürdistan Bölge hükümeti, 16 Martı da hala resmi bir tatil ve anma günü ilan etmedi. Bu yüzden herkes Halepçe anmasına katılamıyor.”

‘Bölgesel hükümet de kayıp çocukların izini sürmeli’

“Halepçe Kürtlerin ortak yarası ve kimliğine dönüştü. Bu katliam Kürtleri tüm dünyaya tanıttı, ama şimdi Halepçe yalnız” diyen Şevnîm Abdullah, diğer şehirlere sunulan hiçbir hizmetin Halepçe’ye sunulmadığını belirterek Bölgesel Kürt yönetiminin bu konuda yapması gerekenleri de şu sözlerle hatırlatıyor:

“Hala Halepçe’ye gerektiği gibi destek sunulmamış ve hizmet edilmemiştir. Hala bir soykırım kenti olarak da tanınmamış. Halepçe’nin yaralılarının iyileşmesi için gerekli destek sunulmuyor. Kimyasaldan etkilenen birçok kişi var, bunların dışarıda tedavi edilmesi gerekiyor. Ancak hala tedavi olabilmeleri için gerekli olanaklar sağlanabilmiş değil. 35 yıldır hala o yaralılar saniye saniye kimyasalı soluyor. Eğer Kürdistan bölge hükümeti bu yönlü ciddi bir çalışma yürütmüş ve girişim yapmış olsaydı, o yaralıların çoğu tedavi olma olanağı da bulmuş olacaktı.

25 Mayıs Uluslararası Dünya Kayıp Çocuklar Günü. Bugünü vesile ederek İran’da olan kayıp Halepçeli çocukların bulunması için birkaç kez bölgesel hükümetten İran ile bu konuya dair ortak bir konferans düzenlenmesi için talepte bulundum. Ancak hala bu girişimlerime, taleplerime yanıt alabilmiş değilim.” 

‘Derneğimiz için bir mekan ve maddi kaynak istiyoruz’

Halepçe’nin kaybolan çocukları derneğinin ihtiyaçlarına dair de Şevnim, “ Beş yıldır gönüllü bir şekilde hükümetten herhangi bir maddi kaynak almadan kendi cebimizden koyduklarımızla çalışmalar yürütüyoruz. Bizim için bir mekan tesis edilmeli ve derneğimiz için de belli bir bütçe ayrılmalı. Halepçe’nin kaybolan çocuklarının akıbetini takip etmek için bakanlar kurulu içerisinde oluşturulan bir komisyon vardı. O komisyon ciddi çalışmalı, içerisinde hukukçular da yer alabilmeli, şehit aileleri derneğinin temsilcileri de yer alabilmeli ve kurum olarak bizler de bu komisyona dahil edilmeliyiz. 74 aile olarak kan örneklerimiz elimizde var, kaybolan her çocuk bulunduğunda DNA eşleştirmesi yapılarak, kaybolan çocuklar ailelerine teslim edilmeli. Ancak şu ana kadar böyle yapılmadı. Bulunan olduysa da onları maalesef bu duyarsızlıktan dolayı yeniden kaybettik ve bu acımızı daha da katlanamaz hale getirdi”dedi.

Son olarak da Federal Kürdistan Bölge Parlamentosuna da çağrıda bulunan Halepçe’nin Kaybolan Çocuklarını Bulma Derneği başkanı Şevnîm Abdullah, kaybolan çocuklara dair parlamentoya sundukları projenin işleme alınmasını ve pratikleştirilmesini talep etti.