Şengal’de toplu mezarlarla komşuluk
Şengal’de Ezidi toplumuna dönük DAİŞ’in yaptığı soykırım saldırısının yıl dönümü yaklaşırken, halk açılmayan toplu mezarlarla yaşamak zorunda bırakılıyor. Toplu mezarların açılmasını isteyen kadınlar, DAİŞ yargılamalarında da yer almak istiyor.
Siti Roz
Şengal- Ezidi toplumuna dönük gerçeklen soykırımdan arta kalan toplu mezarlar 9 yıldır açılmayı bekliyor. Köylerin içinde oluşturulan toplu mezarlar, köy halkına adeta komşuluk ve geçtiği yol güzergahlarında eşlik ediyor. Bu durum halkta, derin bir travma yaratıyor.
2014 Ağustos ayında Ezdalık inancına mensup Ezidi toplumuna dönük 74’üncü kez soykırım gerçekleşti. 9 yılını geride bırakan soykırımın izleri Şengal ve köylerinde hala çok canlı. Toplu mezarlar ise bu izlerin en büyüğü. Mezarların açılmasını isteyen Ezidi kadınlar, “Komşularımız olan toplu mezarları açmayarak bizi ölülerimizle, acılarımızla 24 saat yaşamaya zorluyorlar. Bu ferman son bulmalı” diyerek tepkilerini dile getiriyor.
Şengalde yaşanan soykırımdan sonra Ezidi toplumu Demokratik Özerk Şengal sistemi ve savunma güçlerini kurarak ayakta durmaya çalıştı. Büyük bedeler ve direnişle oluşan irade sonucu yaşama tutundular. Umutla geleceğe bakmak Ezidi toplumunu ayakta tutmayı başaran en önemli adım oldu. Köylere dönüş, yıkılan evlerin onarılması, dağlara açılan tüm yolların kenarlarına yeni köylerin inşası, doğayı yeşillendirme ve gün boyunca ağız dolusu güle bilmek için 9 yıl boyunca büyük bir mücadele verildi. Fermana yol açanların gayesi ise umutla yaşama tutunan Ezidi toplumuna ölümü ve acı içinde yaşamayı öğretmekten başka bir şey olmadı. 9 yıldır açılmayı bekleyen toplu mezarların hala yarısı bile açılmadı. 9 Ekim ittifakıyla her gün bir öncü katlediliyor toplumun yüreğine ihanet hançeri tekrardan saplanmaya çalışılıyor ve daha birçok örnekle yüreğine umut tohumlarını eken Ezidi toplumu, gerisin geriye çekilmeye çalışılıyor.
Dar ağacı ve toplu mezarlar
Siba Şex Xidir Köyü’nün sakinleri çoğunlukla Qirani aşiretine mensup. Qiraniler, yaşam dolu, keyifli insanlar olarak tanınırlar. Fermanda ise direnişçi yanları da ortaya çıktı ve Siba Şex Xidir köyü direndi ve köyünü korumasını bildi. Sonuç olarak DAİŞ'in eline çok az sayıda Sibalı geçti. Direnişte olanlar son mermilerine kadar savaştılar, ailelerine ulaşmak için yola çıktıklarında savunmasız kaldılar ve köyün orta yerinde katledildiler. DAİŞ Siba köyünün tam orta yerine 3, girişine de 1 toplu mezar yaptı. Ayrıca onlarca da tekli mezar yaptı. Bunların yanında bir de DAİŞ'in kurduğu dar ağaçları var. Dar ağacı köyü ikiye bölen bir yol ayırımında. 3 büyük toplu mezar ve hemen kıyısında bir dar ağacı Fermanın bir tablosu gibi öylece köyün orta yerinde duruyor.
Bir annenin ağıtıyla toplu mezarlara doğru yol alıyoruz. İki katlı evinin damında yüzünü köyüne dönmüş toplu mezarları uzaktan gözleriyle süzerek şöyle bir ağıt yakıyor, "Sibaya min Sibaya min", "benim Sibam, benim Sibam, Siba kahramanların, Agitlerin, yiğitlerin yuvasıydı."
Siba’ya ve direnenlere ağıt
Siba’ya, toplu mezarlara daye Şeme’nin ağıdı olmadan gitmek olmaz dedik. Şengalin sembolü ve aynı zamanda Siba’nın direnişçi annesi daye Şeme tüm anneler adına bir ağıt yakmıştı ve toplu mezarları şöyle anlatmıştı. “Sefere gidenler dönememişti, köyün tam orta yerine kurulu toplu mezarlara takılmış, yollarını bulamamışlardı. Direnmişlerdi, öylece düşmana boyun eğmeyip atlamamışlarda o çukurlara direnmişlerdi, tüm Siba hatta tüm Şengal kurtulsun diye saatlerce direnmişlerdi ve takatleri kalıncaya kadar DAİŞ’in önünde durmuşlardı, zaman bedenlerini yorgun bırakmıştı ve yalnızlıktan kırılan kurşunları sessizliğe boğulmuştu, öyle sere serpe köyün tam orta yerinde vuruldular. Fermanın yıl dönümünü ilk olarak bu toplu mezarlar bize hatırlatıyor. Oyy hawar” diye uzun bir ağıt yakmıştı. Daye Şeme uzun ağıtını köyün her yerinden duyulacak biçimde haykırıyordu. Gördükleri, yaşadıkları, hissettikleriyle bir tarih yazıyordu.
Geçen 9 yıl, 89 toplu mezar ve binlerce kayıp
Şengal’de DAİŞ’in eliyle oluşturulan 89 toplu mezar var. Soykırımın üstünden 9 yıl geçmesine rağmen sadece 39’u açıldı. 50’si ise hala açılmayı bekliyor. 700 kişinin cenazesine, bedeninin parçalarına ulaşıldı. Bunların 201 tanesinin tespiti yapılmış, büyük bir bölümü ise hala Bağdat’ta DNA testini bekliyor. Bir toplumun, inancın, köyün, annenin acısına bu kadar umarsızca bir yaklaşım olabilir mi? Aslında dünyanın vicdanını, adalet duygusunu ve samimiyetini Şengal’de ölçmek ve tekrardan tanımlamak gerek.
Toplu mezarların çoğunluğu köylerin ya girişinde ya orta yerinde, bazen evlerin bahçelerinde ve hatta birkaç tanesi evlerin içinde yakılarak bırakılmış. Bu izler hala Şengal’in birçok yerinde çok canlı duruyor. Gittiğin her köy öncelikle seni toplu mezarlarıyla karşılıyor. Bunu görmemek, hissetmemek mümkün değil. Birçok evin kapısı bu toplu mezarlara çıkıyor. Bir nevi toplu mezarlarla komşuluk yapıyorlar.
Siba Şex Xidir Köyü’ne bir yolculuğumuzda köyün orta yerine ulaştığımızda yani toplu mezarların olduğu alana geldiğimizde bir anneyi duvar dibinde toplu mezarlarla konuşurken görüyoruz. Buna kayıtsız kalamıyoruz, yanına gittiğimizde toplu mezarlarla sohbetini bitirmiş ve kederli bir yüz ifadesiyle kameralarımıza dönüp, “Ezidiler zavallılaştırıldı, yalnız ve silahsız bırakıldı, bizi hiçbir şey görüyorlar. Oysa bizim elimizde ağır silahlar olsaydı kimse bize bunları yapamazdı” diyor.
‘Ölülerimizin kemiklerini çöp poşetlerine koyarak verdiler‘
Daye Wethe Mirad bize Siba‘da oluşan toplu mezarların hikayesini anlatıyor: “Fermanın üzerinden 9 yıl geçti. Ama fermanın izleri hala köylerimizin her yerinde canlı duruyor. Bizim için kimse bir şey yapmadı. Toplu mezarda yatanların birçoğunun aileleri acılarından kaynaklı hala Şengal’e dönemiyor. Bazı ailelerden toplu mezarların açılması için para isteniyor ve ailelerin maddi imkanları bunu karşılayacak düzeyde değil. Toplu mezarlarımız bizim kaderimizmiş gibi bırakıldı. Özellikle Siba’da toplu mezarları açmaya kimse yanaşmıyor.Buradan her geçtiğimizde o günleri tekrar hatırlıyoruz. 9 yıl önce yaşadığımız travmayı tekrardan yaşar gibi oluyoruz.
Şengalde bazı toplu mezarları açtılar ve çıkardıkları kemikleri Bağdat’a götürdüler. Sonra aileler arandı ve ölülerinizin kemikleri için tabut getirin ve gelin ölülerinizin kemiklerini alın dediler. Birçok aile tabut alamayacak kadar kötü bir durumda. Devlette tabut götürmeyenlerin ölülerine ait kemikleri, çöp poşetlerine koyarak teslim etti. Bunu hangi vicdan kabul eder. Bizim inandığımız rab bunu kabul etmez, her halde onların Allah’ı da bunu kabul etmez. Biz bunu hak etmedik. Toplu mezarlarda yatan şehitlerimizin hakkı teslim edilmeliydi.”
‘Vicdan ve adalet yoksunu devletler insanlıkta sınıfta kalanlardır’
Soykırım Kürtlere ve Ezidi toplumuna bir kader olarak kabul ettirilmeye çalışılıyor. Biz çocuklarının kemikleri kargo torbalarında ailelerine teslim edilmesini Türkiye’de görmüştük, soykırımın gerçek yüzü kendisini böyle açık eder. Soykırım, devletler arası bulaşıcı bir veba hastalığı gibidir. Evet Ezidi annelerinin yüreğine taş gibi oturan bir avuç toprağa serpilmiş onlarca hatta yüzlerce evladının kemiklerinin çöp poşetlerine konularak onlara verilmesiydi. Maalesef Irak devleti, toplu mezarları açmakta geciktiği gibi cenazeleri verirken de acıları büyük olan ailelere, Ezidi toplumuna büyük bir saygısızlık yaptı. Annelerin tabiriyle; ‘vicdan ve adalet yoksunu devletler insanlıkta sınıfta kalanlardır’.”
Daye Wethe Orta çağ’ı aratmayan vahşetin tanıklığını anlatmaya devam ediyor;
“Biz oluşan toplu mezarların şahitliğini yaptık. Mevzilerde bizim çocuklarımız ve eşlerimiz direndi. Onları yol boyunca sıraya dizdiler, sonra duvarlara sırtlarını vererek kurşuna dizdiler, o da yetmedi dar ağaçları kurdular. Dar ağacı için astıkları halat hala duruyor. 3 tane asılıydı ilk yıllarda ikisini söktüler ama bir tanesi hala duruyor. Dar ağacında astıkları insanları öldürdükten sonra kepçe ağzına koyarak açtıkları çukurlara attılar. Hatta Şengal’de bazı toplu mezarlara insanlar diri diri gömüldü.
Biz bu fermanı unutmayacağız ama bize yaşatılan fermanın detaylarını, yaşanan acıları sürekli hatırlatmak zorunda değiller. Bu toplu mezarlar bizim komşularımız oldu. Bu bize çok ağır geliyor. Çocuğunu kaybetmiş bir anne için ne kadar zor. Her gün evinin önünde oturarak karşısında duran toplu mezarda oğlunun olabileceğini düşünmek çok ağır bir duygu. Hala şimdiye kadar nasıl böyle durabildik bunu da anlamıyorum. Biz hep ölülerle yaşıyoruz. Biz yaşama tutunmak istiyoruz ama bunu ölülerimiz komşumuzken yapmak çok zor. Toplu mezarlarda tam olarak kaç kişi ve kimler var bilmiyoruz. Fakat bizim gördüğümüz ve tahmin ettiklerimiz 150 kişi olabilir.
‘Toplu mezarların açılmasını istiyoruz’
Bizim tek istediğimiz 9 yıldır önümüzde duran bu toplu mezarların açılması. Irak, bize karşı sorumlu olduğunu söylüyor ama Ezidilere karşı sorumluluk öncelikle toplu mezarların açılmasından geçiyor. Bu konuda sürekli bizi kandırıyorlar. Bize, toplu mezarlarımızı açsınlar başka bir şey istemiyoruz. Onun dışında biz ayakta durabiliyoruz kimseye ihtiyacımız yok.
Her yıl fermanın yıl dönümünde toplu mezarların etrafında kenetlenir, çıra yakar, çiçekler bırakırız. Dualar okur ve dünyadan bu toplu mezarları açmasını isteriz. Bu ritüeli yıllardır yapıyoruz.”
DAİŞ için kurulacak mahkemelere Ezidi kadınları katılmalı
“İnsanlık suçu işlemiş olan DAİŞ ve ortakları hesap vermeli” diyen daye Wethe, DAİŞ’lileri kastederek onları bize versinler, biz bize yaptıklarının mislini yapacağız diyerek öfkesini susturmuyor ve içinden geçenleri sıralıyor; “Onları bize versinler esas olarak bizim onları yargılamamız gerek, çoktan yargılanmalıydılar. Bizim başımıza getirilenler unutulmadı ve bunun hesabı mutlaka sorulmalı. Biz DAİŞ’e karşı savaşacak güce ulaştık. Eskiden kadınlar savaşmazdı ama şimdi Ezidi kadınlarıda savaşabiliyor. YJŞ’miz var. Bir çok kadın silah kullanmasını öğrendi. Biz her alanda DAİŞ’e karşı savaşabilecek güce ulaştık. Biz Ezidi anneleri DAİŞ‘in yargılanmasına katılmak istiyoruz. Onlar yaptıklarının hesabını mutlaka vermeli. Bize yaşattıklarını misliyle yaşamalı.“
‘Söylenenlerin yaşanmışlığa vurumu kolay değil‘
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi tarafından, tutuklu bulunan DAİŞ’in çetelerinin yargılanacağı duyuruldu. Daye Wethe ve onlarca Ezidi kadın bu yargılanmayı bekliyor. Son olarak, “Bize yapılanlar kimsenin yanına kalmamalı ve bizde bırakmamayı öğrendik“ diyerek toplu mezarlara doğru yol alıyoruz daye Wethe ile konuştuklarının onu yorduğu yüzünden belli. Tabi söylenenlerin yaşanmışlığa vurumu hiçte öyle kolay değil.