Özgürlük tutkusu ile zihinsel sınırları aştı
Çocuk yaşta Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın fikirleriyle tanışan Nesrin Doko kitaplar ve Kürt diline ilgisiyle BAAS rejiminin çizdiği zihni sınırları aştı. Öncü kadınlardan olan Nesrin Doko’nun hayali tüm kadınların özgürlüğü.
SORGUL ŞÊXO
Qamişlo- Kuzey ve Doğu Suriye’de Rojava Devrimi öncesi birçok kadın, Şam hükümetinin baskı, işkence ve gözaltılarına karşı çocukluklarından itibaren bir direnişin içinde oldular. Kürt Özgürlük ve Kadın Özgürlük Mücadelesiyle tanışan binlerce kadın, yaklaşık 40 yıllık mücadeleyle bugün dünyayı etkileyen devrimin zeminini ve temellerini hazırladı.
Nesrîn Doko da zengin bir mücadele tarihiyle devrimin öncü kadınları arasında yerini aldı. Rojava Kürt Dil Kurumu (SZK) sözcüsü, Rojava Demokratik Toplum Eğitim Komisyonu (KPC-D) Eşbaşkanı ve Demokratik Özyönetim içerisinde birçok görevde bulunan Nesrîn Doko, ayrıca Cizîre Bölgesi Öğretmenler Sendikası, Demokratik Suriye Meclisi (MSD) Eğitim Eşbaşkanı, Kuzey ve Doğu Suriye Eğitim Ofisi Eşbaşkanı ve halen Kongra Star Koordinasyon üyesi. Kuzey ve Doğu Suriye'de Kürtçe'nin ilk öğretmeni olarak tanınan Nesrîn Doko, yaşadıklarını ve mücadelesini anlattı.
‘Kürtçe eğitiminde birinci oldum’
Nesrîn Doko, 1980'lerde Özgürlük Hareketi’ni tanıyan ailelerin, değişim ve dönüşüm yaşayarak devrimine kapılarını açtıklarını söyledi ve “Çocukluğumda çocuk ve gençlik faaliyetlerinde bulundum. Partimiz toplumun her kesimini kapsıyordu. Oyunlarda, şarkılarda ve skeçlerde çok aktiftim. O yaşlarda gelişmeyi kendime hedef edindim. Beni cezbeden şey en çok ana dilimiz Kürtçe idi. 1991 yılında Kürtçe eğitiminde birinci oldum ve ödüllendirildim. Benim yaşımdaki çocuklar ve gençler gibi değildim. Görüşlerim güçlü kadınlara ve ülkeye olan sevgim nedeniyle çok farklıydı" dedi.
‘Kitaplar hayatımın şeklini değiştirdi’
Gençlik sürecini asla unutmayacağını dile getiren Nesrîn Doko, şunları aktardı: “Önder Abdullah Öcalan'ın 'Nasıl Yaşamalı’ ile 'Kadın ve Aile' kitaplarıyla kendimizi eğittik. Her iki kitap da toplumun kadını baskı altına alan bazı örf ve adetlerine karşı çıkmamı sağladı. Kitaplar hayatımın ve mücadelemin şeklini değiştirdi. Önder Abdullah Öcalan'ı çocukluğumun bir parçası olarak gören çok şanslı bir kadınım. Önder Öcalan'ı görmek, tanımak ve okumak bende güçlü ve farklı bir karakter yarattı. Örneğin stranlarımızda saklı tarihimi arıyordum. Öyle bir gençlikti ki diğer çocuklarla ve genç kadınlarla bütünleşmeme izin vermedi, düşüncelerim ve onlarınki çok farklıydı. Uzak ve farklı."
‘Baas rejiminin Kürt halkı üzerindeki baskısı çok fazlaydı’
Baas rejiminin Kürt halkı üzerindeki baskısının çok fazla olduğunu dile getiren Nesrîn Doko, şunları kaydetti:
“Kürtleri bu bölgenin gerçek bir milleti olarak görmediler. Önder Öcalan’ın tutuklanmasıyla rejimin baskıları arttı. Buna karşı Rojava Kürdistan'da isyan kıvılcımları çıktı ve buna da kadınlar öncülük etti. Biz o zamanlar sadece çocuk ve gençlerle çalışmıyorduk, medya çalışması da yapıyorduk. Sahadan bir muhabir olarak, ama farklı bir isimle katıldık. Birçok televizyon kanalına çıktık ve Baas rejiminin üzerimizdeki baskılarını anlattık. Milletler arasındaki sosyal ilişkilerin geliştirilmesi için diplomatik çalışmalar yürüttük. Faaliyetlerimiz nedeniyle gözaltına alındık, defalarca tehdit ettiler. Ama onlar ne kadar baskı yaparlarsa yapsınlar direnişimi de o derece büyüteceğimizi biliyorlardı.”
Şêx Said, Seyid Rıza isyanından Halepçe ve Enfal katliamlarına kadar Kürtlere yönelik yürütülen katliamları hatırlatan Nesrîn Doko, “Ama Hafız Esad'ın Rojava Kürtlerine karşı politikası çok ince ve sertti. Kendi fikirlerine göre bir Kürt yaratmak istediler. Kürtlerin kendisine karşı gelmemesi için bazen sanatsal faaliyetlerin gelişmesine izin verdi, bazen vermedi. Fakat bütün siyasete ve baskılara rağmen Rojava Kürdistan Kürtleri bir ölçüde kendilerini, davayı ve Kürt dilini özdeşleştirebildiler. Rojava, devrimleri ve isyanlarıyla Kürdistan'ı her yönüyle kucaklayabilirdi” şeklinde konuştu.
‘Özgürlük ve demokrasi isteyenler devrimi başlattı’
Çocukluğundan beri devrim mücadelesinde yerini aldığını anlatan Nesrîn Doko, 19 Temmuz devrimine ilişkin ise şöyle konuştu:
“Rojava Kürdistan'da özgürlük ve demokrasi isteyenler devrim başlattılar. Kürt diliyle ilgili yapılan çalışmalar başlı başına bir devrimdi. Rejim müfredatlarıyla bize verdikleri tarih ve coğrafyada kendimizi millet olarak görmedik, Kürt kimliğimiz de olmadı. Rejim Kürt dilini asimile etmek için okullarda Kürtçeyi yasaklıyordu ve okulları kapatıyordu. ‘Dilsiz yaşam olmaz’ sloganıyla öğrenciler ve öğretmenler okul kapılarını yeniden açtılar. Şimdi biz tarihte kendimizi gördük ve coğrafyamızı yeniden tanıdık.”
‘Milliyetçilik ve ırkçılığa karşı mücadele verdik’
Baas rejiminin milliyetçilik ve ırkçılığına karşı çok mücadele verdiklerini söyleyen Nesrîn Doko, "Bir yandan şiddete karşı bir siyaset yürüttüler, diğer yandan da milliyetçilik ve ırkçılığı desteklediler. Toplumun doğasında yoktu ve binlerce yıl bir arada yaşamışlardı, Demokratik Ulus projesi ile bu doğa gerçeğe döndü. Toplumsal ilişkiler ve milletlerin birliği güçlendi. Kadınların özgürlüğünü esas alan böyle bir sistem kuruldu. Birçok toplumsal sorunlarımız var. Araştırıldı ve çözüm önerileri getirildi. Dil, kültür, varlık, kimlik ve din gibi tüm ulusal değerler korundu. Baas rejimi ve DAİŞ döneminde kadın kimliği bastırıldı ama bugün böyle bir şeyin gelişmesine izin vermeyeceğiz. Kadın bugün erkeğin yapamadığını yapıyor" şeklinde konuştu.
‘Kadınlar önderlik etmeseydi devrim devam etmezdi’
“Kadınsız devrim, devrim değildir” diyen Nesrîn Doko, "Toplumun en önemli kesimi, işin içinde yer almazsa ve devrimden uzak durursa devrim uzun sürmez. Devrimi görmek ve analiz etmek kadınla tamamlanır. Kadınlar devrime önderlik etmezse devrimimizin sesi ve etkisi dünyada duyulmaz, devrim ayakta durmazdı. Sadece bugün için değil, yarın da kadınların tüm dünyanda öncü olması için devrimimiz barış, demokrasi ve eşitlik düzeyine ulaşana kadar devam edecektir" dedi.
‘Kadın sorunu dünyanın sorunudur’
Geldikleri seviye ve yaptıkları işlerin hiçbir zaman yeterli olmayacağını vurgulayan Nesrîn Doko, son olarak şunları söyledi:
“Yaptığımız değişiklikleri görev olarak görüyorum. Tüm kadınlara ulaşmalıyız. Birbirimize sahip çıkalım. Kadın sorunu dünyanın bir sorunudur. Örgütlü, her yerde, aktif hareket etmeliyiz. Demokratik bir toplumda ve dünyada kadınların bir arada özgürce yaşayacağı günün hayaliyle mücadele ediyorum. Önemli olan kadının kadın olarak görülmesi kimliklerinin baskı altına alınmaması ve artık öldürülmemesidir.”