Özerk Yönetim Bölgesi’ne yerleşen Kefa Xalid: Kültürümü özgür yaşıyorum

Şam hükümeti ile silahlı gruplar arasındaki savaş nedeniyle Humus vilayetine bağlı Tedmur'dan kaçarak, Özerk Yönetim Bölgesi’ne yerleşen Kefa Xalid, yörük kültürünü özgür bir şekilde yaşadıklarını ve diğer halklarla da kaynaştıklarını belirtiyor.

SORGUL ŞÊXO

Hesekê- Suriye’de yaşanan kriz, savaş ve çatışmalar nedeniyle birçok aile Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim Bölgesi'ne göç etti. Burada kendi kültürlerini özgürce yaşayan halklar, kendi dili, kültürü ve rengiyle ırkçılıktan uzak bir şekilde yaşamlarını sürdürüyorlar. Özerk Yönetim Bölgeleri, Suriye’deki tüm yurttaşlar için bir sığınak olmuş durumda.

3 çocuk annesi Kefa Xalid, eşi ve çocukları ile birlikte 2011'de Humus vilayetine bağlı Tedmur'dan, Şam hükümet askerleri ile silahlı gruplar arasındaki savaştan dolayı kaçtı. Özerk Yönetim Bölgesi'ne sığınan Kefa Xalid ve ailesi, burada göçebe yaşam kültürlerini sürdürebileceklerine inanıyor. Kefa Xalid'in terk etmek zorunda kaldığı memleketi Tedmur veya Palmêra, Suriye'nin orta kesiminde, Humus ilinde bulunan tarihi öneme sahip antik bir kent.

Özerk Yönetim onlar için güvenli

Yaşadıkları kentteki savaş nedeniyle güvenli bir yere göç etmek zorunda kaldıklarını ifade efen Kefa Xalid, “Kimse savaşın olmasını istemiyor ya da masum insanların öldürülmesini kimse istemez. Ancak savaş başladı ve kentimizi terk etmek ve daha güvenli bir yere yönümüzü vermek zorunda kaldık. Özerk Yönetim Bölgelerinden daha güvenli bir yer bulamadık. Yörük olduğumuz için koyunlarımız var. Nerede yeşillik varsa oraya gitmek zorundayız. Biz tüm Kuzey ve Doğu Suriye Bölgesi’ni dolaştık. Son yıllarda bir kuraklık var. Bu hayvan beslemeyi de etkiliyor. Savaş dışında kuraklıkla da karşı karşıyayız” dedi.

Toplumsal ilişkileri güçlendiriyorlar

Özerk Yönetim Bölgesi’nde birçok kültür ile tanıştıklarını ifade eden Kefa Xalid, “Bu tanıştığımız ve gördüğümüz kültürlerden çok faydalandık. Hayvancılık dışında bizler kendi kültürümüzü de korumaya çalışıyoruz ve diğer kültürleri de tanıyoruz. Dilini ve kültürünü bildiğimiz Kürt, Arap ve Süryani halklarından çiftçiler ve toprak sahipleri ile ilişkilerimiz var. Bununla toplumsal ilişkilerimizi güçlendiriyoruz. Bir hafta ya da on gün bir yerde ya da bir kentteyiz. Tedmur’daki evimiz yıkıldı. Savaş kalıntıları kaldı. Topraksızız. Bir kentten bir diğerine gidiyoruz. Gemimiz nerede durursa orada çadırımızı kurup hayatımıza devam ediyoruz. Ne sabit bir evimiz ne de bir karış toprağımız var.  Hayvancılık dışında elimizde hiçbir iş yok” şeklinde konuştu.

Kuraklık hayvanları etkiliyor

Daha önce Cizirê Bölgesi’nde göçebe yaşadıklarını dile getiren Kefa Xalid, konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “Dicle-Fırat ve Xabue Nehri sayesinde Cizirê ve Fırat Bölgesi’nde yeşillik çok fazla. Bu yüzden yönümüzü bu bölgeye veriyorduk. Vilayetimizde fazla yeşillik yoktu. Olağanüstü bir kuraklık vardı. Bu da hayvanlara zarar veriyor ve ölüm bile olabiliyor. Her birimizin bir görevi var. Ancak bazen rollerimizi değiştiriyoruz. Anne olarak onlara yemek hazırlıyor, koyunları sağıp peynir ve süt ürünleri elde ediyorum. Çocuklarda hayvanları otlatıyor ve babaları da çadırın su gibi ihtiyaçlarını temin ediyor.”

‘Özerk Yönetim’de huzur var’

Özerk Yönetim bölgelerinde güven ve huzuru bulduklarını vurgulayan Kefa Xalid, “Bu bölge bizim için ilimizden daha iyi. Çünkü burada huzur ve güvenlik var. Çocuklarım büyüdüğü için Humus'a geri dönemiyoruz. Baas rejimi büyüyen çocukları istiyor. Eğer dönersek çocuklarımızı bizden alacaklar, öldürecekler ya da hapislerde sürünecekler. Bölgemizde mayınlarında olduğunu düşünüyorum. Dönersek mayınlarla yaşamımızı yitirebiliriz. Savaş bize büyük zarar veriyor. Orada huzur yok. Yüzleri kapalı, kimliği belirsiz kişiler hırsızlık yapıyor. İnsanları öldürüyorlar. Yaşamımızı tehlikeye sokamayız. Ancak bizler Özerk Yönetim de huzur bulduk, burada psikolojik bir rahatlama yaşadık. Burada gördüğümüz huzuru hiçbir yerde görmedik” ifadelerini kullandı.

Kefa Xalid, son olarak, “Savaşsız, katliamın olmadığı ve kanın akmadığı bir yaşam sürmek istiyoruz. Ancak bunu elde edemiyoruz. Tüm halklar için barışçıl bir yaşam istiyoruz. Çocuklarımın okumasını istiyorum. Kendi topraklarımıza dönerek korkusuzca yaşamak istiyoruz” dedi.