İran’da fuhşa sürüklenen kadınlar baskı kıskacı altında

İran’da cezası ölüm olsa da fuhşa sürüklenen kadınlar, toplumsal olarak ta birçok hakarete ve baskıya maruz kalıyor. Aktivist Jila Ahmed, ekonomik iyileştirmelerin olması gerektiğini belirterek konunun toplumsal düzlemde tartışılması gerektiğini söylüyor.

ALA MOHAMMADİ

Urmiye – İran’da fuhuş mu dediniz? Orada aslında biraz durmak gerekiyor, çünkü tabu bir kelimedir kullandığınız. Fuhuş, elbette tartışmasız İran’da yasaktır ve fakat politikadır da... Fuhşun her türlüsünün yasak olduğu ve sorgusuz sualsiz ölüm cezası ile sonuçlanan bir sonuca karşılık gelir. Geçmiş yıllarda illegal olarak da olsa yapılan fuhuş, artık neredeyse İran’da yaşamın her mekanında göze çarpan bir hal almış gibi görünüyor. Bir de üstelik sadece kadınlar değil erkeklerin de sayısı gün geçtikçe artıyor. Urmiye de fuhşun artış gösterdiği kentlerden biri. Fuhşa sürüklenen Maria takma isimli bir kadın ajansımıza konuşurken, İranlı kadın hakları aktivisti Jila Ahmedi ise konu hakkında değerlendirmelerde bulundu.

“Çok aşağılanıyorum ve taciz ediliyorum”

Henüz 23 yaşında olan Maria, “yaşayabilmek için fuhşa teslim olan binlerce kadından biri” olarak kendisini tanımlıyor. Anne babasının ayrılmasının ardından kardeşlerinin bakımını üstlenmek zorunda kalmış. Aynı sırada üniversitede eğitim gördüğünü ve bunların hepsini bir arada yürütmeye çalıştığını söylüyor. Maria, “Ailevi sorunlarımın etkisi ve ihtiyaçların boğuculuğu nedeniyle fuhuştan başka yapacak bir şeyim yoktu. Üniversitede okuyordum ve daha önce hiç bir işte çalışmamıştım, bana iş vermesini istediğim kimseden yardım görmedim. Aslında yardım değil çalışarak para kazanmak istiyordum, ancak bu söz konusu bile olmadı. Çok aşağılanıyorum ve taciz ediliyorum. Benden 30 yaş büyük erkeklerde de olmak zorunda kaldım. Kazandığım para ile kardeşlerimi geçindirmek zorundayım” diyor.

“Fuhşa sürüklenme her gün artıyor”

İranlı kadın hakları aktivisti Jila Ahmedi’ye İran’da fuhşun geldiği düzeyi soruyoruz. Kadınların birer meta muamelesi gördüğünü aktaran Jila Ahmedi, “Cinsel istismarın geldiği düzeyi anlatmak zor. Büyük çeteler tarafından az paralar karşılığında kadınların bedenleri kullanılıyor ve fuhşa sürüklenme her gün artıyor. Hatta bazen kadınların evli oldukları erkekler tarafından fuhşa sürüklenmelerine de şahit oluyoruz, bu vakalar da azımsanmayacak kadar yaşanıyor. Urmiye şehrinde fuhuş yapılıyor. Arap ülkelerinden erkeklerin de yoğunluklu olarak fuhuş için kente geldiklerini biliyoruz. Irak bunların başında geliyor” ifadelerinde bulunuyor.

“Toplumsal baskı çok fazla”

Urmiye’de kadınlar üzerinde çok fazla toplumsal baskının olduğunu dile getiren Jila Ahmedi, sözlerine şöyle devam ediyor: “Örneğin Urmiye'de fuhuş yapan bir kadın için çirkin sözler söylenir ve bu sadece kadın için söylenir. Fuhşu yapan erkeğe asla dokunulmaz. Bu dünyada da böyledir. Kadın ‘fahişe’ erkek ise ‘müşteridir’, o yüzden hiç kimse erkeğe laf etmez. Çok ciddi bir toplumsal cinsiyet sorunu var ortada. Aslında İran toplumunda ‘damgalanmak’ ya da ‘fahişe’ damgası yemek için fuhuş yapmanız gerekmiyor, kadın hakları aktivistleri de kolayca damgalanır, başını örtmeyen bir kadında aynı damgayı yiyebilir.”

“Yoksulluk büyük bir kesimi etkiliyor”

“Her kesimden fuhuş yapan var” diyen aktivist, sosyal ve sınıfsal bir farkın olmadığını ekliyor sözlerine. İran’da yaşanan yoksulluğun çok büyük bir kesimi etkilediğini kaydeden Jila Ahmedi, “Eğitimli, eğitimsiz her yaştan ve sosyal sınıftan kadın maalesef fuhuş yapabiliyor. Çünkü kadının ekonomik anlamda herhangi bir garantisi yok o nedenle de mensup olduğu sınıf da pek önemli olmuyor. Ve fuhuş yalnızca kadınların sürüklendiği bir alan değil aynı zamanda İran’da fuhuş yapan erkeklerin de sayısı azımsanmayacak derecede artıyor. İnsanların geçimlerini sağlamak için burası sürüklendikleri bir alan oluyor” diye belirtiyor.

“Yokmuş gibi davranamayız”

İran’da fuhuş yokmuş gibi davranılarak yok olmadığını söyleyen Jila Ahmedi, öncelikli olarak ekonomik anlamda iyileştirmelerle üstesinden gelinebilecek bir konu olduğunu söylüyor. Jila Ahmedi, “Fuhuş yapan kadınların hem zihinsel hem de fiziksel anlamda maruz kaldıklarını düşünmek gerekiyor” diyerek, konunun toplumsal düzlemde de tartışmaya açılması gerektiğini savunuyor.