9 kişilik bir aileden 7’si Enfal’de katledildi...

Baas Rejimi 9 kişilik bir ailenin 7 bireyini katletti. Aileden sadece Omer ile Rengin Enfal’den kurtulan isimler oldu. Katledilen 7 kişinin akıbeti ise hala bilinmiyor.

BÊRÎTAN ZINAR

Haber Merkezi -  Arapça bir kelime olan Enfal, Müslümanların savaş sırasında Müslüman olmayanlardan aldığı ganimet anlamına geliyor. Kuran'ın sekizinci suresinin de adı olan Enfal, aynı zamanda 1986-1989 yılları arasında Kürtlerin katledildiği katliamında adıdır. Özcesi Kürdistan’daki birçok faşizan güç, Kürtlere karşı işlenen soykırımı kendilerine “ganimet” olarak gördüğünü söyleyebiliriz. Enfal Soykırımı’nda Kürtlere karşı tutuklama, işkence ve imhadan tutalım kimyasal silah kullanımına kadar insanlık dışı yöntemler kullanıldı. Bu katliamda 180 bin kişi katledildi. Katliamın üzerinden 33 yıl geçmesine rağmen olay hala aydınlatılmış değil.

Enfal Katliamı sürecinde kendisi ile birlikte ailesinden 7 kişi Baas Rejimi tarafından katledilen öğretmen Nesrin Abdullah’ın hikayesi yürekleri burkan cinsinden.

Nesrin’in doğuşu

Rana Ferec Hesen 1945 yılında Doğu Kürdistan’da dünyaya gelir. Bir kız iki erkek kardeşi olan Rana Ferec Hesen, kız çocuğu olduğu için okula gönderilmedi. 18-19 yaşlarına geldiğinde Abdullah Mihemed Salih ile evlenen Rana Ferec Hesen, eşi ile birlikte Süleymaniye’ye yerleşirler. Dünyaya bir kız çocuğu getiren çift, çocuklarının adını Nesrin koyarlar. Nesrin, 1959 yılında Süleymaniye’nin Xebat mahallesinde dünyaya gözlerini açar. Nesrin’den sonra Rana Ferec Hesen ile Abdullah Mihemed Salih çiftinin Celal, Eta, Perwin, Omer, Şilêr, Rengin adında 3 erkek ve 3 kız çocukları dünyaya gelir.

Çalışkan bir öğrenci

Hem Doğu Kürdistan’da hem de Güney Kürdistan’da baskı ve işgal ile karşı karşıya kalan Rana Ferec Hesen’in, yaşadıklarından kaynaklı yurtseverlik duyguları daha da derinleşir ve çocuklarını da bu temelde yetiştirir. Sosyal bir kişiliği olan Rana Ferec Hesen’in evi toplanma yeridir ve çocuklarını baskı ve zorbalığa karşı nasıl mücadele edeceklerini öğretir. Okul yaşına gelen Nesrin Abdullah, okula gönderilir ve çalışkan bir öğrenci olur. Okulu başarılı bir şekilde sürdüren Nesrin Abdullah, Irak’ta kardeşlerine okuma yazma öğretir.

Fikirlere önem verirdi

1978 yılında liseyi bitiren Nesrin Abdullah, 1979 yılında Süleymaniye Üniversitesi Kimya Fakültesi'nde okur. Hewler’deki Süleymaniye Üniversitesi'nin değişmesi ve üniversitenin adının Selahaddin Üniversitesi olarak değişmesinin ardından 1981 yılında Nesrin Abdullah, Hewler’de iki yıllık eğitimini tamamladı. 1983 yılında Derbendixan Kız Ortaokulu'nda öğretmen olarak tayin edilen Nesrin Abdullah, Derbendixan’daki öğretmenlerle birlikte kalır. Fikirlere önem veren Nesrin Abdullah, öğrencilerinde yurtseverlik bilincinin gelişmesini sağladı.

Öğrencileriyle arası iyi idi

Nesrin, öğrencilerinin vatanseverliğinin gelişmesine öncülük etti, ihtiyacı olan öğrencilere her zaman destek oldu. Öğrencilerinin hepsi genç olduğu için hem Kız Ortaokulu’nda hem de Erkek Ortaokulu’nda öğrencileriyle hep arkadaş olmaya çalıştı, öğrencilere eğitim yoluyla öğretmek ve birbirlerine karşı sorumluluklarını göstermek istedi. İhtiyaç sahibi öğrencilerine yardımcı olan Nesrin Abdullah, hem kız hem de erkek orta okulundaki öğrencileriyle çok iyi geçinirdi. Mücadeleyi bırakmayan Nesrin Abdullah, temel amacı öğrencilerinde genel bir düşünce oluşturmaktı.

Rana, Nesrin ve Celal anne, çocuk, kardeş olmanın ötesinde aynı davanın yoldaşı olurlar.

Baas’ı reddettiği için hedef alındı

Irak-İran savaşı sırasında Derbendixan’daki öğretmenlerden zengin evlerde Baas askerleri için yemek yapmaları istenir. Ancak Nesrin bunu reddeder. Bu sefer Baasçı olması istenen Nesrin Abdullah, bu talebi de geri çevirerek Baas’a karşı çıkar. Bu reddedilişler Nesrin’in Baas’ın hedefine girmesine ve gözlem altına alınmasına neden olur. İzlendiğini fark eden Nesrin Süleymaniye’ye tayinini ister. Nesrin Abdullah kardeşi Celal aracılığıyla Şehit Sinewbe örgütü ile tanışır. Anne Rana oğlu Celal ve kızı Nesrin ile birlikte çalışır ve birbirinden etkilenirler.

Kurşun parası ailelerden istenir

Celal, 11 Ağustos 1987'de yeniden tekrar tutuklanır. Annesi Rana diğer anneler gibi hep çocuklarını özgürlüğünü ister ve bunun için çalışır. Anne Rana bir rüya görür ve bununla umutsuzluğa kapılır. Hapishanede Hacı olarak bilinen Celal oğlu kendilerine bir mektup gönderir ve bu mektupta onlarında yakalanacağını söyler. 24 Ekim 1987 yılında Celal ve 4 arkadaşı Baas güçleri tarafından katledilir. Baas Rejimi Celal ve 4 arkadaşını kurşuna dizdiği mermi parasını da ailelerden ister. Çocuklarının büyüdüğü evleri de talan edilir.

Ailenin tamamı tutuklanır

Nesrin öğretmenden evi boşaltması istenir. Ancak Nesrin bunu kabul etmez. 28 Eylül 1987 akşamı öğretmenin bir kuzeni evlerine gelir ve Rengin'i yanında götürür. 28 Eylül 1987 gecesi, Omer dışındaki tüm aile üyeleri uyudukları sırada yakalanır. Rana, evin babası Abdullah, öğretmen Nesrin, Eta, Perwin ve Şilêr, Baas Rejimi tarafından yakalanır. Onlarla birlikte 4 aile daha tutuklanır.

Omer kurtulan isim oldu

Rana Ferec Hesen’in oğlu Omer Abdullah, o güne dair şunları söylüyor:

“Celal bize gönderdiği mektupta tüm aile üyelerinin tutuklama tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu yazmıştı. Bizden evde kalmamızı istemişti. Mektup elimize ulaştı ama biz bir şey yapmadık. Annem ve babam bahçede biz diğerlerimiz damda yatmıştık. O gece zırhlı araç ve silah seslerini duyuyordum. O zaman abla ve ağabeylerimin damdan gitmemi istemelerini anlamadım. Gizlice gittim. Saat 5-6’da eve geldiğimde bir trajediyle karşılaştım. Evin yakınlarında bir fırın vardı. O fırının sahibi bana tüm askerlerin beni aradığını söyledi. Bunun üzerine amcamın evine geri döndüm. Babam amcama mektup yazıp kendilerini sormamızı ve onları unutmamızı istemiş.”

Çaldığı kapı kendisine açılmadı

Eve baskın olduğunda evde olmayan Rengin de 9 kişilik aileden kurtulan ikinci isim. Rengin Abdulah o süreci şöyle anlatıyor:

“Amcamın oğlu Kamuran bize geldi. Kapıyı ben kendisine açtım. Çay içtikten sonra Şanedari’deki evine gideceği sırada bende gitmek istedim. Her ne kadar ailem istemese de birkaç parça elbisemle Kamuran ile amcamlara gittim. O akşam ağlamaktan kimseyi uyutmadım. Sabah erken Kamuran beni eve geri getirdi. Kapıyı çaldık çaldık açmadılar. Tüm mahalle boşalmıştı. Para karşılığında onlardan ancak haber alabiliyorduk. Babam, Nesrin ve Şiler’den birer mektup aldık.”

Bir daha haber alınamadı

Her 5 aile iki aydan fazla Süleymaniye’de tutuklu kalır. Aynı yılın on ikinci ayında Bağdat emniyetine götürülürler. Anne Rana cezaevinde büyük bir güce sahiptir. Bağdat Genel Emniyeti’nde iki gün kaldıktan sonra onları Kerkük’e götürülürler. Kerkük’e götürüldükten sonra ise kendilerinden bir daha haber alınmaz. Enfal’de katledilen 180 bin kişi gibi onların da akıbeti bilinmiyor.

Süleymaniye’deki halk 7 Mart 1991 yılında Baas Rejimine karşı ayaklanması Omer ve Rengin için bir umut yeşerir. Ama ailelerinin geri dönmesi noktasında umut olmuyor.

Baas Rejimi 2003’te Irak’ta yıkıldığında, Omer ve Rengin’in eline ikinci kez bir dosya ulaşır. 23 Aralık 1987 yılında ailelerinin katledildiği belirtilir.

Olayda Rana 42, Abdullah 55, Nesrin 28, Eta 20, Perwin 18 ve Şiler 10 yaşında şehit olurlar. 9 kişilik aileden Enfal’den kurtulan Rengin ve Omer hayatta.

Mezarlarının olmaması hem bir umut hem de bir acı bırakıyor yüreklerde.