105 yıllık yaşayan tarih: Xezala El- Mutleq

Yün eğirme mesleğini 8 kuşağa aktaran 105 yaşındaki Xezala El- Mutleq, “Ben öldükten sonra dileğim insanların tarihlerini unutmaması ve birbirlerini sevmesidir. Tarihi olmayan bir toplumun geleceği de olmaz" diyor.

ROJ HOZAN

Qamişlo – Kuzey ve Doğu Suriye’nin Qamişlo Kantonu’na bağlı Çilaxa kasabasının Til Mişhin köyünde doğan Xezala El-Mutleq 105 yaşında. Evlilik nedeniyle geldiği Tirbespiyê’nin Heso Retla köyünde yaşamaya başlayan Xezala El- Mutleq’ın, 3’ü kız ‘3ü erkek olmak üzere 6 çocuğu var.

100 torunu ve torunlarının çocuklarını gören Xezala El-Mutleq, alçakgönüllülüğü, gülümsemesi ve konuşmasıyla konuştuğu kişilere adeta huzur veriyor. Göçebe Arapların özgün diliyle konuşan Xezala El-Mutleq, uzun yıllar yaşadığı Arap kültüründen öğrendiği yün eğirme işini ve hafızasının hatırlattıklarıyla hayatına sığdırdıklarını paylaştı.

Çocukluğu aşiret içinde geçti

Arapların yaşadığı Til Mişhin köyündeki Cewala aşireti üyesi olduğunu anlatan Xezala El-Mutleq, “Babam köyün muhtarıydı. Çocukluğum ve gençliğim güzel geçti ve bu yüzden sürekli hafızamda canlanıyor. Ben gençken güzel bir kadındım, saçlarım kırmızı ve kalındı, gözlerim sürmeliydi” dedi.

Çocukluğunun aşiret içinde geçtiğini aktaran Xezala El-Mutleq, aşiret yaşamının kadınlar üzerinde yarattığı etkilere değinerek şunları ifade etti: “Kadın şairler olurdu, bazı kadınlar at biniciliği yapardı. Kadınlar bazen iki kabile arasında dökülen kanı bile durdurabiliyordu. Aşiret sistemi içerisinde kadınların kabul görmediği durumlarda oluyordu. Aşiret erkekleri çok eşliliği tercih ederdi. Ben de iki eşi olan bir erkekle evlendirildim. Evlendikten sonra Tirbespiyê’nin Heso Retla köyüne geldim. Eşim vefat ettikten sonra çocuklarım ve torunlarımla yaşamaya başladım.”

‘14 yaşında yün eğirmeyi öğrendim’

Yaptığı yün eğirme işini anlatan Xezala El- Mutleq, "Annem bana 14 yaşında yün eğirmeyi öğretti. Yünümüz bizim koyun yünümüzden yapılırdı. Bahar mevsiminde yünü alıp çeşmelerin önünde güzelce yıkar, sonra yıkayıp kuruturduk. Teşî, yün tarağı ve ceylan boynuzu gibi kullandığımız aletlerin hepsi bizim eserimizdir” dedi.

‘Hayatımız emeğimizden ibaretti’

Yünden kültürlerini yansıtan ürünler yaptıklarını belirten Xezala El-Mutleq, çanta, seccade gibi yaptıkları ürünlerin daha çok Suudi Arabistan gibi Arap ülkelerinde satıldığını söyledi. 8 nesile yün eğirmeyi öğrettiğini söyleyen Xezala El-Mutle şimdi ise çocukları ve torunlarının yün eğirme işinde usta olduklarını anlattı. Keçi kılından yaptıkları çadırla da ovada doğayla iç içe bir yaşam geçirdiklerini dile getiren Xezala El-Mutleq sözlerini şöyle sürdürdü: “Ayrıca keçi derisinden keseler yapar, saf sütü ve Arap yağını ondan çıkarırdık. Yani hayatımız tamamen emeğimizden ibaretti diyebilirim.”

‘Fransızlar döneminde zor zamanlar yaşadık’

Fransızların Suriye’yi işgalini hatırladığını dile getiren Xezala El-Mutleq, şunları aktardı:"Babamın köyümüzün ileri gelenlerindendi. Bu nedenle evimizin kapısı çoğu Musul, Bağdat'tan olmak üzere tüm misafirlere açıktı. Rogan liderliğindeki Fransızların Suriye'yi işgalini çok iyi hatırlıyorum, o zamanlar çocuktum. Fransızlar, insanların mallarına büyük zararlar verdiler ve her gece insanların eşyalarını yağmaladılar. Çadırlarda yaşardık, şimdiki evler yoktu. Gece olunca Fransızlar çadırlarımızı ele geçirip bütün hayvanlarımızı çalar, sık sık kadınlara saldırır, insanları bir yerden bir yere göç etmek zorunda bırakırlardı. Rogan döneminde zor günler yaşadık. Fransızların Suriye'den çıkışına kadar Kürtler, Araplar ve Suriyeliler dahil tüm bölge halkları güçlü bir direniş göstermiş ve bu işgalcileri topraklarımızdan atmayı başarmıştır. Hayatın güzelliği Fransızların topraklarımızdan ayrılmasıyla başladı ve o andan itibaren bütün milletler birlikte güzel bir hayat yaşadılar. Şimdi bile böyle yaşıyoruz, birbirimizi seviyoruz, her sevinçte, her hastalıkta birbirimizin yanındayız."

‘Tarihi olmayan toplumun geleceği olmaz’

Bu yaşta hayatın kendisi için çok zorlaştığını anlatan Xezala El- Mutleq, sözlerini şöyle sürdürüyor: Sağlığımdan dolayı durumum iyi değil ama çocuklarımdan sık sık yün kesmek için eski aletlerimi getirmelerini isterim. Ben tarihten gelen bir kadınım, nesiller boyu hayatımda birçok emeği ve yaşam tecrübesini paylaştım. Ben öldükten sonra dileğim insanların tarihlerini unutmaması ve birbirlerini sevmesidir. Sevgi olmalıdır ve sevgi yoksa geleceğe değerli bir tarih bırakamayız. Tarihi olmayan bir toplumun geleceği de olmaz."