“Kadınların futbolu”: Erkekleşmemizi beklediler
Kadınların, önlerine konulan bariyerlerden biri de spor. Yalnızca eşit olanaklara, ücrete ve ödüle sahip olmak değil, spor yapabilme hakkında eşitlik isteyen kadınların bedenlerini özgürce varetme mücadelesini Amedspor Kadın Futbol Takımı kaptanı Güzide Alçu, “Erkekleşmemizi beklediler ama yanıldılar.” sözleriyle özetliyor.
Amed – Kadın ve erkeğin olduğu her yerde eşitsizlikten söz etmek mümkün. Ücretler eşitsiz, fırsatlar da ilerleme şansları da. Her alanda “kadın ne anlar?” zihniyetiyle mücadele eden kadınlar, mevzu futbol olunca bu ayrımcılığı daha derin yaşıyor. Yapısal ve söylemsel olarak doğrudan erkekleri işaret etmesi erkekliğin inşası ve farklı erkekliklerin sergilenmesine olanak sağlayan bir kültürel alan yaparken; kadınları ötekileştirip, uzun bir süre bu sporun dışında kalmalarına temel oluşturuyor. Dolayısıyla bu kadar cinsiyetlendirilmiş bir alanda var olma mücadelesi de bi hayli sancılı.
Kadın futbolunun tarihsel seyri
19. yüzyıl başlarında erkeklerin “icadı” olarak başlayan futbol, o zamandan beri çoğunlukla erkekler arasında oynanan ve erkekler tarafından yönetilen bir oyun. 20. yüzyılın yaklaşık üçte ikilik bir bölümünde farklı coğrafyalarda kadınlara resmi olarak yasaklanır. Çeşitli dirençlere ve yasaklamalara rağmen kadınlar 19. yüzyılın sonları, 20. yüzyılın başları itibariyle futbola oyuncu olarak dahil olmaya başlar. Fransa’da 1902’de kadınlar kendi ligini kurarken; İsveç’te 1918, Avusturya’da 1923 yılında örgütlü futbola katılır. Özellikle İngiltere’de savaş döneminde cephane fabrikalarında çalışmaya başlayan işçi kadınların uzun çalışma saatlerinden ayırdıkları zamanda sportif aktivitelere katılması ile kadınlar arasında futbol popüler olur. 1921 yılında İngiltere’de, birçoğu fabrika işçilerinin kurduğu 150’ye yakın kadın futbol takımı vardır. Ancak ilk yasaklama açılışını İngiltere Futbol Birliği yapar ve 5 Aralık 1921’de “....futbol oyunu kadınlar için uygun değildir ve teşvik edilmemelidir” denilerek kadınların futbol oynaması yasaklanır. Sadece İngiltere’de değil, 1940’lardan itibaren kadın futboluna karşı düşmanca tutumlar farklı ülkelerde de kendisini gösterir. Örneğin, Almanya’da 1955-1970 yılları arasında kadın futbol takımlarının kurulmasını ve maç organizasyonlarını engelleyen bir dizi karar alınarak, gerekçesi kadınların fiziksel yapılarına zarar gelmesine dayandırılır. Benzer şekilde Brezilya Ulusal Spor Konseyi’nin 1941 yılındaki kadınların futbol, boks, dekatlon gibi spor dallarına katılımını yasaklayan kararı 1979’a kadar yürürlükte kalacaktır. Böylece, spor kurumlarının doğrudan yasaklamaları neticesinde, farklı coğrafyalardan kadınlar 1970’lere kadar örgütlü futboldan uzak durmak zorunda kalır.
1970’li yıllara dek süren yasak
1970’lerin başlarına denk gelen toplumsal hareketler (1968 özgürlükler hareketi, kadın hakları hareketi, işçi sınıfı eylemlilikleri, ayrımcılık karşıtı kampanyalar) ile sporda yeni fırsatların açığa çıkması, sağlıkla ilişkili fitness hareketinin spor kurumları/medya aracılığıyla yaygınlaşması, spor feminizminin akademik ve politik kazanımları, kadınların eğitim ve mesleki yaşamlarındaki düzenlemeler ve kadınların müdahaleleri gibi faktörlerle birleştiğinde tüm dünyada kadınların spora daha fazla katılmaya başladığı dönemin kapısı açılmış olur. Bu kapıdan kadın futbolcular da girmeye başlar ve kadın futbol takımlarının, ulusal liglerin ve uluslararası turnuvaların sayılarında artış meydana gelir.
Türkiye’de kadın futbolunun tarihsel seyri
Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kadın futbol takımların kurulması ve kent bölge düzeyinde örgütlü futbolun gelişimi 1970’lere denk gelir. Bununla birlikte 1950’lerde kayıtlarda kadınların oynadığı futbol maçları da vardır. Bunun dışında sadece kadınlardan oluşan İzmir ve İstanbul kadın futbol takımlarının, 1954-55 yıllarında düzenlenen İstanbul Spor Festivali kapsamında karşılıklı mücadele etmeleri de o dönemin gazetelerinde kendilerine yer buluyor. Türkiye’de ilk kadın takımı olarak, 1969 yılında kurulan Kınalıada Kız Futbol Takımı, (bir diğer adıyla İstanbul Kız Futbol Takımı) kabul edilir. Başka bir kadın takımının olmamasından kaynaklı erkek takımlarıyla mücadele ederler.
İlk lig 1994'te kuruldu
1973 yılında Dostlukspor adını alan takımın yanı sıra 1980’lere doğru İstanbul, Ankara ve İzmir’de kadın futbol takımları kurulmaya başlar. İstanbul’da 1984 yılında ilk kadınlararası futbol turnuvası düzenlenir; Dostluk Spor birinci olurken final maçını 5 bin kişi izler. 1985 yılında, Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Kadınlar Liginin kurulması için girişimde bulunur; ancak kadın futbol takımlarının yeterli sayıda ve “kalitede bulunmaması” gerekçesiyle ligin kurulması ertelenir. 8 yıl sonra, TFF Yönetim Kurulu tarafından kadınlar ligi kurulmasına karar verilir ve lig 2 Nisan 1994 tarihinde başlar. Türkiye’de ilk defa kadınlar liginin kurulacak olması, gazetelerin spor sayfalarında nadir de olsa kendisine yer bulur.
“Erkek oyunu olmadığını kanıtladık”
Yıllardır bu alanda başarılı olmalarına rağmen erkeklerle eşit koşullarda çalışmadıkları gibi, bir de her seferinde kendilerini ispat etmeleri beklenen kadın futbolcular, yalnızca eşit olanaklara, ücrete ve ödüle sahip olmak değil; spor yapabilme hakkında da eşitlik istiyor. Bir tarafta devasa bütçelere sahip Türkiye Futbol Federasyonu, diğer tarafta kadın futbol takımlarının da için de olduğu pek çok sorunla boğuşan alt gruplarda mücadele eden futbol kulüpleri… Elde ettiği başarılarla adından söz ettiren ve bölgede kadın futboluna ilkler kazandıran Amedspor Kadın Futbol Takımı, 2018-2019 sezonunu 1’inci Ligi 7’incilikle bitirdi.
Kadınlar 1. Lig’de mücadele eden Takım, 3. Lig’den iki yıl üst üste şampiyon olarak 1. Lig’e yükseldi. Cinsiyetçi yaklaşımların yanı sıra gittikleri illerde ırkçı söylem ve hakaretlerle de karşı karşıya kalan Amedspor Kadın Futbol Takımı’nın antrenmanına konuk olduk ve oyuncularla “erkek sporu” algısına karşı kadın futbolcuların başarılarını konuştuk.
“Kadınlar desteklenmiyor”
Amedspor Kadın Futbol Takımı kaptanı Güzide Alçu’yu tanıyarak başlıyoruz. Dicle Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu (BESYO) mezunu. 2009 yılında lisansını aldıktan sonra profesyonel olarak başladığı futbol hayatı 12’inci yılında. Milli oyuncu ve Türkiye Milli Takımı’nda 2 yıl oynadı. Kadın futbol takımı ve liginin çok görünür olmadığını belirten Güzide Alçu, bunun nedeninin ise kendileri gibi alt gruplarda mücadele veren kulüplerin desteklenmemesinden kaynaklandığını söylüyor. Takımlarının da büyük zorluk ve imkânsızlıklarla 1. Lig’e yükseldiğini kaydeden Güzide Alçu, toplumda hâkim olan “kadınlar futbol oynayamaz” görüşünü her açıdan verdikleri zorluklarla kırdıklarını belirtiyor ve ekliyor:
“Futbol erkek oyunu olarak görülüyor. Ama öyle olmadığını biz kanıtladık. Onlar konuştukça biz daha çok hırslandık. Amacımız kadının her alanda başarılı olabileceğini göstermekti. Ve bunu başardık, başarmaya da devam ediyoruz.”
"Arkadaki değil öndeki başarıyız"
Türkiye’de kız çocuklarının kendilerine “yakıştırılan” sporlara yönlendirildiğini dile getiren Güzide Alçu, kendi serüvenini şöyle anlatıyor:
“Sokaklarda sürekli erkeklerin futbol oynadığını görüyordum. Sadece erkeklerin oynaması bana ilginç geldi. Bu oyunu oynayabileceğimi fark ettiğimde ise evde top oynamaya başladım. ‘Neden onlar oynayabiliyor da ben oynamıyorum’ diye aradaki farkı anlamaya çalışıyordum. Ama bu farkı da yaşayarak anlamam lazımdı. Denemelerimde bunu başarabildiğimi gördüm ve bu geleceğime yön verdi. Tabi bu süre zarfında ailem ve çevremde destek yerine tepki gördüm. Ancak pes etmedim. Hep derler ya; ‘başarılı bir erkeğin arkasında bir kadın vardır’ diye. Ama biz başarının kendisiyiz. Erkeğin arkasındaki değil önündeki başarıyız. Başarımızın sırrı ise, ‘yapamazlar’ düşüncesine karşı sahada skor olarak verdiğimiz mücadele.”
Kadınlığını ispat etme baskısı
Kadınların kendi bedenlerini özgürce var etme çabası spor alanında başka bir düzenlemeye maruz bırakılıyor, o da “erkek gibi görünme baskısı.” Güzide Alçu, bu baskıyı ise şöyle anlatıyor:
“Hep erkek oyuncuları taklit ettiğimiz söylenip, sahada erkekleşmemizi beklediler. Ama biz saçımızı, makyajımızı yapıp, tırnaklarımızı ojeleyerek sahaya çıktık ve duruşumuzla bütün ön yargıları yıktık. Feodal yapıyı, var olan düşünceleri değiştirmek için sahaya kadın olarak çıktık. Her zaman bir birey olduğumuzu gösterdik.”
"Tribünlere daha çok kadının rengi yansımalı"
Sporun asıl alıcısı erkekler kaldığı sürece çözümün kolay olmayacağını kaydeden Güzide Alçu, “Evet ilerleme var, evet artan bir destek var ama yol da uzun. Kurallar böyle kalacaksa o zaman kadınların daha çok spor yapmaları ve izlemeleri, seslerini daha çok çıkarmaları lazım. Burada kadın taraftarların desteği önemli. Çünkü bu kadın dayanışmasının en büyük göstergesi. Bizler sahaya çıktığımızda kadına ait söylem, tezahürat, pankart olmalı” diyor.
Amed'in gol kraliçesi
Takımın forvet oyuncusu Zelal Baturay da milli oyuncu. 13 yaşında sokakta başladığı futbol hayatında basamakları hızla çıkarak milli takıma kadar yükseldi. Öğretmenlerinin yönlendirmesiyle Diyarbakır Büyükşehir Belediyespor’un seçmelerine katıldıktan sonra profesyonel futbol yaşantısına başladı. 2009 yılında lisansını aldı, 2013-2014 sezonununda 14 maçta toplam 39 gol kaydederek Diyarbakır'ın ilk kadın gol kraliçesi oldu. U17 ile U19 Kadın Milli takımlarında oynadı. 18 yaşında yılın spor insanı ödülünü aldı. Gazikent Spor Kadın Futbol Takımı ve Maraşgücü Spor Kadın Futbol Takımı’nda yer aldı. 2017 yılında Amedspor'a transfer oldu ve 2018 yılında kulüple sözleşmeyi yeniledi.
"Hem Kürt hem de kadın olarak ötekileştirildik"
Başlarda ailelerin karşı çıktığı ve toplumun yadırgadığı futbola 7 kişiyle başladıklarını belirten Zelal Baturay, verdikleri mücadele sonucunda ailelerin desteğini de aldıklarını belirtiyor. “Çor zorlandık, çok başarı kazandık” diyen Zelal Baturay, hem Kürt hem de kadın olarak ötekileştirildiklerini söylüyor. Amedsporlu futbolcular olarak ırkçılık ve ayrımcılıkla sürekli yüz yüze kaldıklarını aktaran Zelal Baturay şöyle devam ediyor:
“Gerek A takımı gerek de kadın takımı olarak sürekli deplasmanlarda ayrımcılığa ve sözlü şiddete varan uygulamalara maruz kaldık. Halbuki takımımızda Türk oyuncu arkadaşımız da var. Ama biz Türk diye ya da düşünceleri farklı diye hiç bir zaman ötekileştirmedik. Amedspor’a farklı bakış açısı var. Kim Amedspor ile oynarsa Türkiye’den değil de farklı bir ülkenin takımıyla oynuyormuş gibi bir hava yaratılıyor. Sanki farklı bir ülkeyle milli maç oynuyorlar.”