Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü: Toplum çoktan değiştirmeye karar verdi
Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü Çiğdem Kılıçgün Uçar, 2023 seçimlerinin Türkiye’nin 100 yılını belirleyeceğini söyleyerek toplumun AKP-MHP iktidarının gitmesi noktasında seçimini yaptığını söyledi.
SERPİL SAVUMLU
Haber Merkezi- Türkiye 2023 seçimlerine yaklaştıkça adaylıklar, ittifaklar içindeki çalışmalar, listelerin nasıl hazırlanacağı gibi konularla ilgili birbiri ardına açıklamalar geliyor. Her an yeni bir bilgiyle gündemin yönü değişiyor ama seçmenin yani toplumun beklentisi tüm kafa karıştıran bu atmosfere karşın AKP- MHP iktidarının seçimle birlikte gitmesi. 2023 seçiminin de kilit partisi ya da çoğu kesime göre belirleyeni Halkların Demokratik Partisi (HDP) olacak. 7 Haziran 2015 tarihinde gerçekleşen seçimlerin ardından ciddi anlamda baskı gören HDP’nin bu seçimde nasıl tavır alacağı ve kapatma davasına karşı seçimde nasıl bir manevrayla adaylık listelerini hazırlayacağı merak konusuydu. HDP yönetimi tüm senaryolara karşı seçeneklerinin ve alternatiflerinin olduğunu her fırsatta dile getiriyor. Bu seçeneklerden biri de kapatılma tehlikesine karşı HDP’nin Yeşil Sol Parti üzerinden seçime girmesi ki bu seçenek son günlerde resmi bir açıklama yapılmasa da masada çok güçlü bir şekilde duruyor.
Resmi adım bu hafta atılacak
HDP Merkez Yürütme Kurulu, Anayasa Mahkemesi’nde görülen kapatma davasının seçimler öncesinde sonuçlanma olasılığına karşı yol haritasını belirledi. HDP’nin Yeşil Sol Parti çatısı altında seçime girmesi görüşü benimsendi ama resmi başvuru bu haftaya bırakıldı. Milletvekili listelerinin sunulması ve kesinleşmesi sonrasında bir kapatma riskinin, “telafisi güç ve mümkün olmayan sonuçlar yaratacağı” vurgulanıyor. Listeler kesinleştikten sonra muhtemel bir kapatma kararı verilmesi halinde HDP seçimlere girmekten menedilmiş, bir bütün olarak milletvekili adaylarının seçilme hakkı ellerinden alınmış oluyor. Bu haklı kaygı HDP’yi farklı bir sorumluluk almaya itiyor.
HDP, Cumhurbaşkanlığı adayı konusunda ise CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile yapacağı görüşme sonrasında açıklama yapacak. Bu karar ittifakta yer alan partilerin ortak deklarasyonuyla kamuoyuna duyurulacak.
Ortak liste esnetildi
Öte yandan HDP’nin içinde yer aldığı 6 siyasi parti, 14 Mayıs seçimlerine “Emek ve Özgürlük İttifakı” olarak girecek. Seçime ortak milletvekili listesiyle girilmesi yönünde MYK’da karar alan HDP, ittifak bileşenleri ile yapılan toplantıda, bu tutumunu esnetti ve ittifakta yer alan partilerin “birbirlerinin milletvekili çıkarmasını engellemeyecek” şekilde seçime kendi isim ve listeleriyle girmesinin yolu açıldı. Buna göre, Anayasa Mahkemesi’nin kapatma davasını seçim sonrasına bırakmaması halinde HDP 81 ilde, Yeşil Sol Parti’den adaylarını gösterecek.
Ortak faaliyetlerde bulundular
Tüm tabloyu, HDP’nin adımını ve Yeşil Sol Parti’nin bu adım karşısındaki tutumunu Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü Çiğdem Kılıçgün Uçar değerlendirdi. Yeşil Sol Parti’nin 10 yıllık bir siyasi geçmişi olduğunu söyleyen Çiğdem Kılıçgün Uçar, bu 10 yıllık süreçte hem Halkların Demokratik Kongresi hem de HDP’nin bir bileşeni olarak ortak faaliyetlerini yürüttüklerini söylüyor. “Türkiye’deki mevcut siyasi atmosfer, merkeziyetçi siyaset ve mevcut seçim barajı 10 yıllık süre zarfında birçok siyasi partinin de ortak hareket etmesinin zemini oldu” diyen Çiğdem Kılıçgün Uçar, partilerinin HDP ile birlikte çalışmalar yürüttüğünü dile getiriyor. Yani aslında Yeşil Sol Parti ile HDP’nin birlikte hareket etmesi ve bu süreçte ortak listeler hazırlanması yabancı olunan bir durum değil.
‘Neden böyle bir tercihe gidildi?’
Bugün gelinen aşama resmî açıklama olmasa da Yeşil Sol Parti’nin HDP yerine seçime girmesini ‘Neden böyle bir tercihe gidildi?’ sorusu ile cevaplayan Çiğdem Kılıçgün Uçar, şöyle konuşuyor:
“HDP demokratik, çoğulcu ve katılımcı, kadınların, gençlerin kendisini ifade edebildiği siyaset mekanizmalarını ön gören ekolojik bir siyaset anlamında da Türkiye toplumunun büyük bir bölümü tarafından teveccüh ile karşılanan bir başarıya imza attı. Daha doğrusu HDP, Türkiye siyasi tarihinde çok önemli, nitelikli siyasi tartışmalar, nitelikli siyaset yapma kapasitesi olan bir parti olduğunu açığa çıkarmış oldu. Özellikle 7 Haziran 2015 seçimlerinde elde edilen başarı aslında HDP’nin Türkiye siyasetine kazandırdığı yeni toplumsal form anlamında bir karşılığını buldu. Merkeziyetçi siyaset ve iktidar anlamında bir saldırı furyasına dönüştürüldü bu kazanım. 1 Kasım seçimleri ile beraberde HDP’nin demokratik siyasetini kucaklayan bütün toplumsal kesimlere başka bir yönelim gerçekleşti. 1 Kasım seçimlerinin ardından bugün geldiğimiz noktada HDP bir kapatılma davasıyla karşı karşıya.”
‘Yeni bir seçeneğe ihtiyaç vardı’
HDP hakkında açılan kapatma davasının hukuki olarak tanımlamanın zor olduğunu ifade eden Çiğdem Kılıçgün Uçar, dava açılmasının da siyasi bir karar olarak karşılarında durduğunu belirtiyor. Konuşmasında özellikle 7 Haziran 2015 yılındaki seçim sonuçlarına dikkati çeken Çiğdem Kılıçgün Uçar, “7 Haziran 2015 seçimlerinin başarısı iktidarı ya da merkeziyetçi siyaseti zayıflatan, toplumsal bir siyasetin mümkün olduğunu açığa çıkaran birçok veriyi taşıyordu. Türkiye siyasetinde bu kadar iz bırakan HDP’nin kapatılması bir anlamda aslında iktidarın da elinin güçlenmesi anlamına geliyor. Çünkü iktidarın bugün üzerinde yükseldiği siyasi dinamikler ile HDP’nin kendisine var ettiği dinamikler taban tabana zıt durumda. Birisi merkeziyetçi ve egemenlikçi bir siyasetin Türkiye toplumu için gerekli olduğunu anlatmaya çalışırken HDP ise aslında devletin toplum için olması gerektiğini ve toplumsal bir siyasetle gerçek bir siyaset olacağını ifade ediyor. HDP’nin kapatılması ya da seçime girememesi halinde milyonlarca seçmen iradesinin yansıdığı yeni bir seçeneğe yeni bir alternatife ihtiyaç vardı” şeklinde konuşuyor.
Milyonlarca insanın temsil edilememesi söz konusuydu
HDP yetkililerinin birkaç seçenek üzerinden böylesi bir alternatif geliştirdiklerini anlatan Çiğdem Kılıçgün Uçar, şunları söylüyor:
“En son geldiğimiz aşamada davanın kapatma ile sonuçlanması halinde Türkiye’deki 2023 seçimlerinin adil ve eşitlikçi olmayacağı meselesi çok ciddi anlamda karşımızda duruyor. Bu 6 milyondan fazla seçmenin iradesinin de aslında temsiliyetinin parlamentoya yansımaması gibi ciddi bir durumu doğuruyor. Dolayısıyla HDP’nin seçime girmemesi durumunda bir alternatif sunması gerekiyordu. Yeşil Sol Parti tartışılan başlıklardan biriydi. Bugün geldiğimiz aşamada Yeşil Sol Parti, 50’ye yakın il ve 212 ilçede örgütlülüğünü tamamlayarak hem örgütsel anlamda hem de YSK’nın açıklaması ile birlikte yasal anlamda seçime girme yeterliliğini kazanmış oldu. Bu kararın resmileşmesi için bekleyeceğimiz süreçler var.”
‘Kendi ismiyle seçime girmesi en hakkaniyetli olanıdır’
Çiğdem Kılıçgün Uçar, önümüzdeki günlerde Anayasa Mahkemesi’nin HDP’nin son başvurusu ile ilgili kararını vermesinin beklendiğini hatırlatarak “Yeniden bir başvuru yapıldı. Anayasa Mahkemesi’nden tekrar HDP’nin kapatılması ile ilgili davanın kararının seçimden sonraya bırakılması istendi. Buradan gelecek karar önemli. Bir erteleme gerçekleşirse Türkiye’de demokratik siyaset anlamında bu kadar ciddi kazanım ele etmiş HDP’nin bu seçimlere kendi ismiyle girmesi en hakkaniyetli ve en adil olanıdır. Ama bu gerçekleşmezse de HDP hem temsil ettiği seçmenler adına hem de demokratik siyaset adına bir seneği sunmak zorundaydı. Bunlardan biri olarak hali hazırda partimizin ismi geçmeye devam ediyor” diye konuşuyor.
‘Sahada birlikte çalışacağız’
İktidarın bilinçli bir şekilde bir belirsizlik süreci yürüttüğüne işaret eden Çiğdem Kılıçgün Uçar, HDP’nin buna karşı müdahalede bulunduğunu söylüyor. Kararın açıklanması ile birlikte saha da güçlü bir şekilde çalışılacağını dile getiren Çiğdem Kılıçgün Uçar, “Hem HDP’nin hem bileşenlerinin hem de Emek ve Özgürlük İttifakı içinde yer alan bütün güçlerin ortak bir seçim çalışması yürütmesi elimizdeki avantajlı durumlardan birisi. Sahada birlikte çalışacağız. Bütün toplumsal kesimlerin de bu seçim sürecinin birer öznesi ve aktörü olması konusunda da elimizden geleni yapacağız. Bu anlamda seçim irtibat büroları, belli başlı stantlar açma, mahalle çalışmaları yapmak, kitle çalışmaları yapmak hem kendi fikriyatımızı toplumla buluşturmak hem de toplumun taleplerinin sesini ve sözünü yükseltmek için ortak faaliyetler yürütme noktasında elimizdeki bütün imkanları zorlayacağız’ diyor.
‘2’nci 100 yılın kapısı’
2023 seçimlerinin sıradan bir seçim olmadığını Türkiye’nin 2’nci 100 yılının kapısı niteliğinde olduğunu belirten Çiğdem Kılıçgün Uçar, Türkiye’de mevcut siyasi atmosferi de depremden önce ve depremden sonra diye ikiye ayırıyor.
“Deprem ile aslında insanlarda bugüne kadar kanıksanmış ve öğretilmiş olan devlet algısında çok ciddi değişiklikler ve tartışmalar yaşandı. Daha doğrusu devlet ve toplum ilişkisi yeniden tartışılmaya başlandı. Her şeye kadir olan bir devlet tahayyülü karşısında devletin depremin üçüncü gününe kadar sahada olmaması, hiçbir tedbir almadığı gibi deprem sonrasında da aslında yıkımı ve zararı en aza indirgeyecek herhangi bir çaba içinde olmaması meselesi toplumdaki acıyla birlikte bir öfkeyi ve iktidarın değişimine dönük talebi de yükseltmiş oldu. Bu değişim talebinin sadece depremle açığa çıktığını söylersek de eksik kalır. Aslında uzun bir süredir AKP-MHP iktidarının toplumu sürekli olarak karşısına alan bütün politik hattı yani hukuk, ekoloji, kadın alanında ekonomik anlamda mevcut iktidarın en önemli siyaset aracının şiddet oluyor olması farklı toplumsal kesimleri ötekilik kimliği altında birbirine yakınlaştırdı ve ortak mücadelesini daha da büyüttü.”
‘Toplumun ciddi müdahalesi var’
2023 seçimlerinin depremle birlikte aslında bambaşka bir önem taşıdığına da değinen Çiğdem Kılıçgün Uçar, “Bugün geldiğimiz aşamada daha demokratik bir siyasetin, savaşsız daha eşitlikçi ve özgürlükçü bir dünyanın mümkün olduğuna dair tahayyüller bu kadar büyümüşken hem mevcut iktidarı değiştirmek hem de gelecek olan iktidarın bütün mekanizmaları ile toplumu ve toplumun taleplerini gözeten bir iktidar olmasına dönük toplumun ciddi bir müdahalesi var. Buradan baktığımızda aslında 2023 seçimlerinin esas belirleyeninin toplumdaki değişim talebi ve özelde de kadınların bugüne kadar istikrarlı bir şekilde yürütmüş olduğu eşitlik ve özgürlük mücadelesinin esas iki belirleyen olacağını söylemek mümkün” diyor.
‘Toplum için ilk durak’
Seçimin kendisi kadar seçimin güvenliğinin de çok ciddi bir konu olduğunu savunan Çiğdem Kılıçgün Uçar hem güvenlik hem de sandığa gidilmesi ile ilgili çağrıda bulunuyor:
“Bizim açımızdan seçmen olan herkesin sandık başına giderek oyunu kullanması seçim güvenliği açısından birinci adımımızdır. Kullandığı oya sahip çıkması da ikinci önemli adım olarak görüyoruz. Bu seçim bir anlamda toplumla iktidar arasında yapılacak bir seçim. Toplum çoktan değiştirmeye karar verdi. O yüzden 2023 seçimleri AKP-MHP iktidarının son durağı olurken toplumsal demokratik bir siyaset için de ilk durak olma niteliği taşıyor. Bu anlamda hepimiz üzerimize düşen yükümlülüklerin farkındayız. Hem Yeşil Sol Parti olarak hem de birlikte hareket edeceğimiz HDP ve bileşenleri olarak aynı zamanda yine içinde yer aldığımız Emek ve Özgürlük İttifakı olarak bu değişim talebinin emekçisi ve yürütücüsü olmaya hazırız. 2023 yılında halklar kazanacak. Hakların talepleri karşılığını bulacak.”