Seçim kanunundaki değişiklikler: AKP’nin hileli seçim reçetesi
Muhalefet partilerinin itirazına rağmen AKP ve MHP’nin geçirdiği seçim kanunu değişikliklerini HDP’nin hukukçu vekillerinden Züleyha Gülüm madde madde değerlendirdi.
ELİF AKGÜL
İstanbul- AKP ve MHP'nin 2023 seçimlerinde uygulanması amacıyla hazırladığı Seçim ve Siyasi Partiler Yasası değişikliği, TBMM Genel Kurulu'nda yapılan kısmi değişikliklerle 31 Mart’ta kabul edildi. Değişiklikler muhalefet partilerinin itirazlarına rağmen geçerken, CHP, Seçim Kanunu'nun 3 maddesinin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvuracağını açıkladı.
Seçim kanunundaki değişiklikleri ajansımız için HDP İstanbul milletvekillerinden avukat Züleyha Gülüm değerlendirdi.
Sorunlu maddeleri teker teker açıklayan ve neden itiraz ettiklerini anlatan Züleyha Gülüm, mevcut değişikliklerin “Hileyle irade gaspını hedefleyen bir değişiklik” olduğunun altını çizdi.
Züleyha Gülüm’ün yapılan değişiklik ve itirazlara yönelik değerlendirmeleri madde madde şöyle:
Yüzde 7 barajı
1- “En olumlu madde” gibi görülen değişillik seçim barajının yüzde 10’dan yüzde 7’ye düşürülmesi oldu.
“Barajın kalkması yetmez” diyen Züleyha Gülüm, şunları” ifade etti:
“Bunu tabi ki demokratik bir refleksle yapmıyor. AKP ve MHP'den bugüne dek herhangi bir demokratik düzenleme görmediğimiz için, bugün de görme ihtimalimiz yok. Aslında burada barajı yüzde 7'ye indirme kaygısı, AKP'nin küçük ortağı olan MHP'yi kurtarma kaygısından başka bir şey değil. Gerçekten demokratik bir süreç işletiliyor olsaydı, barajın tümüyle kaldırılması gerekirdi. Hatta biz şunu söylemiştik: Barajın kalkması yetmez. Siyasi partinin seçime girmesini zorlaştıran maddeler de getiriyorlar. Onların da kaldırılmasını ve seçime girmeyi kolaylaştıran zemininin örgütlenmesi gerekir.”
İrade gaspının ismi D’hondt sistemi
2- Seçim yasasındaki en önemli değişikliklerden biri D’hondt sistemine geçiş oldu. Mevcut ittifakların seçime girdiği sistemde, ittifak içinde giren partilerin oyların toplamı “ittifakın aldığı oy olarak” sayılır ve o ilde bir vekil çıkarılması için kaç oy gerekiyorsa ona bölünerek ittifakın kaç vekil çıkardığı bulunuyordu. Burada belirleyici olan “artık oylar”dı. 100 bin oyla vekil çıkarılan bir şehirde bir parti 150 bin oy aldığında 100 bin oyu için bir vekil çıkarır, kalan 50 binlik “artık oy” ise, o parti hangi ittifakta ise o ittifaktaki siyasi partilerin artık oylarıyla birleştirilip o oranda ittifak içinden bir vekil daha çıkarıldı.
“AK Parti şunu gördü. Bir önceki seçimlerde bu kendisinin zararına oldu” diyen Züleyha Gülüm AKP’nin şimdi ‘ittifak içerisinde girseniz bile her partinin aldığı oy tek tek hesap edeceğiz. Tek tek bir milletvekili çıkarma yeterliliği ne kadarsa onu böleceğiz. O kadar milletvekili çıkaracak’ yaklaşımını benimsediğini söyledi:
“Peki arta kalan oylar ne olacak? Diyelim ki bir parti 150 bin oy aldı. Milletvekili yüzbinle çıktı o ilde 50 bin boşa gidiyor. Öncesinde ittifak içindeki partiye gidiyordu bu oylar. Şimdi AKP ‘nasıl olsa birçok ilde, oylarım azalsa da en büyük parti benim halen’ diye düşünüyor, ‘Eğer bu sistemi değiştirirsem o artık oylardan kalan milletvekili bana gelir’. Böylece başka partiye verilmiş oyları bile kendi iradesiymiş gibi sandıktan çıkarmak istiyor. Bu irade gaspıdır. Aslında AKP ittifaklar sistemine kendine yarayağını düşünerek güle oynaya getirmişti. Şimdi tersine çevirmeye çalışıyor ve diyor ki ‘Evet bir ittifak içinde yer aldığınızda ittifakın toplamı yüzde 7 barajını geçiyorsa herkes geçmiş sayılır. Ama artık oylar o ittifak içinde dağılmaz, en çok oy alan partiye gider’. Yani AK Parti'ye yarayacağını düşünüyor. Ama bence şunu da oturup düşünsünler tersinde. Acaba illerde gerçekten birinci parti olacaklar mı?”
Muhalif partilerin seçime girmesini zorlaştıracak düzenleme
3- Seçim yasasındaki değişikler arasında siyasi partilerin seçime girmesini zorlaştıran maddeler de var. Değişiklikle “Seçime katılma yeterliliği elde eden parti, Siyasi Partiler Kanunu’nda öngörülen ve parti tüzüğünde belirtilen süreler içerisinde ilçe, il ve büyük kongrelerini üst üste iki defadan fazla ihmal etmemiş olma koşuluyla seçime katılma hakkını muhafaza eder" cümlesi 1983 tarihli ve 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’na ekleniyor.
“Bu yasanın bir özelliği de seçime girecek siyasi partilerin sayısını azaltmaya yönelik” diyen Züleyha Gülüm şöyle açıkladı:
“Özellikle hani henüz Meclis'te grubu olmayan, seçim yeterliliği almakta zorlanabilecek. Çünkü bir partinin örgütlenebilmesi için ciddi bir ekonomik kaynak da gerekiyor. Belli bir örgütlülük seviyesine ulaştığınızda ancak seçime girebiliyorsunuz. YSK'nın ‘seçime girebilir’ listesinde yayınlananlar arasındaysanız seçime girebiliyorsunuz. Burada iki düzenleme getirdi. Birincisi, ‘il, ilçe veya büyük kongre fark etmeksizin iki defa genel kurulu üst üste ertelediyseniz seçime giremezsiniz’ dendi. Bu bir takım partilerin seçime girmesini engellemeye yönelik bir hamle. İki defa üst üste kongresini yapmamış olmak ne demek? Hangi koşullarda yapmamış olmak kastediliyor? Mesela pandemi bir gerekçe. İnsanlar kongrelerini yapamadı çünkü yan yana gelemiyordunuz. Şimdi bunu gerekçe mi yapacak bilemiyoruz. Çünkü yuvarlak bir kelime kullanıyor. İkincisi ise eskiden 20 kişiyle mecliste grubunuz varsa, örgütlenmenizi tamamlamamış olsanız da seçime girme yeterliliğiniz oluyordu. Şimdi bu kaldırıldı. Bu da grup kurarak seçime girebilecek bazı partilerin önünü kapatmaya yönelik bir hareket. Aslında AK Pariti’nin istediği şu: Mümkün olduğu kadar az muhalif parti aslında seçime girsin.”
AKP’nin “ince ayarı” hakimler
4- Türkiye’deki seçimlerde en çok tartışılan konu sandık güvenliği iken kanunda getirilen bir değişiklik de bu konuda en çarpıcı değişikliklerden biri oldu. Değişikliğe göre il ve ilçe seçim kurullarında kıdem yerine kura sistemi getirildi. Değişiklikle il ve ilçe seçim kurullarında görev almak için kıdemlerinin dolmasını ve de sıralarının gelmesini bekleyen kıdemli hakimler değil, kura ile seçilecek birinci sınıf yargıç yer alacak. Kuraya katılacak yeter sayıda birinci sınıf yargıç yoksa, tekrar kıdeme başvurulacak.
AKP’nin “ince bir ayar yapmaya çalıştığını” ifade eden Züleyha Gülüm, söz konusu değişikliğin ardından “sandıklara daha da fazla sahip çıkmak gerekecek” dedi ve ekledi:
“AKP’li hakimler en çok 2015-2016’da atandı. Ondan önce daha çok FETÖ kadroları vardı. Sonra AKP kendi üyeleri, yandaşları, adayları üzerinden hakim ve savcılar atadı. İdeolojik zeminleri AKP ile ortak olan avukatlar hakim olarak atandı. Lakin o dönem atananlar henüz en kıdemli hakim sıfatını alabilmiş değil. Dolayısıyla kıdemli hakimler birebir AKP'ye bağlı hakimler değiller. Şimdi ‘en kıdemli hakimi kaldırıyorum, birinci dereceye ayrılmış hakimler arasından ya da birinci derece hakim yoksa da diğer hakimler arasından sandık kurulu başkanı olur’ diyor.
Şimdi burası çok önemli. Çünkü sandık kurulu önündeki her türlü işlemi, her türlü itirazı inceleyen birimden bahsediyoruz. Aslında bu değişiklikle AKP kendisinin son dönemlerde atadığı, kendisine bağlı olan hakimleri görevlendirmek istiyor. AKP’nin istediği kararı vermeyen hakimlere ‘rapor al’ dediğini davalardan biliyoruz. Şimdi AKP yanlısı olmayan hakimler o baskıdan dolayı kuraya girmek istemeyecekler. Geriye kalanlarsa AKP'nin sözünü dinleyen hakimler olacak ve bunlar sandıkta sorumlu olacaklar. Kararları bunlar verecekler.”
Seçmen kütüğündeki değişiklik hileyi denetlenemez hale getiriyor
5- Seçmen kütüğüne ilişkin yapılan değişiklikle birlikte, adresi kapanmış olması sebebiyle adres kayıt sisteminde gözükmeyenler son ikametgah adresleri üzerinden oy kullanacak. Züleyha Gülüm, bunun aynı adreste gösterilen fazladan kişilerin denetimini imkansız hale getidiğini ifade etti:
“Bu tarz usulsüzlükler, hileler çok yapıldı. 5 kişinin oturabilecek bir yerde 50 kişinin oturuyormuş gibi kayıtlar yapıldı. Seçmenlerin kayıtları alındı, başka yerlere götürüldü. Aynı anda bir kaç yerde aynı kişinin seçmen kayıtları çıktı. Güvenlik görevlileri denetimsiz oy kullandı seçimlerde. Şimdi ben vatandaş olarak ‘benim evimde böyle biri oturmuyor’ diye itiraz ettiğimde ki buna hakkım var, ‘onun bir yerde kaydı olmadığı için en son oturduğu yer de burası olduğu için buraya döndü’ diye cevap verecekler. Gerçekten öyle mi? Yoksa birileri benim oturduğum yerde seçmen sayısını, dengesini değiştirmek için kayıt mı yaptı. Bu yurttaşın itiraz hakkını ortadan kaldıran bir düzenleme”
Seçim yasakları ‘partili Cumhurbaşkanı’na işlemiyor
6-Son değişiklik ise güçler ayrılığı ilkesi açısından da çok eleştirilen, seçim yasaklarına Cumhurbaşkanı’nın eklenmemesi. Züleyha Gülüm bunun seçim yasaklarının fiilen ihlalinin artık yasal hale getirilmesi olduğunu söyledi:
“Belli bir dönem yaklaştığında artık parti başkanı, parti görevlisi devletin olanaklarıyla seçim çalışması yapamaz. Kural budur. Şimdi biz diyoruz ki, partili cumhurbaşkanlığı sistemi olmadığı için geçmiş dönemlerde Cumhurbaşkanı bağımsız olarak durduğu ve parti lehine propaganda yapmadığı için bu madde orda yoktu. Evet ama bugün artık partili cumhurbaşkanlığı var. Cumhurbaşkanının AKP lehine propaganda yaptığını biliyoruz. Böyle bir durumda artık cumhurbaşkanının devlet olanaklarını kullanarak seçim çalışması yapamaması lazım. O yüzden yasaklar kısmına ‘cumhurbaşkanı’ ifadesinin de yazılması gerekir. Ama ısrarla yazmadılar. Bunu sözel olark dile getirdiğimizde de ‘hayır elbetteki böyle bir kullanım olmaz’ dediler. Madem öyle neden maddeye yazmıyorsunuz? Çok açık ki Erdoğan nasıl bugüne kadar nasıl devletin olanaklarını AK Parti için kullandıysa, bugün de bunu yasalmış gibi göstererek de yapmak istiyorlar.”