"Kadınların mücadelesiyle demokratik toplum inşa edilecek”
Egemenlerin dört bir yandan kadınlara ve topluma saldırdığını söyleyen Îştar Meclisi Dış İlişkiler Üyesi Leyla Arzu İlhan, kadınların Ortadoğu'daki ortak mücadelesinin egemen sistemlerin yıkılmasının temeli olacağını belirtti.
ROJEVÎN RÛBA
Mexmûr- Ortadoğu coğrafyasında yaşanan kriz ve kargaşalardan en çok etkilenen kadınlar oluyor. Bu kriz ve çatışlarda kadınlar çoğu zaman kurban ediliyor. Son zamanlarda Tunus'ta birçok ülkeden kadınlar Ortadoğu'daki kadınların sorunlarını konuşmak ve çözüm üretmek için bir konferans düzenledi. Maxmur Kamp’ı Îştar Meclisi Dış İlişkiler Üyesi Leyla Arzu İlhan, Ortadoğu'daki kriz ve çatışmaların nedenlerini ve bu nedenlerin kadınlar üzerindeki etkilerini ajansımıza değerlendirdi.
“Kırılmayı en çok kadınlar yaşıyor”
Ortadoğu’da sosyalleşmeden sonra kriz ve gerilimlerin merkezi haline geldiğini belirten Leyla Arzu İlhan, Ortadoğu ve Mezopotamya topraklarını birbirine benzeterek şu açıklamalarda bulundu:
“Ortadoğu ve Mezopotamya topraklarında binlerce yıldır insanlar sosyal bir yaşam kurarak, doğa ile dostluk kurmuş ve yaşamını sürdürmeye başlamıştır. İnsanlığın beşiği olan bu iki coğrafya, egemen devletlerin istilasına uğramıştır. Bu coğrafyada bir yanda hem özgür yaşamı temsil eden toplumsal bir hayat var hem de erkek merkezli egemen sistemin toplumu yönettiği iktidar yaşamı var. Bugün Ortadoğu’da büyük bir toplumsal krizin yaşandığını ve bu krizde en çok kadınların kırılma yaşadığını ancak bu kırılmaya karşı büyük bir mücadele sergilediklerini de görüyoruz. Ortadoğu'ya jeopolitik açıdan bakıldığında, güncel olayları ve politikaları bugünden farklı görmek mümkün değil. Ortadoğu, tarih boyunca insanlığa ev sahipliği yaptığı için öyle bir üs haline geldi ki, insanların doğanın varlığıyla yaşayabileceği bir yer haline geldi."
“Tarihten beri Ortadoğu sömürülüyor ”
Ortadoğu’daki krizlerin Haçlı seferleriyle başladığını ve daha sonra Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a uygulanan uluslararası komplo ile Ortadoğu'ya saldırılar gerçekleştiğini hatırlatan Leyla Arzu İlhan, “Kürdistan’da bulunan Mezopotamya toprakları ve Ortadoğu’da benzer şeyler yaşanıyor. Ortadoğu’da yaşanan savaşlar, katliamlar ve krizler Batılı devletlerin politikasının bir ürünüdür. Çünkü Batılı devletler Ortadoğu’yu hep bir sömürü merkezi olarak kullanmışlar. Tarihe baktığımızda Batılılar, Haçlı seferleri ile Ortadoğu'nun tüm zengin ürünlerini ve bilimini alıp kendi çıkarlarına göre kullanmıştır. Batılı devletler bugün yine bu siyasetini Ortadoğu’da yürütmek istiyor. Kapitalist modernite denilen Batı zihniyeti savaş ve krizlerle bu coğrafyayı hakimiyeti altına almak istiyor. Bu sistem, toplumun zenginlikleri üzerine kendini inşa ederek, bu zenginlikleri soykırımdan geçirmek istiyor” şeklinde konuştu.
“Uluslararası komplo ile Ortadoğu ele geçirilmek istendi”
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a yönelik uluslararası komplonun tüm Ortadoğu'ya yönelik bir saldırı olduğunu sözlerine ekleyen Leyla Arzu İlhan, "Özellikle 90'lı yıllarda Irak’ta Saddam’la beraber Batı sisteminin kurulmaya başlandı. Saddam’ın desteğiyle bu güçler Ortadoğu’da politikalarını yürütmüşlerdir. 2000 yılında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ‘a karşı uluslararası bir komplo yürütüldü ve Öcalan şahsında özgür birey ve özgür toplum hedef alındı. Çünkü Öcalan’la beraber demokratik toplumun temsili gerçekleşerek amansız bir mücadele verildi ve bu mücadele genişledi. Bundan korkan egemen güçler, Öcalan’a uluslararası komplo düzenleyerek aslında Ortadoğu coğrafyasını egemenlikleri altına almak istediler. Egemen güçlerin 2000’li yıllardan beri Ortadoğu’da kriz, çatışma ve savaş çıkardığını görüyoruz. Temel amaçları bu coğrafyayı kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaktır” dedi.
“Kadınlar hedef alınıyor”
Ortadoğu’da yaşanan kriz ve çatışmalardan en çok kadınların etkilendiğini ancak kadınların bu çatışma krizlere yönelik mücadele ettiklerini aktaran Leyla Arzu İlhan, şöyle konuştu: “Ortadoğu'da gerçekleştirilen tüm saldırıların temelde kadınlara yönelik olduğu söylenebilir. Nasıl ki 5 bin yıl önce egemen güçler, kadınları öldürerek, güçsüzleştirerek ayakta kalabilmişse, bugün de aynı zihniyet bunu yapmaya çalışıyor. Bu güçler, Kürdistan'da kadın özgürlük hareketinin öncülüğünde gelişen ve şuan Ortadoğu'ya ve dünyaya yayılan kadın mücadelesini yok etmek istiyor. Bütün bu baskılara rağmen kadınlar mücadelelerine devam ediyor ve bunu en belirgin örneği ise dünyanın dört bir yanından kadınların Tunus’ta toplanıp konferans gerçekleştirmedir.”
“Halk sisteme karşı ayaklanıyor”
İran’da Jina Amini’nin katledilmesinin ardından halkın sisteme karşı ayaklandığını belirten Leyla Arzu İlhan, "Bu amaçla Rojhelat Kürdistan’ından olan Jina Amini'yi anmak istiyorum. İktidar, namus adı altında kadını her yönden boyun eğdirmeye, soykırıma uğratarak topluma ve kadına saygısızlık yapmaktadır. Bugün İran’da ayaklanan halk gerici sistemlere karşı başkaldırıyor” şeklinde konuştu.
“Egemenler Irak’ta istikrar istemiyor”
Kirli siyasetin yapıldığı yerde kadın katliamının yaşandığını dile getiren Leyla Arzu İlhan, bulundukları kampın Irak’ın bir parçası olduğunu ve kirli siyasetten etkilendiklerini aktardı ve “Irak, 90’lı yıllardan beri hep bir kriz içindeydi. Egemen devletler bu bölgede istikrarın sağlanmasını istemiyor. Irak’ta bulunan halklar 2003’ten beri bir statü elde ettikleri söyleyemeyiz ve bu günümüze kadar devam ediyor. Maalesef bu durumdan ve krizden en çok kadınlar etkileniyor çünkü bir yerde kirli siyaset yürütülüyorsa orada kadına karşı bir soykırım yapılıyor” dedi.
“Ortak mücadele şart”
Kadınların ortak mücadelesinin egemen sistemlerin yıkılmasına demokratik ve özgürlükçü bir toplumun inşasının temeli olacağını söyleyen Leyla Arzu İlhan, konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: “Egemen güçler dört bir yandan kadınlara saldırarak, aslında bu saldırılarla toplumu yok etmek istiyor. Egemenler kadınları Kürt, Arap, Fars, Süryani, Keldani, Müslüman, Hıristiyan diye ayrıştırmaya çalışıyor. Egemen sistemlerin bu politikasına karşı birleşerek ortak bir mücadele sergilemeliyiz. Irak ve Ortadoğu’da kadın dayanışması egemen sistemlerin yok olmasına zemin oluşturarak, demokratik ve özgürlükçü bir toplumun inşasının temeli olacaktır.”