‘Efrin’deki çetelerin değişimi tehlike sinyali veriyor’

Efrin Halk Meclisi Meclis Üyesi Hêvî Mistefa Türkiye’nin yeni bir strateji geliştirerek, Cebhet El-Nusra çetelerini Efrin’e aktardığını bunun daha büyük bir tehlikenin sinyali olduğunu dile getirdi.

RONAHÎ NÛDA

Qamişlo - Efrin, 20 Ocak 2018 tarihinde Türk devleti ve ona bağlı grupların saldırısına uğradı ve aynı yılın Mart ayında işgal edildi. Türk devletinin işgalinden sonra Efrin’de birçok insani ve demografik ihlal yaşandı. Zeytin ağaçlarıyla bilinen Efrin’in doğası tahrip edildi; ağaçaları kesildi ve farklı ülkelere satıldı. Şehba’ya göç eden Efrin halkı, topraklarına geri dönme umuduyla mücadeleye devam ediyor. Son dönemde Efrin’de çetelerin değişmesiyle birlikte Kuzey ve Doğu Suriye halkı için büyük tehlike oluşturan yeni ve olağanüstü bir süreç başladı. Efrin Halk Meclisi Üyesi Hêvî Mistefa, Efrin'de yaşanan süreci değerlendirdi.

‘Cebhet El-Nusra çeteleriyle bölgeye saldırmak istiyor’

Hêvî Mistefa, Efrin’e yönelik işgal saldırısı sırasında Türk devletine bağlı terörist gruplarında yer aldığını belirterek, “O çeteler farklı farklı isimler altında yaptıkları eylemler ile aslında terör faaliyeti yürütüyorlar. Türk devletinin Efrin Bölgesi’ne yönelik saldırılarını ve bu bölgeyi işgalini tüm dünya izledi. Dört yıl boyunca her gün yağma, hırsızlık, insan kaçırma, cinayetler ve tarihi mekanların yıkımını Türk devletine bağlı çeteler gerçekleştirdi. Şimdi ise Türkiye, El-Nusra adı altında çeteleri yine Efrin’e göndermek istiyor. Diğer planları ise Kuzey ve Doğu Suriye halkına Cebhet El-Nusra ile saldırmak istiyorlar” diye belirtti.

‘Kendi menfaatini düşünen devletler saldırılara sessiz kaldı’

Diğer devletlerin çıkarları için Türk devletinin saldırılarına sessiz kaldığını sözlerine ekleyen Hêvî Mistefa, "Biz Türk devletine katılan devlet ve grupları devrimci olarak görmüyoruz. Komşu devletlerin sessizliği ve müdahaleleri, Suriye devriminin yoldan çıkmasına ve terör devrimine dönüşmesine neden oldu. Ayrıca devletlerin suskunluğu ve menfaati, Türk devletinin Suriye'deki saldırılarını meşru gördü. Biz bu devletleri suçlu sayıyoruz.  Demokratik olduğunu söyleyen ve demokratik bir Suriye isteyenler, bölge devletlerinin ve Türk devletinin müdahalesiyle karşı karşıyadır” dedi.

‘Türk devleti çeteleri Efrin’e taşıyor’

Türk devleti ve Cebhet El-Nusra arasındaki ilişkiyi değerlendiren Hêvî Mistefa, “Bölgede, terörü yayanlar, çetelere yolları açanlar, pazarları ve sınırları çetelere açanlar Türkiye’dir. Türk devleti kamuoyunda gerçekleri çarpıtıyor. Efrin, Demokratik Özyönetim sisteminin kurulduğu zamanda Türkiye topraklarına tek kurşun sıkılmadı. Efrin, savaştan kaçan herkesi kucaklamış, yerinden edilmiş insanlar için eşit ve barışçıl bir yaşamı desteklemiştir. Efrin'de kadınlar haklarını aldı. Çeteleri destekleyip Efrin'e getirenler işgalci Türk devletiydi. Bu yeni bir şey değil ve şimdi Cebhet El-Nusra Cephesi adına Efrin'e girdiler ve planları Efrin'den daha büyük,  barış içinde yaşayan diğer bölgelere saldırmak istiyorlar” şeklinde konuştu.

‘IŞİD fikrini yeniden yaymak istiyor’

Hêvî Mistafa, çetelerin değişmesinin Kuzey ve Doğu Suriye için büyük bir tehdit oluşturduğunu belirterek, şöyle devam etti: “Çetelerin değişmesi Suriye'nin kuzey ve doğu bölgeleri için çok büyük bir tehdit. Rojava Kürdistanı tüm dünyayı bu çete belasından kurtardı. IŞİD çeteleri yok edildi ama bu Türkiye’nin işine yaramadı. Bu yüzden de IŞİD fikrini yeniden yaymak istiyor. Cebhet El-Nusra çeteleri aracılığıyla Demokratik Özyönetim Sistemi’yle yönetilen Suriye'nin Kuzey ve Doğu bölgelerinde yine bir kargaşa çıkarmak istiyor. Nusra Cephesi çeteleri üzerinden kafa karışıklığı yaratmak ve Özerk Yönetim Projesi’ni yıkmak istiyor. Kuzey ve Doğu Suriye halkı bu oyuna karşı uyanık olmalı, bu planı bozmalıdır.”

‘Efrinli kadınların çığlığına ses vermeliyiz’

Efrin’de çetelerin kadınlara yönelik saldırılarını değerlendiren Hêvî Mistafa, kadınlara karşı işlenen suçları şöyle anlattı:

“Kadın olarak görevimiz Efrinli kadınların sesine kulak vermektir. Efrin işgal edilmeden önce Efrin kantonlarla tanınıyordu. Efrin Kantonu'nun ilk başkanı bir kadındı ve orada YPJ kuruldu. Tüm kurum ve birimlerde kadın sayısı erkeklerden fazlaydı. Efrin'de savaş başladığında kadınlar o savaşta büyük rol oynayarak sistemlerini ve topraklarını savunmuştur. Avêsta ve Barîn'in özverisi hala dillere destan. Saldırı gerçekleştiğinde Türk çeteleri kadınlara kasten saldırıyordu. Efrin işgal edildikten sonra kadınlara bilinçli bir plan ve proje ile saldırı düzenlendi. Şuanda Efrin’de kadınlara uygulanan taciz, zorla evlendirme, cezaevinde işkenceye maruz bırakma gibi insanlık dışı eylemler planlı yapılan ve kadın iradesini yok etmeye yöneliktir. Kürt kadınlarına düşen görev ise, bu kadınların çığlığına ses vermektir. Hayatlarımızı devrimci kadınların mücadelesine uyarlamalı ve bu mücadeleye kayıtsız kalmamalıyız."

‘Tarihi fırsatı değerlendirmeliyiz’

Kürt birliğine dikkat çeken Hêvî Mistafa, son olarak sözlerini şöyle tamamladı: "Göç eden ve halen Efrin'de bulunan ve çetelere karşı savaşan Efrin halkımızı selamlıyoruz. Efrin halkının umudu şu ana kadar kırılmadı. Kürt güçlerini Kürtlerin birliğini geliştirmeye çağırıyoruz. Önümüze tarihi bir fırsat geldi ve onu değerlendirmeliyiz çünkü önümüzde büyük bir tehlike var. Kişisel çıkarlarımızı bir kenara bırakmalı ve bölgelerimizi kurtarabilmeliyiz. El ele vererek, özgür ve demokratik bir Suriye inşa edelim.”