Avukat Çirû Şîrwan: Tutsak edilen tüm halklardır
Öcalan’a Özgürlük Komitesi üyesi Çirû Şîrwan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik uygulanan tecridin meşru ve yasal olmadığını belirterek, “Tutsak edilen Rêber Öcalan değildir, barış, özgürlük ve demokrasi talep eden tüm halklardır” dedi.
ŞÎRÎN SALIH
Süleymaniye - İmralı Cezaevi’nde ağır tecrit sistemi altında tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’dan 21 aydır ne aile bireyleri ne de avukatları haber alamıyor. Avrupa Konseyi İşkencenin Önlenmesi Komitesi (CPT) heyeti, 20-29 Eylül tarihleri arasında Türkiye’ye gerçekleştirdiği ziyarette İmralı’ya gittiği yönünde bir açıklamada bulunmuştu. Ancak Asrın Hukuk Bürosu avukatları CPT’nin İmralı’da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüşmediği duyumuna sahip olduklarını belirtti. Öcalan’a Özgürlük Komitesi Üyesi Avukat Çirû Şiwanî, Abdullah Öcalan’a uygulanan ağır tecrit koşullarını ve fiziki özgürlüğünün sağlanması için yapılması gerekenleri değerlendirdi.
Öncelikle Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridin nedenlerine dikkat çeken Çirû Şiwanî, “Rêber Öcalan’a uygulanan tecrit normal değil. Dünyayı bugün kapitalist modernite güçleri, sermayedarlar yönetiyor. Sistemin kendisi de bir kırılma yaşıyor, kaos içerisinde. İnsanların tümü yeni bir yaşam ve sistem arayışında. İnsanlığın bu arayışlarına cevap olan paradigma ve felsefe günümüz dünyasında Rêber Öcalan’ın yaşam felsefesidir” diyerek Abdullah Öcalan’ın uluslararası güçler tarafından İmralı’da tutulduğunu belirtti.
‘Kürt sorununun çözümünün temel aktörü’
Abdullah Öcalan’ın Kürt sorunun demokratik ve barışçıl yollarla çözümün de temel aktör olduğunu kaydeden Çirû Şirwanî, “Kürt sorunun çözümü tüm bölge ve dünya barışını etkileyecektir. Rêber Öcalan’ın 1999 yılındaki Roma çıkışı da bu temeldeydi. Ancak maalesef uluslararası bir komplo ile tutsak edilip Türkiye’ye teslim edildi. Şimdi neden bu düzeyde bir tecrit sistemi altında tutulduğuna baktığımızda, altında yatan temel nedenin kapitalist sistem güçleri ve gerçeğine karşı geliştirmiş olduğu alternatif paradigma olduğunu görüyoruz. Ağırlaştırılmış tecrit koşullarıyla Kürt sorunun çözümünü engellemeye, sistemin tümünde değişime yol açacak paradigmanın yayılmasının önüne geçmeye çalışıyorlar. Ancak Rêber Öcalan İmralı’da bu yaklaşıma karşı bir direniş içerisindedir. Bize ve tüm insanlığına da bu direniş temelinde mücadele etmeyi, Kürt sorunun barışçıl ve demokratik yollarla çözümünü isteyen herkese de bu temelde direnişi sürdürme mesajını verdi” şeklinde konuştu.
‘CPT gerçeği açıklamakla yükümlü’
CPT’nin gerçekleştirdiği ziyaret ve tutumuna ilişkin de değerlendirmelerde bulunan avukat Çirû Şîrwan şöyle konuştu:
“CPT, ancak gerçekleştirmiş olduğu ziyarete dair herhangi bir açıklama yapmadı. Avukatlar CPT’ye baskı yapmadan herhangi bir beyanda bulunmadılar. Avukatların yapmış olduğu açıklamalardan sonra CPT durumunun iyi olduğunu söyledi. CPT herhangi bir açıklama yapmadığı için avukatlar ve HDP’li siyasetçiler durumdan endişe duyduklarını, CPT’nin aslında İmralı’da herhangi bir görüşme gerçekleştirmediği açığa çıktı. Oysa CPT uluslararası bir kuruluş, bir görüşme yaptıysa da yapmadıysa da bunu açıklamakla yükümlüdür. Bu durum tüm Kürt halkını, barış yanlısı tüm halkları kaygı içerisine koyuyor. Demek ki İmralı’da yolunda gitmeyen bir şeyler var. CPT İmralı’ya dair açıklama yapmakla yükümlüdür. Rêber Öcalan ile neden görüşmediğine dair ve orada olup bitenleri Kürt kamuoyuna açıklamak durumundadır.”
‘Sadece CPT değil, uluslararası güçler de sorumludur”
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik devreye konulan uygulamaları kabul etmeyeceklerinin altını çizen Çirû Şîrwan “Bu durumdan sadece CPT değil, uluslararası toplum ve kuruluşların tümü sorumludur. Bu tecrit durumunu, Rêber Öcalan’a uygulananları kabul etmeyeceğiz. Biz ulus devletlerin de ne durumda olduğunu biliyoruz, yine devletlerin halklara, toplumlara sunduğu demokrasinin de aslında gerçek demokrasi olmadığını görüyoruz. Bunun en açık örneği de İsveç’tir. Bugüne kadar demokrasisi ile övünen İsveç gibi bir devlet çıkarları uğruna, bir Kürt’ü Türk devletine teslim etti. Dolayısıyla da bizim istediğimiz bugünün ulus devletlerinin halklara sunduğu sahte demokratik yaşam değil, kendi öz irademiz ve kimliğimizle var olabileceğimiz bir demokratik sistemdir. Kapitalist modernite sisteminin artık iflas ettiğinin ve insanlığın, halkların hiçbir sorununa çözüm üretemeyeceği görülüyor. Hiçbir etnik ve inançsal ayrım gözetmeden tüm halkların özgür, eşit, demokratik ve barışçıl temelde birlikte yaşamı inşa edeceği, sürdüreceği bir sistem öneriyor Rêber Öcalan. İşte tam da bu yüzden uluslararası sistem Rêber Öcalan’ı bu kadar ağır tecrit sistemi altında tutmaktadır.” dedi.
‘İmralı’da tutsak edilen barış ve özgürlük talep eden halklardır’
İmralı tecrit sisteminin uluslararası güçlerin gerçekleştirdiği komplo sonucu oluşturulduğuna yer veren Öcalan’a Özgürlük Komitesi Üyesi Çirû Şîrwan devamla şunları kaydetti:
“Herkes şunu bilmeli; uluslararası güçlerin planladığı komplo gerçeği olmasaydı Türkiye Rêber Öcalan’ı İmralı ada sistemi içerisine alamayacaktı. İmralı ada sistemi aslında barış ve özgürlük isteyen tüm insanların tutsak edildiği bir sistem haline getirildi. Orada şu an sadece tutsak edilen Rêber Öcalan değildir, barış, özgürlük ve demokrasi talep eden tüm halklardır.”
‘Yediden yetmişe herkes sahiplenmeli’
Avukat Çirû Şîrwan “Rêber Öcalan’a uygulanan ağırlaştırılmış tecrit tüm Kürt bireylerine ve halkına yöneliktir. Dolayısıyla İmralı direniş gerçeğini daha fazla sahiplenmeye ihtiyaç var. Bugün gün birlik günüdür. Tarihin tekerrür etmemesi için Kürt halkı özgürlüğü için ortak tutum sahibi olmalı. Rêber Öcalan’ın fiziki özgürlüğü Kürt sorununu da çözecektir. Yediden yetmişe tüm Kürt halkı ve bireyleri, Rêber Öcalan’ın fiziki özgürlüğünü Kürt halkının özgürlüğü olarak görmeli ve bu temelde sahiplenmelidir.” diyerek çağrıda bulundu.