Amed ve Adana’da kadın konferansları başladı: Özgürlükte ısrarlıyız
Amed Bölge Kadın Konferansı ile Çukurova Kadın Konferansı başladı. Amed’deki konferansa katılan Ayşe Acar Başaran, özgürlükte ısrarlı olduklarını belirterek, “Farklılıkların bir arada olduğu yaşamı hep beraber kuracağız” dedi.
Amed – Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi, 26 Haziran’da gerçekleştirilecek 5’inci Olağan Büyük Kongre’ye hazırlık kapsamında konferanslarını gerçekleştiriyor. Bu kapsamda Amed’de bir düğün salonunda düzenlenen Bölge Kadın Konferansı için çok sayıda kadın bir araya geldi. Konferansa HDP Kadın Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, HDP Sözcüsü Ebru Günay, TJA, Barış Anneleri Meclisi, ÖHD, TUAY-DER, MEYA-DER, Göç-Der, Kürt Kadın Yazarlar Derneği, Dicle-Fırat Kültür Merkezi, Tohum Kadın Kooperatifi, Rosa Kadın Derneği, 78’liler Derneği, Barış ve Demokrasi Platformu’ndan kadınlar, bölge kentlerinin kadın vekilleri ile çok sayıda il ve ilçenin kadın eş başkanı katıldı. Konferansın yapıldığı salona, “Em di azadiyê de bi ısrar di tekoşinê de bi biryar in (Özgürlükte ısrarcı, mücadelede kararlıyız)" yazılı pankartı asıldı. Konferans divan oluşumu ve Aysel Doğan şahsında demokrasi ve özgürlük mücadelesinde yaşamını yitirenler için yapılan saygı duruşuyla başladı.
“Kadın mücadelesinin yol haritasını çıkaracağız”
Konferansın açılış konuşmasını HDP Diyarbakır İl Eş Başkanı Gülistan Atasoy yaptı. Kadın kazanımlarının yok edilmek istendiği bir süreçte kadın mücadelesinin yol haritasını çıkarmak için bir araya geldiklerini belirten Gülistan Atasoy, “Bizler ne olursa olsun mücadele ve özgürlük ısrarımızı yenilemek için buradayız. Konferansımıza giderken önümüzdeki süreci daha güçlü karşılamak için buradayız" dedi.
“Aysel Doğan barışı savunduğu için tutuklandı”
Gülistan Atasoy’un ardından HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran konuştu. Aysel Doğan şahsında işgale ve erkek egemen zihniyetlere karşı mücadele ederken yaşamını yitiren bütün kadınları saygıyla anan Ayşe Acar Başaran, “Aysel Doğan 1999’da bu topraklarda onuru ve barışı savunduğu için kendisine 10 yıl ceza verildi. 10 yıl cezaevinde kaldıktan sonra çıktığında da işgale karşı onurlu ve özgür yaşam için mücadelesine devam etti. 2009’da yine bir siyasi soykırımla arkadaşımız Aysel Doğan tutuklandı. 2014’te kanser teşhisi konulduğu için tahliye edildi. Birkaç gün önce yurtdışında, ait olduğu yerden uzakta, sürgünde yaşamını yitirdi. Aysel gözlerini dünyaya açtığı ilk günden ölümüne kadar bir Kürt kadını olarak erkek-devlet zihniyetine, bin yıllardır varlığımızı kabul etmeyen zihniyetlere ve yüz yıldır işgal politikaları yürütenlere ve Kürt sorununu çözmek istemeyenlere karşı mücadelesini sürdürdü” dedi.
“Kürt düşmanlığı devam ediyor”
Aysel Doğan’ın yaşamını Kürtlerin geleceği ve özgürlüğü için mücadeleye adadığını kaydeden Ayşe Acar Başaran, sözlerine şöyle devam etti: “Hepimiz gördük ki Kürt düşmanlığı sadece yaşayanlarda değil, Kürdün ölümünde de devam ediyor. Düşmanlık ve işgalci anlayış cenazede de devam ediyor. Filistin’de kadın gazetecinin cenazesine saldırıyı ayıplayanlar, hangi dinde cenazeye saldırının olduğunu soranlar, bu düşman politikayı ayıplayanlar, medyada bu görüntüleri yayanlar Dêrsîm’de Aysel’in cenazesine aynı şekilde saldırdılar. İşte Kürt cenazelerine AKP-MHP ittifakının yaklaşımı böylece gözler önüne bir kez daha serildi. Hangi inançta, hangi ahlakta ve hukukta ölümden sonra düşmanlık görülmüştür? Bunu bir zafer gibi lanse ediyorlar. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu paylaşım yaptı. HDP vekillerinin Aysel Doğan’ın cenazesine katılmasını engellemiş olmakla gururlandı. Karar veriyorlar, düşmanlık ediyorlar, bunu da gururlanacak bir şey sanıyorlar. İsrail bile saldırdığı cenazeye saldırmış olmakla açıkça gururlanmıyor, bunu dile getirmiyor. İnsanlık suçudur bu. Bu suçun ahlaki bir kabulü yoktur. Arkadaşımız Aysel Doğan bizim onurumuzdur. Biz onurumuzu hiçbir zaman bu zihniyetin mağlup etmesine izin vermeyiz.”
“İlk işleri Kürtçe tabelaları indirmek oldu”
15 Mayıs Kürt Dil Bayramı’na da dikkat çeken Ayşe Acar Başaran, konuşmasının devamında şunları belirtti: “Dün Kürtçe Dil Bayramı’ydı. Olduğumuz her yerde bayramımızı coşkuyla kutladık. Biliyoruz ki dilimiz bu topraklarda yasaktır. AKP-MHP iktidarı Kürt sorununu çözmekten bahsederken ilk iddiası Kürt dilinin önünün açılmış olduğuydu. ‘Kürtçe’yi kurslarda ve seçmeli ders olarak görebilirsiniz’ diyorlar. Ama çözüm sürecini bitirdiklerinden beri dilimize emsalsiz bir saldırı var. Kayyımlar belediyelerimizi gasp ettiğinde en başta dilimize düşmanlık ettiler. İlk işleri Kürtçe tabelaları indirmek oldu.
“Dilimizi yok edemeyeceksiniz!”
Bugün ‘Okullarda seçmeli ders olarak Kürtçe ders olarak seçilebilir’ diyorlar ama biliyoruz ki Kürtçe öğretebilecek öğretmenler okullarda yok. Bundan önce dahi yazısız, hatta aslında yazılı diyebileceğimiz bir yasak var dilimiz üzerine. Bugün Meclis’te dilimiz tutanaklara ‘x’ ya da ‘bilinmeyen dil’ olarak geçiyor. ‘Kürt sorunu yoktur’ diyorlar, doğru. Sorun sizin zihniyetinizdir. Zannediyorsunuz ki asimilasyon politikalarıyla dilimizi yok edecek, kültürümüzü bitirebileceksiniz. Asimilasyon politikalarıyla başarıya ulaşacağınıza, Kürtlerin dilini ve kimliğini unutacağına inandığınız zihniyetiniz asıl sorundur. Biz bu zihniyete karşı dilimizi her alanda yaşam diline çevireceğiz. Aynur Doğan konserinin iptal edilmesiyle Kürt diline düşmanlığı bir kez daha gördük.
“Derinleşen tecritle saldırılar arttı”
2015 yılından bu yana Sayın Öcalan üzerindeki tecridin derinleştirdiği günden bugüne dek her gün her alanda biz Kürtler saldırı politikaları ile yüz yüze kalıyoruz. Dilimiz, kimliğimiz yok sayılıyor. Dün Kürt dil bayramıydı. Türkiye ve Kürdistan’ın dört bir yanında Kürt Dil Bayramı’nı kutlamak için alanlara çıktık. Engellerle karşılaştık ama dilimizin bayramını kutlamaktan vazgeçmedik. Ama dün bir örnekle aslında AKP-MHP ittifakının Kürt halkına ve diline düşmanlığını bir kez daha görmüş olduk. Dün Kocaeli Derince’de Aynur Doğan’ın konseri iptal edildi. Konser, yapılan araştırmalar sonucunda iptal edilmiş. Biz araştırmaların sonucunu biliyoruz. Araştırmalarda Aynur Doğan’ın gelip şarkı söylemesi ortaya çıktı. AKP-MHP ittifakının Kürtlere ve Kürt diline yaklaşımının bir örneğidir.
“İktidar tecavüzü bir araç haline getiriyor”
Kadın konferansımızı yapmak için bir araya geldik. Tam da bir taraftan Kürt düşmanlığı bir taraftan da kadın düşmanlığının her gün derinleştirdiği bir ortamda konferansımızı düzenliyoruz. Sadece Mayıs ayı içerisinde sadece 16 gün içinde Türkiye’de 11 kadın katledilmiş. Bu kadınları koruması gereken iktidar, başvurularına cevap vermek bir yana aslında bir iktidar politikası olarak Kürt kadınlarına saldırı ve tecavüzü Kürdistan’da bir araç haline getiriyor. En son örneği, yine aynı paramiliter güçlerin Şırnak’ta gerçekleştirdiği cinayet, katliamdır. Şırnak’ta Özel Harekat Ocakları adı verilen bir derneğin Başkanı, Sakine Kültür adında bir kadına 4 yıl boyunca şantajla, tehditle tecavüz etmiş ve birkaç gün önce de kadın arkadaşımızı katletmiş. Yetmemiş, içi soğumamış, yakarak yol kenarına bırakmış. Biz bu örnekleri İpek Er’den biliyoruz. Üniformalı olduklarında iktidarın yarattığı bu paramiliter güçlerin bir parçası olarak, bir politika olarak bu saldırıları gerçekleştirdiklerini, korunup kollandıkları biliyoruz. Bu Özel Harekat Ocakları kimdir, nedir, nereye bağlıdır? Bunlar hangi güç odaklarının desteği ile Kürdistan topraklarına kurulmuş ve Kürt kadınlarına karşı özel savaş politikası haline getirilmiş? Bunların cevabının verilmesi lazım. Bu cevabı iktidarın vermesi lazım.
“Savaş politikalarıyla toplum teslim alınmaya çalışılıyor”
Sadece fiziki değil, sadece siyasi soykırım operasyonları, gözaltılar, tutuklamalarla değil; biz biliyoruz ki özel savaş politikalarıyla da kadın şahsında bütün toplumu teslim almaya çalışıyorlar. Batman’da Musa Orhan bir örneğiydi, Van’da, Hakkari’de, Şırnak’ta Cizre’de benzer örneklerle karşılaştık. Kent ablukaları döneminde de kendilerine Esedullah Timi diyen bu kişiler, yine aynı karanlık güç odaklarının desteklediği güçler, cinsiyetçi söylemler yapmışlardı. Kim bunlar, iktidar buradan ne amaçlıyor? 7 yıldır bütün gücüyle bize saldıran iktidar şu salona baksın! 8 Mart, Newroz, 1 Mayıs meydanlarına, kongre salonlarına baksın. Cezaevlerinde binlerce arkadaşımız var, tek bir adım atıldı mı? Aysel Tuğluk şahsında hasta tutsaklar üzerinde yürüttüğü politikaları hep beraber görüyoruz. Her gün cenazeler çıkıyor. Bu siyaset bu düşman politikası sonuç aldı mı?
“Özgürlükte ısrarlıyız toplumu da özgürleştireceğiz”
Buradayız! 2,5 yılın sonunda HDP’li kadınlar olarak neler yaptık, nerede eksik kaldık tartışmak için buradayız. 4 bölgemizde konferansımızı yaptık. Bugün Amed bölgede, Çukurova’da yapıyoruz. Buradan çıkan sonuçlarla önümüzdeki dönemi daha güçlü öreceğiz. Bize dayattıkları tekçi, erkek egemen, cinsiyetçi, dinci rejimin karşısında yeniyi nasıl kurabileceğimiz tartışacağız hep beraber. Gücümüz de, tarihsel deneyimimiz de var. Bize, ölümü, dört duvar arasında köleliği dayatan rejime karşı biz kadın özgürlükçü, ekolojik, bütün farklılıkların bir arada olduğu yaşamı hep beraber kuracağız. Kadın öncülüğünde yeniyi hep beraber kuracağız. Sloganımızda da yer aldığı gibi özgürlükte ısrarlıyız. Özgürleşeceğiz ve toplumu da özgürleştireceğiz. Bunun için mücadele etmekten de vazgeçmeyeceğiz. Şimdiden hepimizin yolu, yolumuz açık olsun. Serkeftin!”
Konferans yapılan konuşmaların ardından basına kapalı olarak devam ediyor.
Çukurova Kadın Konferansı da Adana’da
Çukurova Kadın Konferansı da Adana’da gerçekleştirildi. Konferansa HDP’li vekillerden
Fatma Kurtulan ve Tülay Hatimoğulları, HDP Kadın Koordinasyonu’ndan Bedia Akkaya ve Feray Mertoğlu; Adana, Osmaniye, Mersin, Hatay kadın il eş başkanları, HDP Çukurova Bölge Eş Sözcüsü Seher Kadiroğlu, PM üyelerinden Mehtap Sert ve Gülseren Tural, TJA, Barış Anneleri, İHD, HDK, SYKP, Yeşil Sol Parti, DBP, Göç-Der ve Mersin Mimoza Kadın Derneği katıldı.
“Cevabımızı örgütlenerek vereceğiz”
Konferansın açılış konuşmasını yapan Seher Kadiroğlu, “Kürt kadın kimliği hedef alınarak, Aysel Tuğluk şahsında kadın hasta tutukluların olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Kadın vekilleri çivilenmekle tehdit eden bütün bu erkek-devlet şiddetine rağmen partimizin kongreleri, eylemleri 8 Mart'ın görkemi, Newroz ve 1 Mayıs alanlarındaki kadın duruşu mücadelemizi bırakmayacağımızı, her alanda kadın örgütlülüğümüzü büyüteceğimizin resmidir. Yaşatılan bütün baskı ve zulme en büyük cevabı partimiz çatısın altında örgütlenerek, cevap vereceğimizi biliyoruz. Kadınlar birlikte güçlü demekte asla vazgeçmeyeceğiz” ifadelerinde bulundu.
Konferans tartışmalarla sürüyor.