Tıp alanında başarılı doktor Amal Bourqiah: Ataerkil zihniyet kadınları engelliyor
Faslı doktor Amal Bourqiah, kadın doktorların karar verici pozisyonlarda temsilinin hala zayıf olduğuna ve bunun arkasında ataerkil zihniyet başta olmak üzere birçok toplumsal engelin olduğunu söyledi.
HENAN HARIT
Fas– Amal Bourqiah, böbrek hastalıklarının tedavisi ve kanın temizlenmesi konusunda uzmanlaşmış bir doktor olarak kabul ediliyor. Alanında büyük iz bırakan, özellikle birçok alanda çalışmış olan Amal Bourqiah, başarılı modellerden biri. Amal Bourqiah, doktor, aktivist, yazar ve aynı zamanda sanat akademisinin kurucusudur. Amal Bourqiah, böbrek hastalığı olan insanlara yardım etmek için Böbrek Derneği'ni kurdu. Bu dernekte özellikle toplum tarafından reddedilen kadınlara yardım ediliyor. Amal Bourqiah, konuya ilişkin ajansımızın sorularını yanıtlayarak, derneği kurma fikrinden bahsetti.
“Amacımız hastalık aşamasında insanlara yardımcı olmak”
Öncelikle Böbrek Derneği kurma fikri nasıl oluştu. Bundan biraz bahsedebilir misiniz?
Öncelikle doktor veya sağlık çalışan olan birinin yüksek morale sahip olması gerektiğini söylemem gerekir. Bu insani bir durum. Eğer bunu yapamazlarsa ve diğerinin duygularını hissetmezlerse onurlu görevlerini yerine getiremezler. Çünkü onlar bu hayattaki en önemli şeylerden biri olan insan vücudundan sorumludurlar. Bu yüzden öğrenciyken de doktor olduğumda da hastalara karşı bu duygu ve görev ile hareket ettim. Onlara yardım etmek ve tıbbi malzeme sağlamak için çalıştım. Zamanla Böbrek Derneği kuruldu. Derneğin amacı hastaya hastalığının her aşamasında yardımcı olmaktır. Bazı hastaların tedavisi zor olmasına rağmen temel amacımız bu. Böbrek hastalığı kronik bir hastalık olduğu için dernek onlara kan filtresi labirentinden yardım etmektedir.
“Dernek organ bağışı konusunda da farkındalık yaratıyor”
Böbrek hastalığına yakalanan kadının ağrısı iki katına çıkıyor. Böbrek tedavisi gören kimi kadınlar evlenemiyor. Ayrıca toplum onlara acımıyor. Bazı aileler çocuklarını böbreği iflas eden bir kadınla evlendirmeyi reddediyor. Onu evlenemeyecek, tamamlanmamış bir kadın olarak görürler. ‘Ev işlerini halledemez ve çocukları büyütemez. Omuzlarımıza ağır bir yük olacak’ gözü ile bakılıyor. Böbrek hastalığı olan kadınlara böyle bakıyorlar. Derneğin rolü sadece refakatçilikle sınırlı değil, ölüm sonrası organ bağışı konusunda da farkındalık yaratıyor. Özelliklede böbrek yetmezliği olan çocukların normal bir yaşam sürmeleri için bu çok önemli. Aynı zamanda kanı filtreleme sağlıklarını daha fazla etkiliyor. Bu yüzden böbrek nakline ihtiyaçları var. Bu noktadan hareketle dernek, böbrekleri iflas eden hastaların daha iyi bir yaşam sürmesi için organ bağışı kültürünün topluma entegrasyonu için çalışma yürütmektedir.
“Hastalık sırasında hamilelik risk oluşturuyor”
Dernek böbrek yetmezliği olan kadınlara ne gibi yardım ve hizmetler sağlamaktadır?
Fas düzeyinde birkaç nokta üzerinde çalışıyoruz. İlk aşama özellikle hamile kadınlar arasında teşhis ve farkındalık yaratmaktır. Çünkü düşük gelirli ülkelerde kadınların sıklıkla doğum sorunları yaşadıklarını biliyoruz. Bu yüzden, onlara bakmaları için doktorlar yetiştiriyoruz. Çünkü tehlikeli olaylar böbrek hastalığına neden olur. Fetusta da böbrek sorunu olabilir. Ayrıca bir kadın hemodiyaliz tedavisi gördüğünde doğum kontrol yöntemlerini kullanamaz. Bu nedenle hemodiyaliz tedavisi sırasında hamileliğin ortaya çıkması sağlığı için bir risk oluşturduğundan bunun tedavi döneminde olmayacağı konusunda uyarıyoruz. Organ bağışında en çok faydalananlar erkeklerdir. Kadın organ bağışçıları çok fazladır. Yüzde 90'ı temsil ediyorlar. Bu yüzden kadınları fedakarlıkları ve hayat kurtarmalarındaki duyarlılıkları için saygıyla selamlıyorum.
“Yazdığım kitapta kadınların sorunlarını anlattım”
Birçok alanda çalışmanın yanı sıra hastaları tedavi ediyorsunuz. Öte yandan hem feminist, hem aktivist hem Böbrek Derneği hem de Sanat Akademisi’nin de kurucususunuz. Aynı zamanda yazarsınız. Hangisini kendinize daha yakın hissediyorsunuz?
Tüm bu alanlarda çalıştığım için hepsinin benim için ayrı bir yeri var. Ama her şeye rağmen doktorluk bana en yakın olandır. Yazma, sevdiğim bir iş. Bir mektup ya da bir sayfa yazmak için, özellikle benim yazdığım tıp alanında yüzlerce kitap okumak gerekiyor. İki ay önce ‘Organ bağışı ve nakli... Umut var mı’ adında bir kitap çıkardım. Bu kitapta kadınların bu alandaki sorunlarından bahsettim.
Sanat Akademisi'nin kuruluşu da benim sanatsal becerilerime dayanıyordu. Çünkü herkesin yeteneği var ama ne yazık ki onu bastırmaya çalışanlar da var. Sanatın işimin devamı olduğunu görüyorum ve tarihte geriye gidersek doktorların bilge, filozof ve ressam olduğunu göreceğiz.
“Kadın doktorlarda büyük ilerleme var”
Sizce Fas’taki kadın doktorlar kendilerini öne çıkarıp tüm haklarını alabilirler mi?
Genel olarak Fas’taki kadın doktorların pratiğinde büyük bir ilerleme var. Çünkü 30 yıl önce mesleğe başladığımda çok sayıda erkek doktor arasındaki tek dahiliye doktoru bendim. Ancak zamanla bunun tersini görüyoruz. Üniversitelerde kız öğrenci sayısı erkek öğrenci sayısından daha fazla. Bu da her alana girebileceğini kanıtlamış kadınların çalışkanlığından kaynaklanmaktadır. Bir kadın doktorun önemli bir pozisyona önerildiğinde bir farklılık yaşanıyor. Burada ataerkil zihniyet ortaya çıkıyor. Ayrıca toplum, erkeklerin işlerini bitirdikten sonra kahveye gitmelerini ve sosyalleşmelerini kolaylaştırmakta, bu da iş yerinde önemli bir konuma gelmelerini kolaylaştırmaktadır. Kadınlar işlerini bitirdiğinde evde onları bekleyen sorumluluklar var. Bu da onları birçok fırsattan mahrum bırakıyor. Bu nedenle bir üst kademeye nadiren öneriliyorlar.
“Kadınlar toplumdaki yerini almalı”
Günümüzde kadınların toplumda elde ettiği başarılarından memnun musunuz?
Fas’ta kadın hakları ve statüsü açısından kaydedilen ilerleme yadsınamaz. Maddi ve sosyal nedenlerle okula gitmeyen kız çocukları olduğunu görüyoruz. Bazı ailelerin cinsiyet ayrımı yaparak çocukları okula ve eğitime teşvik ettiğini görüyoruz. Bu çemberin dışına çıkabilmek için toplum olarak kadına sahip çıkmalıyız. Onların maddi ve manevi bağımsızlığını sağlamalı, ayrım gözetmeksizin kadınların toplumdaki yerini almalarına izin vermeliyiz.