Sağlıklı bir yaşam için: Ekolojik Beslenme

Beslenme insanların en temel insani haklarının başında geliyor. Sağlıklı bir yaşamın temelinde de iyi beslenme var. Diyetisyen Dicle Dilan Salman’a göre iyi beslenme şuan ki gıda üretim sistemleriyle pek mümkün değil. Dicle Dilan Salman, “Sağlıklı bir yaşam için beslenme kilit durumda. Artık sadece beslenme değil ekolojik beslenme de kilit durumda. Bunun hem kişisel önlemlerle hem de devletin de aldığı önlemlerle bir arada örülmüş bir sistemle çözülebileceğini düşünüyorum.” diyor.

ÖZGÜR KAYA
İzmir- Dicle Dilan Salman, sadece zayıflama temelli çalışan bir diyetisyen değil.  O, aynı zamanda toplum temelli çalışmalar yürütüyor. Bu Türkiye’de pek kolay olmasa da zor olanı seçip bu alanda mücadele etmeye çalışıyor. Bir kooperatif okulunda çalışma yürüten Dicle Dilan Salman,  çocuklarla birlikte sağlıklı beslenme atölyeleri ve aynı zamanda kurumun diyetisyenliğini üstlenmiş. Çocukların beslenme şekillerine dayalı gelişimlerini takip eden Dicle Dilan Salman, Dokuz Eylül Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı’nda yüksek lisans yapıyor. Aynı zamanda cezaevlerinde yaşanan gıda hak ihlalleriyle ilgili bir proje yürütüyor. 
Dicle Dilan Salman ile ekolojik beslenmeden, kadın ve çocuk beslenmesine kadar bir çok başlıkta konuştuk. 
Ekolojik beslenme nedir? Neden ekolojik olana yönelmeliyiz? 
Beslenmeyi, vücudumuz için gerekli olan besin maddelerinin tüketilmesi olarak tanımlayabiliriz. Beslenme en temel insani haklarımızın başında geliyor. Sağlıklı bir yaşamın ve üretkenliğin temelinde de iyi beslenme var. Ancak bu iyi beslenme şuan ki gıda üretim sistemleriyle fazla mümkün olamıyor. Ekolojik beslenme ise kimyasalların,  pestisitlerin, suni gübrelerin olmadığı genetiği değiştirilmiş tohumların değil, yerel tohumların kullanıldığı bir sistemle üretilmiş besinlerin tüketilmesi gerektiğini savunan bir beslenme biçimi. Günümüzde bu konudaki bilinç, özellikle korona süreciyle birlikte arttı.  Örgütlenme faaliyetleri, kooperatiflerin ve gıda topluluklarının aracılığıyla artmaya devam ediyor. 
Ekolojik beslenme kişiye ve doğaya ne gibi faydalar sağlıyor?
Şuandaki tarım sistemi doğaya çok fazla zarar veriyor. Çünkü doğayı zehirleyerek başlıyoruz. Doğayı zehirlemek aslında kendimizi de zehirlemektir. Tüm üretim süreçlerinde pestisitlerin ve suni gübrenin çok yoğun bir şekilde kullanıldığını görüyoruz. Tarladan çatala geldiği süreçteki çatal kısmında, bizim vücudumuza da zarar veriyor. Çünkü vücudumuza bir toksik sokmuş oluyoruz. Bu yüzden ekolojik beslenme hem doğa için hem de vücudumuz için en yararlı ve en sağlıklı olanı. Böylelikle hem doğaya olan yükümüzü hafifletmiş oluyoruz hem de kendi vücudumuz için zararı ortadan kaldırmış oluyoruz.
Sağlıklı bir yaşam için ekolojik beslenme neyi ifade ediyor? 
Bedenimizi iyi edebilmek için başta toksit, zehirli gıdalardan uzak durmamız gerekiyor. Üretilen besinlerdeki toksik metaller daha sonrasında uzun ve kısa vadede bizim vücudumuzda baş ağrısına, depresyona, kronik hastalıklara, diyabete, kansere ve bağışıklık sistemimizin zayıflamasına yol açıyor. Özellikle korona ile birlikte bağışıklık sistemi çok gündeme geldi. Burada yapılan açıklamalar genellikle şu şekildeydi: “Herkes beslenmesini düzeltsin. Herkes bağışıklık sistemini güçlendirsin.” Ama bu önerilerin hepsi kişisel önlemler olarak kaldı. Aslında bunun bir halk sağlığı problemi olduğunun görülmesi gerekiyordu. Bağışıklık sistemini düzeltmek sadece kişisel önlemlerle değil, toplumsal olarak devletin de buna katılarak yapması gereken bir halk sağlığı çalışması olması gerekiyor. Sağlıklı bir yaşam için beslenme kilit durumda. Artık sadece beslenme değil ekolojik beslenme de kilit durumda. Bunun hem kişisel önlemlerle hem de devletin de aldığı önlemlerle bir arada örülmüş bir sistemle mümkün olabileceğini düşünüyorum. 
Ekolojik beslenme yöntemini bir diyetisyen olarak danışanlarında nasıl uyguluyorsun?
Öncelikle danışanlarıma söylemeden önce kendimde uygulamaya çalışıyorum. Kendimde uygulamaya çalışırken neler yapıyorum? Ekolojik üretim yapan üreticilerden ürünler bulmaya çalışıyorum. Gıda topluluklarına katılıyorum ya da kooperatiflerden ürün almaya çalışıyorum. Bütün gıdaları bulabilmek özellikle de uygun fiyatta olanlarını bulabilmek zor. Hepsini alabildiğimi söyleyemem. Danışanlarımla konuşurken sadece şunu yiyin bunu yiyinden öte nasıl beslenebilirler? Mevsiminde beslenme nasıl olabilir? Mevsim sebzeleri nedir? Mevsim meyveleri nedir? Neden bunları tüketmemiz gerekiyor? Ekolojik olana niye yönelmemiz gerekiyor? Gibi sohbetler şeklinde yapıyoruz. Birçok şehirden danışanla çalışıyorum ve birçok şehirdeki kooperatiflerini, gıda topluluklarını öğrendiğim kadarıyla onlara aktarıyorum. ‘Buralardan alışveriş yapabilirsiniz’ diyorum ya da paketli ürünlerin alternatiflerini yaratmaya çalışıyorum. Örneğin canı bir bisküvi, çikolata ya da cips istiyorsa bunu evdeki yöntemlerle evdeki gıdalarıyla nasıl yapabilir? Bunun üzerine daha çok konuşamaya çalışıyorum. Burada aslında kendi yaşamsal pratiklerini nasıl değiştirebileceklerini nasıl yönlendirebilecekleri üzerine tartışıyoruz. 
Organik gıdalar orta üstü kesime hitap ediyor. Organik gıdalar bu denli pahalıyken yoksullar temiz gıdaya nasıl ulaşacak?
Ekolojik tarım ya da ekolojik yollarla üretilmiş gıdalar pahalı değil. Ücretler çok düşük. TÜİK verilerine göre açlık sınırı sekiz bin liralardayken bizim aldığımız asgari ücretler iki buçuksa aslında bu meselenin bir pahalılık meselesi üzerinden konuşulmaması gerektiğini görüyoruz. Daha çok ücret sorunu üzerinden konuşulması gerektiğini düşünüyorum. Bir asgari ücret eğer sekiz bin liraya çıkarılırsa ekolojik gıdalar pahalı olmayacaktır. Bu insanlarda bu gıdaları alabilecektir. Organik meselesinde de sertifikasyon sistemininde kattığı çok büyük bir pahalılık var. Burada da organik sertifikasyon sistemine güvenmek değil de daha çok gıda topluluklarıyla ya da kooparatiflerde olan güven ilişkisi sistemi yani tüketici üreticisini tanıyor olması önemli. Üretici tüketicisini tanıyor. Böylelikle biraradalıkta inşa ediliyor. Bu aslında gıdanın sadece meta olmasından da çıkarılmış oluyor. Aslında ilişkiler bütünü haline geliyor. 
Temiz gıdaya ulaşma hakkı herkes için nasıl mümkün olabilir?
İnsan hakları evrensel bildirgesinde de yaşama hakkı temelinde sağlıklı beslenme hakkımız olduğu yer alıyor. Bu en temelde devletin görevidir. Devletin herkese sağlıklı, besleyici, nitelikli gıda hakkını sağlaması gerekiyor. Buda şu şekilde olabilir; denetimini artırarak, yerel üreticileri, köylüyü, çiftçiyi destekleyerek yapabilir. Bir denetim mekanizması kurup şirketleri aradan çıkararak yapabileceğini düşünüyoruz. Böyle olursa eğer hem fiyatlar düşer, hem de ekolojik üretim artmaya başlar. Böylelikle temiz gıdaya ulaşım hakkı bir hak temelinde devletinde koruduğu bir şey olur. 
Kadınlar nasıl beslenmeli? Jinekolojik hastalıklardan korunmak için neler tüketmeli? Doğum öncesi ve sonrasında, regl dönemlerinde nasıl beslenmeli?
Kadınlarda üç dört başlıkta çok önemli dönemler var. Kız çocuklarının ilk regliye girdikten sonraki dönemleri çok önemli. Çünkü demir eksiklikleri çok fazla oluyor. Demir eksikliğini önlemek için kırmızı et,  kuru baklagil, yeşil yapraklı sebzeler, yumurta tüketilmeli. Bunları beslenmeye daha fazla katmaya dikkat etmeleri gerekiyor. Bir diğeri ise menopozdur. Menopoza geçtiğimiz evrede kalsiyum eksikliği biraz daha fazla artış gösteriyor. O yüzden bir kalsiyum takviyesi almak gerekir. Süte, yoğurda daha fazla önem vermeliler. Gece yatmadan iki üç saat önce bir tabak yoğurt yemek çok önemli.  Bu kadınların kemik gelişimleri açısından da kemiklerin erimesine engel olmak açısından da çok kıymetlidir. Onun dışında gebelik sürecine bakacak olursak çok büyük değişikliklere gerek yok. 7 kilo ile 12 kiloya kadar alınan kiloları normal görüyoruz. 7 kilo almış bir kadın, yetersiz bir kilo alımına sahip değil. Çocuğun gelişimi için yeterli olabilecek bir kilo alımı da olabilmekte. Gebelik sürecinde dikkat edilmesi gereken en önemli şey fazladan üç yüz kalori kadar alınması. Çocuğun iyi bir gelişimi olması açısından önemlidir. 10 gram kadar protein alınması gerekiyor fazladan. En iyi protein kaynakları et, kurubaklagiller, yumurta, badem. Bunların tüketimini biraz daha artırabilirler. Yine kadın hastalıklarından Polikistik Over’ın beslenmeyle çok fazla ilişkisi var. Sebzenin, etin, baklagillerin, tahıl grubunun da içinde olduğu bir beslenme şekli gerekiyor. 
Kadın hastalıklarının bu denli artmasının nedeni yanlış beslenme midir sence?
Yanlış beslenmenin kadın hastalıklarının artmasında çok büyük bir etkisi var. Kronik hastalıklardan tutunda diyabet, tansiyon, kanser, polikistik over, deri hastalıkları, egzama gibi hastalıkların beslenme ile bir ilişkisi var. Bu noktada da yine kimyasalsız beslenme dediğimiz pestistlerden uzak bir beslenme deri hastalıklarının azalmasını sağlar. Tabağımızda bir denge olmalı. Tek yönlü beslenmemeli, çok fazla yağlı yiyecekler tüketmemeliyiz. Düzenli beslenme alışkanlığıyla bu hastalıkların biraz olsun önüne geçilebilir. Özellikle kronik hastalıklar bağlamında diyabet, insülin direnci örnek verilebilir. 
Çocukluk çağı obezitesi baş edilmesi gereken önemli bir halk sağlığı sorunu olarak kaşımıza çıkıyor. Bu noktada çocuk beslenmesine dair neler söylenebilir?
Dünya Sağlık Örgütü 2016 yılında yaptığı açıklamada beş yaşın altında kırk bir milyon fazla kilolu ve obez çocuğun olduğunu bildirdi. Şuan 2021 yılındayız, burada da TÜİK verilerine bakıyoruz. 2019 yılında bel bölgesi çevresi en büyük sorun haline gelmiş. Yine 2. sırada 15 yaş üzeri bireylerde %29. 7 ile en fazla görülen hastalık olmuş. 2016’da bu oran %27. 1’miş. Yani %2. 6’lık bir artış var. Bunu Türkiye’deki tüm çocuklara vuracak olursak çok büyük bir orana tekabül ediyor. Çocukluk çağı obezitesi baş edilmesi gereken çok önemli bir halk sağlığı sorunu. Kişisel bir sorun halinden çıkmış durumda. Bunun altını özellikle çizmek gerekir. Yine TÜİK verilerine göre 4. en büyük sorun demir eksikliği. Buda yine çocukların yanlış ve tek yönlü beslenmesinden kaynaklanıyor. Burada hem devlete hem de ailelere çok büyük görevler düşüyor. Abur cubur dediğimiz paketli gıdaların birçok markette çocukların erişebileceği raflardan kaldırılmasına devlet teşvik edebilir. Birçok çizgi film kanalında bir sürü abur cubur reklamı yayınlanıyor. Bunları kısıtlayabilir. Etiket ve içerik kontrolü çok önemli. Bunların denetimini sıklaştırmak gerekir. Burada ebeveynlerin yapacağı en önemli şeylerden biri çocuklarıyla konuşmak olduğunu düşünüyorum. Yediğimiz besinlerin vücudumuza nasıl bir faydası var? Bunu neden tüketmeliyiz şeklinde konuşabilmek gerekir.