Op. Dr. Irmak Saraç: Artan ilaç fiyatları sağlık hakkına erişimi engelliyor
Op. Dr. Irmak Saraç, artan ilaç fiyatları ve izlenen sağlık politikalarının kadın sağlığı üzerindeki etkilerine dikkat çekerek, sağlık alanında yaşanan ihlallerin özellikle kadın sağlığı açısından hayati riskler oluşturduğunu söyledi.
ELİF AKGÜL
Haber Merkezi - Döviz kurundaki artış, rekor enflasyon seviyeleri hayatın her alanını etkilediği gibi kadın ve üreme sağlığı hizmetlerini de etkiledi. Ücretsiz doğum kontrol yöntemlerine erişimin azaldığı bu dönemde, kondom, doğum kontrol hapları, rahim içi araç, gebelik önleyici hormon iğnesi gibi ürünlere erişim zorlaştı. Sorularımızı yanıtlayan kadın hakları uzmanı Op. Dr. Irmak Saraç, gebelik önleyici hizmetlere erişimin zorlaşmasının istenmeyen gebeliklere sebep olduğunu, bu durumun da anne ölüm hızı artışının artırabileceğini söylüyor. Benzer şekilde menopoz ilaçları, transların cinsiyet uyum sürecinde kullandıkları hormon ilaçlarına erişimin de zorlaştığını kaydeden Op. Dr. Irmak Saraç, tüm bu hizmetlere ulaşımın bir sağlık hakkı olduğunu, herkesin eşit, ücretsiz ve yasal bir şekilde ulaşabilmesi gerektiğini vurguluyor.
“En sık kullandığımız ilaçlara erişim zorlaştı”
Döviz kuru krizinden etkilenenler arasında ilaç sektörü de var. Birçok üreme sağlığı ilacı SGK kapsamında değil, ilaç fiyatları ise sürekli artıyor. Kadınlar bundan nasıl etkileniyor?
Kurun sürekli yükseliyor olması aslında her şeyden önce özel hastanelerde muayene ücretlerini de etkiledi ve ciddi bir artış var. Sürekli bir artış var aslında. Normalde yılda bir kez zam yapılırken, artık aralıklarla zam yapılıyor. İlaçlar ise gerçekten kutu sayısı olarak daha az girmeye başladı. Muhtemelen şirketlerin kar marjı da düştüğü için bu böyle oluyor. Dolayısıyla da farz edelim daha önceden on bin kutu ilaç giriyordu, şimdi beş bin kutu ilaç giriyor. Bu beş bin kutu ilaç eczanelere dağılıyor. Dolayısıyla da bazı eczanelere ilaç ya gitmemiş oluyor, ya da çok az sayıda gidiyor. Eczacılar sürekli müşterilerine ilaçlar ayrılabiliyor. Dolayısıyla reçeteler boşa düşüyor. Hastalara “eczane eczane arayın”, ya da “depolara gelmiyor” deniyor ki gelmiyor da olabilir. Çünkü düzenli bir giriş de yok. Doğum kontrol hapları, adet düzenleyiciler, hormon tedavisinde menopozda kullandığımız hormon tedavisindeki ilaçlar gibi en sık kullandığımız ilaçları bulmak gerçekten zorlaştı.
Bu durumun hastalar üzerindeki sonuçları ne oluyor?
Mesela özellikle ateş basmaları için başlanan hormon ilacı kullanılmadığında, bu sorun geri dönüyor. Doğum kontrol hapına ulaşamamak, doğum kontrol yöntemi kullanımını bırakmaya sebep olabiliyor. Ya da adet düzenleyicilere ulaşamıyor ki doğum kontrol haplarını, adet düzenlemesi için de zaman zaman kullanıyoruz. O zaman da adetleri düzensiz oluyor. Yani aslında sağlık hakkından yoksun kalmış oluyorlar kadınlar.
“Sağlıkta dönüşüm programı gebelik önleyici hizmetlere ulaşımı zorlaştırdı”
Hijyenik pedlere yönelik zamlardan sonra bir kampanya yürütülmüş kısmen başarılı olunmuştu. Peki kondom, doğum kontrol hapları, gebelik önleyici iğneler, ertesi gün hapları gibi cinsel sağlık ürünlere erişim ne durumda? Kimler bu ürünlere erişebiliyor?
Üreme sağlığı, cinsel sağlık, üreme sağlığı politikalarında uzun zamandır bir dönüşüm yaşıyoruz. Bu ilk defa gebelik sonlandırma hizmetlerine ulaşamamakla görünür oldu. Ama aynı zamanda sağlıkta dönüşüm programının da buna çok ciddi bir etkisi oldu. Çünkü sağlıklı dönüşüm programı öncesinde biliyorsunuz sağlık ocakları vardı. Hastanelerde ve poliklinik gibi işleyen Ana Çocuk Sağlığı, Aile Planlaması Merkezleri vardı. Bu merkezler, poliklinik gibi olanların bir kısmı kapatıldı. Bir kısmı ÇEKÜS dediğimiz Çocuk, Ergen, Kadın ve Üreme Sağlığı Merkezlerine, bir kısmı Sağlıklı Hayat Merkezileri’ne dönüştü. Bu merkezler kapatılmadan önce mesela senede üç milyon, iki milyon kişi hizmet alırken bu sayılar ÇEKÜS ve Sağlıklı Hayat Merkezleri’nin azalmasına bağlı olarak 200 bin, 300 bine düştü çünkü ulaşım zor. Bulmak, bulunca da erişmek zor.
“Aile planlaması hizmetlerinin performans puanı yok”
Kaldı ki orada da malzeme temininde sıkıntı var. Spiralleri aile hekimleri takmaya başladı. İlk başta aile hekimlikleri, A, B, C, D olarak sınıflandırmışlardı. Bu araçların A ve B grubu aile hekimliklerine takılması gerekiyor, buraların aile planlaması hizmeti vermesi gerekiyordu. Fakat bu kaldırıldı. Dolayısıyla artık biraz da hekim inisiyatifine kaldı. Bir de şu var. Aile hekimlikleri de performans üzerinden çalışıyor. Aile planlamasıyla ilgili hizmetlerin hiçbirinin performans puanının olması nedeniyle hekimler de bunlardan kaçınmaya başladılar. Bir kısmının zaten fiziksel olarak jinekolojik masaları olsa bile ortamları uygun olmadığı için, takamıyorlar. Eskiden daha çok ciddi oranlarda sertifikasyon yapılırken, bu oran gittikçe düştü. Almak da istemiyorlar artık bu sertifikayı. Çünkü zaten getirisi yok. Özellikle danışmanlık hizmeti, ebe ve hemşirelerin üzerindeydi. Bunların da iş tanımları değişti. Dolayısıyla onlar da artık bu hizmeti veremiyorlar. Zaten kayıt işleri ve tedavi edici hizmetlerle uğraşmaktan vakitleri de kalmıyor. Dolayısıyla üreme sağlığı hizmetlerinde çok ciddi bir aksama var.
“Gebelik önleyici malzemeler temin edilmiyor”
Sorunun bir diğer kısmı ise malzeme temin edilmiyor. Yani doğum kontrol hapı, aylık iğneler ve prezervatif düzenli olarak aile hekimliklerinde bulunmuyor. Çok uzun bir süreden beri aile hekimliklerine doğum kontrol hapı ve aylık iğneler gelmiyor. Kondom bir süre geldi. Şu anda o da gelmiyor. Şimdi yeniden geleceğine dair bir duyum aldık. Ama hiçbir düzen yok aslında.
Hekim spiral takmak istiyor mesela, ama spiral de gelmiyor. Yani gerçekten ciddi bir malzeme sıkıntısı da var. Önceleri bunların sistemi daha iyiydi, düzenli sayım yapılır, ihtiyaçlar hesaplanır, bütçe de ona göre ayarlanırdı. Şimdi yapılmıyor. Yani aslında ciddi olarak gebeliği önleyici yöntemlere ulaşmakta sıkıntı yaşıyoruz. Ve bunun verilerini de görüyoruz.
“Hizmet devletten markete kaymış durumda!”
Beş yılda bir yapılan Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması (TNSA) var. Nüfus Etütleri Enstitüsü ve Hacettepe Üniversitesi'nin birlikte yaptığı 15-49 yaş arasındaki evli kadınlar arasında yapılıyor bu araştırma. Modern yöntem kullanımının düştüğünü görüyoruz mesela. Rahim içi araç kullanımının yüzde 20’den yüzde 17’ye gerilediğini görüyoruz. 2018 tarihli TNSA araştırmasına göre artan tek oran, ki bu olumlu bir şey aslında, prezervatif kullanımı. Ama bunun da artmasının nedeni muhtemelen insanların bunu marketten temin ediyor olması. Çünkü şu da görülüyor ki seneler içerisinde kişilerin bu hizmetleri aldığı yer devletten markete kaymış durumda diyeyim. Devletten bu hizmet alanların oranı yüzde 60’lardan yüzde 55’lere geriledi. Bu hizmetleri marketten alanların oranıyla yüzde 7’den yüzde 12’ye çıktı, özel sektörün yüzde 36’lık oranı sabit kaldı.
“İstenmeyen gebelikler nedeniyle anne ölüm hızı artabilir”
Dolayısıyla da artık insanlar bu hizmetleri devletten temin edemiyorlar. Çok parçalı bir hale bölündü yani. Sağlıklı Hayat Merkezi’ne, devlet hastanesine başvurup spital taktırabilirsiniz. Ama devlet hastanesi size “Biz takarız ama spiralimiz yok” der. Bu nedenle bu hizmetleri almak ücretsiz bir şekilde gittikçe zorlaşıyor. Peki bunun sonucu ne olacak? İstenmeyen gebelik oranları artacak. Ücretsiz hizmete ulaşamayan kesim parası olmadığından eczaneden de alamayacak. Bir kesim gebe kaldığında gebeliğini sonlandıramayacak. Dolayısıyla merdiven altı yöntemlere başvuracak. Bu durum gerçekten ehil olmayan kişilerin operasyon yapmasına ya da ehil olsa da uygun olmayan ortamlarda bu işlemleri yapmasına neden olacak. Ya da istenmeyen doğumlar olacak. İstenmeyen gebelik sonucu doğan çocukları istismara ve ihmale maruz kalma oranları daha yüksek oluyor, bu oranlarda artış olacak. Ya da kadı kendi kendine bu işi halletmeye çalışacak, bunun sonucunda da anne ölüm hızı artacak.
Türkiye'de aile planlaması, nüfus planlama kanunları, yöntemleri düzenlemek, satış ve ithalini düzenlemek adına 1965 yılında çıkarıldı. İstenmeyen gebeliklerin sonlandırılması ve sterilizasyon dediğimiz geri dönüşsüz yöntemlerin uygulanmasıyla ilgili kanun da 1983’te çıktı ve bunların en temel amacı aslında Türkiye'deki yüksek anne ölüm hızını düşürmekti. Yani şu anda bizim anne ölüm hızımız düşük ama zaman içerisinde yükselmeyeceği anlamına gelmez bu.
“Gençler hizmet ve danışmanlığa ulaşamıyor”
Özellikle bahsettiğiniz spiral takımı ya da hormon iğnesi gibi hizmetler için bir devlet hastanesine ya da aile sağlığı merkezine başvurulduğunda, bu hizmetten yararlanmak için evli olmak gibi bir koşul var mı?
Hiçbir aile planlaması yöntemine ulaşmak için evli olmak şart değil. Normalde gidip bu hizmeti isteyebilirsiniz. Bunu size sormamaları gerek. Sonuçta aile hekimlerinde yapılması gereken 15-49 yaş arasında kadın izleme diye bir uygulama var. Maalesef iş yükü nedeniyle düzenli yapılamıyor. Ama burada kadınların evli ya da bekar olmasından bağımsız olarak bu hizmetleri talep ediyor olması lazım. Gençler ve öğrencileri içeren grup ise büyük bir açık. Hem cinsel olarak aktif oluyorlar, hem de kendi sağlıklarıyla ilgili danışmanlığa, doğru bilgiye ulaşamıyorlar. Gebeliği önleyici yöntemler ve cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlarla ilgili danışmanlığa ulaşamıyorlar. İstenmeyen gebelik olursa, yöntemlere de ulaşamıyorlar çünkü zaten paraları yok. Zaten aile baskısıyla karşı karşıyalar. Toplum baskısıyla karşı karşıyalar. Dolayısıyla ciddi sorun da onlar açısından da oluyor.
Tekrar döviz krizi ve ekonomik olarak bu ilaçlara ulaşamama konusunda dönersek. Bu süreçte çok sayıda trans da hormon ilaçlarına ulaşamadıklarını sosyal medyadan paylaştı. Bu ilaçlara ulaşılamaması ne anlama geliyor?
Dönüşüm sürecine girmiş translar için, hormon tedavisi çok elzem bir tedavi. Ve bunun olmuyor olması, süreci geri döndürmesi açısından onlar için ruhsal olarak çok ciddi bir yük. Dolayısıyla buna ulaşmaları çok çok önemli. Yani bunun bir şekilde ayarlanması gerekiyor ama evet bir süredir maalesef onlar da buna ulaşmakta çok zorluk çekiyorlar. Diyelim ki bir trans erkek var. Tekrar adet görmeye başlıyor. Yani bu yaşanması istenecek bir şey değil. Ya da bir trans kadın var, sesi tekrar kalınlaşmaya başlıyor. Belki heteroseksüel ya da sis bir bakış açısıyla baktığımız zaman bunu anlayamayabiliriz. Ama öyle değil. Bu insanlar için bu çok önemli. Bu nedenle de bu ilaçların temin edilmesi önemli. Ama çok ciddi bir sıkıntı olduğunun farkındayız.
“İdeal çocuk sayısı 2’den 3’e çıktı”
Tüm bunlar ışığında, cinsel sağlık, üreme sağlığı konusunda ne gibi bir sağlık politikası izlenmeli?
2012’yi bir milat olarak alabiliriz. Devletin pronatalist yani, doğurmaya yönelik bir politikası var. Bir çalışmada şu vardı: Aile Sağlığı Merkezi’ne girdiğiniz zaman gebelikle ilgili dünya kadar afiş görürken bir tane bile gebeliği önleyici yöntemle ilgili afiş göremiyorsunuz. Yani aslında doğum özendiriliyor. “Kürtaj Uludere’dir”, “En az üç çocuk yapın, dört yapın” gibi söylemleri biliyoruz. Bunlar özendiriliyor ve maalesef toplumda da karşılığını buluyor. TNSA verilerine göre doğurganlık hızı artmasa da, ideal çocuk sayısı ikiden üçe çıkmış durumda.
“Sağlık hizmetleri yasal ve ulaşılabilir olmalı”
Politika olarak her açıdan bunu bir sağlık hakkı olarak değerlendirmek lazım. Yani gebeliği sonlandırmak da, önlemek de bir sağlık hakkı. Ve bunların ücretsiz bir şekilde yasal ve ulaşılabilir olması çok önemli. Bunu sağlık hakkı için istiyoruz. Çünkü bunlar ücretsiz yasal ve ulaşılabilir olmadığı zaman kişinin sağlığı riske giriyor. Ölüme kadar varan, hayati olarak ömür boyu taşıyabileceği komplikasyonlara varabilecek ciddi sorunlara yol açabilir. Dolayısıyla da bunlara eşit bir şekilde herkesin ulaşabilmesi için ücretsiz yasal ve ulaşılabilir olması çok önemli.
Op. Dr. Irmak Saraç hakkında
1973 Ankara doğumlu. TED Ankara Koleji'nden mezun olduktan sonra 1989'da Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne girdi. 1995 yılında bitirdikten sonra Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde Halk Sağlığı yüksek lisansını tamamladı. Tezi bakım işinde çalışan kadınların sağlık sorunlarındaki tutumlar üzerineydi. Halen, CETAD Yönetim Kurulu Üyesi, TTB Yüksek Onur Kurulu Üyesi olup İstanbul Tabip Odası'nda Kadın Komisyonu'nun çalışmalarına katılıyor.