Meme kanserinden korunmak için bedeninizi tanıyın!

Uzmanlar meme kanseri için uyarıyor. Bedeninizi iyi yanıyın ve farklılıkları önceden siz teşhis edin. Doktor Gülden Aykanat, kadınların kendini el ile muayene etmeyi öğrenmesi gerektiğini ve bu şekilde meme kanseri riskinin erken teşhis edilebileceğine dikkat çekiyor.

Uzmanlar meme kanseri için uyarıyor. Bedeninizi iyi tanıyın ve farklılıkları önceden siz teşhis edin. Doktor Gülden Aykanat, kadınların kendini el ile muayene etmeyi öğrenmesi gerektiğini ve bu şekilde meme kanseri riskinin erken teşhis edilebileceğine dikkat çekiyor. 
ZEYNEP PEHLİVAN
İzmir- Son yıllarda sadece Türkiye’de değil tüm dünyada kadınların en ciddi sağlık problemlerinden biri haline gelen meme kanserine yakalanma yaşı gittikçe aşağılara doğru kayıyor. Günümüzde meme kanseri olan kadınların %20’lik bölümü 40 yaş ve altında yer alıyor. Türkiye’de her sene ortalama 30 bin civarında kadına meme kanseri tanısı konuluyor. Son 20 yıla baktığımızda, bu kanser türüne yakalanma riskinin tam üç kat artış gösterdiği gözleniyor. Kadınların tam anlamıyla kabusu haline gelen meme kanserine gelişmiş ülkelerde görece daha az rastlanıyor. Doktor Gülden Aykanat ile meme kanserinin son yıllarda artış göstermesinin nedenlerini, erken tanı yöntemlerini ve tedavi süreçlerini konuştuk.
Hocam kendi alanınızda oldukça aktif bir hekimsiniz, daha önce mülteci kapmalarında zor koşullarda da saha çalışmalarına dahil oldunuz. Röportaj teklifimizi geri çevirmediğiniz için öncelikle size çok teşekkür ederim. Dilerseniz meme kanserine yakalanma oranlarının son yıllardaki artışı üzerine konuşarak başlayabiliriz. Siz bu kanser türündeki önlenemez artışın temel nedenlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Meme kanseri günümüzde artık ne yazık ki her sekiz kadından birinde görülebilen bir kanser türüne dönüşmüş durumda. Bu oranlar, kabul edileceği üzere oldukça yüksek. Meme kanseri hem öldüren, hem de sakat bırakabilen bir tür. Çünkü yarattığı hasarlar neticede organ kayıplarına neden olabiliyor. Beslenme bozukluklarımız, kimyasal maddelere bu denli maruz kalmak, obezitede ciddi artış, sigara ve alkol, risk faktörlerinin en tepesinde yer alıyor. Öte yandan genetik etkenleri de gözardı etmemek gerekiyor. Örneğin anne ya da teyze gibi birince derece yakınlarda meme kanseri olanların risk düzeyleri biraz daha fazla olabiliyor.
Peki günümüzde meme kanseri özellikle hangi yaş gruplarında daha sık görülüyor? Diğer yandan erkeklerde ve kadınlarda görülme oranları hangi düzeydedir?
Geçmişte meme kanseri için en ciddi risk aralığı 40 yaş ve üzerisiydi. Fakat şimdi emzirme dönemlerinde bile meme kanserlerine denk gelebiliyoruz. Son dönemde 20 ve 40 yaş aralığında, geçmişe kıyasla çok ciddi bir eğilim söz konusu. Kısacası günümüzde meme kanseri riski her yaş için artış gösterdi. Eskiden kadınların 70 yaşından sonra meme kanserine yakalanması pek rastlanılır bir durum değildi, bugün böyle durumlara tanıklık edebiliyoruz. Diğer yandan meme kanseri ile alakalı en ciddi yanlışlardan bir tanesi de bu hastalığın sadece kadınlara özgü olduğudur. Oysa erkeklerde de meme kanseri görülme sıklığı artış gösterdi. İçtiğimiz damacana sular sorumlu olarak gösteriliyor; ama ben bu tip süreçlerde tek bir nedensellikten bahsedilmesinin anlamsız olduğunu düşünüyorum. Her kanser olgusunu kişi özelinde ayrı ve özel olarak incelemek gerekiyor.
Kadınlar her sene düzenli olarak kontrollerini yaptırmalı mıdır? Meme kanserine ilişkin ne gibi önlemler alabilir?
Kız çocuklarına ergenliklerinden itibaren kendi kendilerine düzenli olarak elle muayeneyi öğretmek çok önemli. Çünkü bu yöntemle erken tespit etmek çok kolaylaşıyor. Meme dokusunda ele gelen bir şişlik, meme ucunda farklı renkteki bir akıntı ya da meme dokusunda bir şekil bozukluğu söz konusu ise kadınlar bu simetri farkını ayna karşısında kontrol ettiklerinde kolayca göreceklerdir. Bu nedenle kız çocuklarının ve kadınların belli aralıklarla hem koltukaltı lenf bezleri, hem de meme dokusunu düzenli olarak muayene etmelerini çok önemsiyoruz. Riskli kadınların her sene çektirmeleri gereken mamografi ve meme ultrasonu bu anlama çok kritik bir rol oynar. Erken tanı kadar yaşam standartlarımız konusunda da dikkatli olmamız da önemlidir. Alkol ve sigaradan uzak durmak, düzenli spor yapmak, ideal kiloya kavuşmak, doğru ve sağlıklı beslenmek öncelikli koşullar arasındadır. Günümüzdeki bazı olgular, emzirmenin dahi eskisi gibi artı koruyucu bir işleve sahip olamadığını gösteriyor. Kimyasallarla içli dışlı olmamamız, bu durumun elbette en temel nedeni.
Sizce meme kanserine ilişkin Türkiye’nin karnesi ne durumdadır?
Ülkemizde meme kanserinin önüne geçilmek ya da farkındalık yaratmak adına ne gibi çalışmalar yürütülüyor?
Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı düzenli çalışmalar var; ancak bunlar elbette yetersiz düzeyde. İyi bir birinci basamak sağlık hizmeti ile çözülecek sorunlar bunlar. Ne yazık ki basamaklandırılmış sağlık hizmetimizi olmadığı için çoğu hastamız kolayca randevu alıp sağlık hizmetlerine erişemiyor. Bu anlamda sağlık tarama programlarının mutlak suretle yaygınlaştırılması gerekiyor. Diğer yandan kendi kendine muayene tekniklerinin ergenlikten itibaren kız çocuklarına ve kadınlara öğretilmesi çok önemli bir çalışma olacaktır.
Meme kanserinde tedavi süreçleri nasıl ilerliyor hocam? Meme kanseri tanısı konulmuş bir hastanın tedavisi hakkında bizi bilgilendirir misiniz?
Meme kanserinin pek çok alt türü bulunuyor. Özellikle hücre tipine ve uzak ya da yakın organlara yayılma durumlarına göre bu süreç değişebilir. Ama erken tanı konduğu takdirde yüzde yüz düzeyinde yüz güldüren bir kanser türüdür. Memenin koltukaltı lenf bezleri ile beraber tamamen çıkması olabilir,  kemoterapi ya da radyoterapi gibi tedavi yöntemlerine başvurulabilir. Doğru zamanda tanı konup yöntemlerin hekimin inisiyatifi ile uygulanması önemli bir husus. Diğer yandan bu dönemde alternatif tıp yöntemleri çok fazla uygulanıyor. Hastaların boş yere ümitlenmesi daha üzücü sonuçlar doğurabiliyor. Hastalar mutlak suretle bilimsel tedavi yöntemlerine başvurmalılar. Bu tip alternatif tıp yöntemleri, hem tedaviyi geciktiriyor, hem de hastalar hekimlere karşı dürüst davranmadıkları için gereksiz riskler alabiliyor. 
Peki meme boşaltımından sonra kanser riski sıfırlanır mı? Hastalığın tekrar etme potansiyeli ne düzeydedir?
Kanserin türü bu noktada belirleyici olacaktır. Eğer her iki meme de alınmışsa derin lenfler de çıkarılmışsa hastalarda tam iyileşme dediğimiz döneme giriliyor. Ama hücre tipi ve kanserin hangi evrede olduğu burada asıl belirleyici olacaktır. “Uzak metastik” dediğimiz bir durum söz konusu değilse özellikle iyi sonuçlar alınabiliyor. 
Son olarak bu önemli hastalığa ilişkin eklemek istedikleriniz var mı?
Kadınlar öncelikle kendi bedenlerinin farkında olmaları gerektiğini unutmamalılar. Sadece meme kanseri için değil, tüm hastalıklarla baş edebilmek adına bu çok önemli bir done. Rahim ağzı kanseri, kolon kanseri ya da her türlü enfeksiyonlar için kendi vücudumuzu iyi tanımamız çok kıymetli. Bu da vücudumuzla iyi geçinmeyi, iyi bir iletişim içinde olmayı getiriyor. Kadınlara her ay kendi muayenelerini yapmalarını öneriyorum. Hemen yanı başlarındaki sağlıkçılardan elle muayeneyi kolay bir şekilde öğrenebilirler. Bir kitle ya da bir lezyon fark ettiklerinde hemen bir hekime başvurup sürecin takibini yapsınlar.
Doktor Gülden Aykanat Kimdir?

1990 senesinde Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden başarıyla mezun oldu. Uzun seneler boyunca acil sevisinde ve ana çocuk sağlığında sağlık ocağı hekimliği olarak görev yaptı. Özellikle birinci basamak hekimliği, yani koruyucu hekim olarak çalışmalarını sürdürdü. Bir süre Tepecik Eğitim Hastanesi’nin “Acil” biriminde çalıştı ve diğer yandan Gençlik Danışma Merkezi’nde “Ergen Sağlığı” üzerine çeşitli faaliyetler yürüttü.