Yönetmen Salma Lakhmas filmleriyle kadınların yaşamlarına odaklanıyor

Hikayeleri ve kamerasından yansıttıklarıyla kadınların yaşadıklarına odaklanan Yönetmen Salma Lakhmas, onlara ayna olurken aynı zamanda mücadele etmenin yollarını da gösteriyor ve “Kadınlar zorluklara meydan okumalı” diyor.

HANAN HARITE

Fas- Fas’ta kadınlar özellikle sömürgeleşme döneminin ardından hakları için mücadeleyi daha da çok yükselttiler. 1940’lı yıllarla birlikte feminizmin yükselişi ve örgütlenme diğer ülkelere kıyasla önde oldu ama günümüze bu ivme aynı şekilde devam edemedi. Kadınların hak arayışları sürüyor. Bu mücadele hayatın her alanında sürerken sinema da ayrımcılığa karşı aynı zamanda bir ‘uyanış’ için kullanılıyor.

Salma Lakhmas da filmlerinde kadınların sorunlarına ve hikayelerine odaklanan bir yönetmen. Salma Lakhmas, yönettiği filmlerin kişiliğini temsil ettiğini belirterek, insan haklarına ve özellikle kadınlara olan ilgisine vurgu yapıyor. Bir yönetmen olarak hissettiklerini filmleriyle aktarmaya çalışan Salma Lakhmas, "Kadınların sorunlarını ve acılarını filmlerim yoluyla halka ulaştırmak istiyorum. Filmlerimde toplumumuzdaki kadın ve erkek arasındaki adaletsizlik ve ayrımcılığı ele alıyorum” diyor.

Salma Lakhmas, kadınlara yönelik adaletsizlik ve ayrımcılıkla mücadele için kadın sorunlarının sinema yoluyla ele alınmasının bir zorunluluk haline geldiğine inanıyor. Dünyadaki çoğu kadının aynı acıları yaşadıklarını ifade eden Salma Lakhmas, ‘feminist sinema’ sınıflandırması yerine ‘kadınlar için yapılan filmler’ tanımlamasının doğru olduğunu düşünüyor. Yani ona göre feminist olarak tanımlanmayan kadınlar da hemcinslerinin hikayelerini yaratıcılıklarıyla beyaz perdeye yansıtabilir.

‘Amazon’ filmi hazırlanıyor

Kurgu aşamasında olan belgesel filmi “Amazon” hakkında konuşan Salma Lakhmas, sözlerine şöyle devam ediyor:

“Bu senaryoyu yapımcı arkadaşım Rachida Al-Saeed ile birlikte yazdım ve yazım süreci çok uzun sürdü. Evlilikte şiddete maruz kalan kadınların çektikleri acıları, psikolojik etkilerinin neler olduğunu izleyiciye ulaştırmak istedik. Amazon'un hikayesi, oyuncular aracılığıyla kurguladığımız gerçek bir hikaye ve 15 yıl boyunca evlilikte her türlü şiddete maruz kalan ve evinin duvarları arasında hapsolmuş bir kadının hikayesini anlatıyor. Eşi onun dışarı çıkmasına izin vermiyor ve ona sadece bir 'üreme makinesi' gibi davranıyor. Evlilikte tecavüze maruz kalıyor ve hiçbir tıbbi gözetim olmadan çocukları oluyor. Ancak tüm bu acılardan sonra özgürlüğünü yeniden kazanana kadar çocuklarıyla birlikte kaçmasını sağlayacak kesin bir plan yapıyor ve bu onun hayatını tamamen değiştiriyor.”

“Amazon” filmi ile şiddetten sağ kurtulanların kurban değil de savaşçı olduklarını ortaya çıkarmaya çalıştıklarını aktaran Salma Lakhmas, “Çünkü bunca acıdan sonra gerçekliği değiştirmek için önce sessizlik duvarını yıkarak ayağa kalkıyorlar, sonra hayatlarını değiştirme ve toplum içinde kendilerine ulaşma yönündeki güçlü arzularını ortaya koyuyorlar” diye belirtiyor.

‘İhanet’ filmiyle ödül aldı

Tangier Ulusal Film Festivali'nde Eleştirmenler Ödülü'nü kazandığı “İhanet” filmini de olağanüstü bir deneyim olarak tanımlayan Salma Lakhmas, ödülü beklemediğini, festivalde adı anıldığında mutlu olduğunu, kendisi için en önemli ödüllerden biri olduğuna dikkat çekiyor. “İhanet” filminin hikayesine değinen Salma Lakhmas, filmin, eşinin sadakatsizliğini keşfeden hayattaki başarılı bir kadının hikayesini konu aldığını anlatarak, “Mağdurun bu durumdaki davranışına ve bir tür meydan okumayla konuyu nasıl ele aldığına odaklandık. Faslı kadının kader kararlarını akıllıca nasıl sonlandırdığını tasvir ediyoruz” ifadelerinde bulunuyor.

Mücadele kültürünü ailesinden aldı

Salma Lakhmas, neden kadın haklarını filmlerinde aktardığıyla ilgili olarak ise “Büyüdüğüm aile ortamı, benim bu doyuma ulaşmamda büyük rol oynadı. Genel olarak insan haklarının ve özel olarak da kadın haklarının savunulması konularıyla mükemmel bir insan hakları aktivisti olan ailem, kadınların haklarını elde etmesi için yıllardır mücadele ediyor ve bu ortamda büyüdüğümden beri bu bana aşılandı. Eşitlik kültürüyle büyüdüğüm bu ortam, onu kullanmamı ve sinemaya aktarmamı sağladı. Bunu farklı bir direniş olarak görüyorum, bu yüzden her zaman feminist konuların yanında yer alıyorum” diyor.

‘Işık tutmaya çalışıyorum’

“Toplumumda kadınların çektiği acıları her gün görüyorum ve isteğim kadınlara yönelik adaletsizliği ve baskıyı sürdüren eski gelenek ve göreneklerin değiştirilmesidir. Filmlerin sinemada çok önemli bir araç olduğuna inanıyorum. Duygulara hitap etme konusundaki büyük yetenekleri sayesinde zihinsel bir değişime yol açabiliyor” şeklinde konuşan Salma Lakhmas,filmin gücünün eşsiz olduğunu ifade ediyor. Bir kadın yönetmen ve senarist olarak toplumda kadınlara dair hakim kalıpların değişmesine mümkün olduğu kadar katkıda bulunmaya çalıştığını dile getiren Salma Lakhmas, “Uğradığı haksızlıkları, hatta toplumun ona bakış açısını göstermeye, ona ışık tutmaya çalışıyorum. Kadınların azalan haklarına ve maruz kaldığı şiddete çözüm bulmak bana göre, film yönetmenlerinin görevidir. Günümüzde çok sayıda yönetmen kamuoyu üzerinde etki yaratmak, sinemada kadının varlığını harekete geçirmek ve değişime katkıda bulunmak amacıyla sanatsal çalışmalar sunma konusunda farkındalık oluşturuyor” diyor.

‘İz bırakan kadın yönetmenler var’

Ülkede özellikle karar verme pozisyonlarında kadınların varlıklarının zayıf olduğunu söyleyen Salma Lakhmas, “Erkekler evin sorumluluklarını kadınların yükümlülüklerinden biri olarak görüyor. Bu durum yaratıcı kadınlar ve yönetmenler için de geçerli. Kadınlara adil davranılmıyor. Erkek egemen zihniyet nedeniyle sanat alanında da kadınların varlığının az olduğunu söyleyebiliriz. Buna rağmen Fas’ta iz bırakan kadın yönetmenler var. Değerli ödüller alan kadınlar var ve bu da kadınların potansiyelini gösteriyor. Kadınların kendilerine ve yeteneklerine hakim olmaları harika bir durum” şeklinde konuşuyor.

Salma Lakhmas, konuşmasının sonunda kadınlara toplumda kendilerini gerçekleştirmeleri ve burada karşılaştıkları tüm zorluklara meydan okumaları çağrısında bulunuyor: “Kadınlar olarak toplumun gücünü oluşturuyoruz ve tüm kadınların bilmesi gereken şey, yaratıcıların kendileri olduğudur. Yeni nesillerin tek yapması gereken kendi yeteneklerine güvenmek, potansiyellerini bilmek ve onu geliştirmek için üzerinde çalışmaktır. Hem erkekler hem de kadınlar toplumun gelişimi için işbirliği yapmalıdır. Kadınlar olarak kenarda durmamalı. Bunun yerine, kadınların gerçek yerlerini almalarını sağlamak için çok çalışmalıyız, bu toplumun da çıkarınadır.”