Yerinden edilen üç kadın sanatla duygularını ifade ediyor
Türk devletinin işgal saldırıları nedeniyle göç ettikleri Dêrik şehrinde sanatlarını icra eden üç kadının ortak hedefi Kürt kültürünü canlı tutmak ve savaşın acı yüzünü yansıtmak.
ZEYNEB ÎSA
Dêrik- Türk devletinin 2018-2019 tarihleri arasında Kuzey ve Doğu Suriye’nin Efrin Kantonu ve Serêkanîyê şehrine yönelik işgal saldırılarının ardından halk bölgedeki birçok şehre göç etmek zorunda kaldı. Cizîr Kantonu’na göç eden göçmenler tüm zorlu koşullara rağmen direnişlerini sürdürüyor, hayallerine ulaşmak için mücadelelerini devam ettiriyorlar. Kuzey ve Doğu Suriye'nin Cizîr Kantonu’na bağlı Dêrik şehrine göç eden Efrinli ve Serêkanîyêli 3 kadın da Benga Çandiniyê'de yaptıkları sanatsal çalışmalarla hayallerini gerçekleştiriyor.
‘Kürt bir kadın olarak kendimi ispatladım’
Dêrik şehrinde yaşayan Serêkanîyêli 24 yaşındaki dengbêj Rewşen Muhemed, sanata olan ilgisinin çocuklukta başladığını söyleyerek, “Stran söylemeye başlayalı neredeyse 5 yıl oldu. Dengbêj bir kadın olarak hedefim bu sanatı hep canlı tutmak. Stran söylemenin çok rahatlatıcı olduğunu gördüm ve bu yüzden hep stranlarımı seslendirmek istedim. Toplumun halen erkek zihniyete sahip olduğunu görüyoruz. Kürt bir kadın olarak tüm engellerin karşısında durarak kendimi ispatladım ve sanatıma başladım” dedi.
‘Dengbêj olarak sesimle varım’
Stranlarını da kendi anadilinde söylediğini aktaran Rewşen Muhemed, Eyşe Şan, Şerîbana Kurdî, Meryem Xan, Tehsîn Taha ve Eyaz Yusif gibi ünlü Kürt sanatçıların stranlarını seslendirdiğini dile getirdi. Daha çok Şerîbana Kurdî ve Eyşe Şan'dan etkilendiğini kaydeden Rewşen Muhemed, “Kürt kadınlar çok fazla hak ihlallerine maruz kaldı. Kadınların yaptığı her şey ayıp olarak görülüyordu. Kalemleriyle var olan şairlerimiz ve sesleriyle var olan sanatçılarımız var. Bende bir Kürt dengbêj olarak sesimle varım. Her zaman dengbêjlik yaparak Kürt sanatını koruyacağım” ifadelerinde bulundu.
‘Amacım duygularımı resimler yoluyla ifade etmek’
Efrin’in Türk devleti tarafından işgal edilmesinin ardından Dêrik şehrine göç eden Efrinli Eyşa Hemo resim yapıyor. Eyşa Hemo, "Çocukken resim çizerdim. Resim yaparken çok güzel duygular hissederdim. Şehrimin hikayelerini resimlerle anlatırdım. Ama o kadar da kendimi geliştirme şansım olmadı. Üniversiteye başladıktan sonra okuduğum bölüm inşaat mühendisliğiydi, o da eskiden çizdiğim resimlerden çok uzaktı. Resimlerde portre yapmayı çok severim. Amacım duygularımı resimler yoluyla ifade etmek” şeklinde konuştu.
‘Kültür ve sanatın da bu kentte gelişmesini istiyorum’
Yaşadığı zorlukları anlatan Eyşa Hemo, şöyle konuştu: "Karşılaştığım zorluklar toplum, aile, maddi baskılar ve en acısı da yaşadığım şehirden uzak olmak. Ama bunların beni etkilemesine izin vermiyorum. Duygularımı resim yaparak ifade ediyorum ve çok güzel şeyler çiziyorum. Çizdiğim ve çok etkilendiğim resim Efrin'deki savaş sırasındaydı. Acı çeken yaşlı annelerin yüzlerini çizmiştim. Onlardan çok etkilendim ve çok farklı hisler yaşadım. İleride özel bir çizim atölyem olmasını istiyorum. Çizdiğim tüm resimleri de bu oda da tutmak istiyorum. Ayrıca çocuklara da çizim konusunda eğitim vermeyi de hedefliyorum. Son olarak kültür ve sanatın bu kentte daha fazla gelişmesini istiyorum.”
‘Efrin’i her zaman hafızalarda canlı tutmak istiyorum’
Mejdûlîn Osman da Efrin'in Kefercenê köyünden. Efrin'in işgalinden sonra Dêrik şehrine göç eden Mejdûlîn Osman, evleri süsleyen birbirinden güzel el sanatı tablolara imzasını atıyor. Mejdûlîn Osman, “Dêrik şehrine göç ettiğimizden beri resimlerimle süsleyeceğim bir evimin olmasını hep istemiştim. Kullandığım malzemeler silikon, karton, boş cam şişeler, zeytin ağacı yaprakları, sulu boya, kağıt torbalar. Şehrimin sembolü olan zeytin ağacı ile Efrin’i her zaman hafızalarda canlı tutmak istiyorum. Gelecekte daha anlamlı tablolar yapmak ve bu tabloların bölgeye yayılarak her Kürdün evinde bulunmasını hedefliyorum. Her kadına şunu söylüyorum; evdeyken zamanınızı boşa harcamayın ve sanatsal faaliyetlerle başarılar elde edin” çağrısında bulundu.