“Sahne bulamıyoruz!”

MKM sanatçılarından Ruken Yılmaz, “Kürtçe müzik yapmanın zorluklarını say say bitiremeyiz ama bizim için en elzem meselelerden biri sahne sorunu. Halkla buluşmak ve en önemlisi o mekânlarda birlikte direniş ruhunu büyütmek en esas aldığımız hususlardan biriyken sahne bulamayışımız, konser mekânlarının salonlarını bizlere vermeyişi bizler için çok zorlayıcı. Diyelim ki bir yer kazara konser mekânını verdi o zaman da son anda emniyet tarafından güvenlik gerekçesiyle konserimiz iptal ediliyor” diyor.

EKİM ZEYNEP YAĞMUR
Ankara- Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM) sanatçılarından Ruken Yılmaz, küçük yaşlardan itibaren müzik eğitimi almaya başlamış. Mezopotamya Kültür Merkezi bünyesinde birçok çalışmaya katılan Yılmaz, 2016 yılında da ‘ZelÎ’ adlı ilk solo albümümü çıkarmış. MKM’nin öncülük ettiği ‘Dünya Devrim Marşları – SirudêN Şoreş’en En Gelan’ adlı albümde yer alan Yılmaz, 2019 yılında da müziği kendisine, sözü de Arjen Ari’ye ait olan ‘Tu Bihata’ adlı akustik çalışmasını sevenleriyle buluşturmuş. Ruken Yılmaz ile müzikle yollarının nasıl kesiştiğini, geleneksel Kürt klamlarını evrensel-çağdaş müzikle nasıl harmanladığını konuştuk.
•  Sizi ilk dinlediğimde ses renginizi Janis Joplin’e benzettim. Sever misiniz?
Janis Joplin ve Buika gibi kadınların seslerini oldum olası çok etkileyici bulmuşumdur. Ses tonları bana çok mistik ve gizemli geliyor.
• Eğitiminiz ve kısa bir özgeçmişinizle başlayalım isterseniz. Bize kendinizden bahsedebilir misiniz?
Ben Siirtliyim ama İstanbul’da doğup büyüdüm. Küçük yaşlardan itibaren müzik eğitimi almaya başladım ve bir şekilde sahneyle yolum kesişti. 2008 yılında Marmara Üniversitesi Müzik Öğretmenliği Bölümü’nü kazandım. Ardından 2010’da Mezopotamya Kültür Merkezi bünyesinde çalışmalara katıldım. Bir çok projeye dahil oldum ve ardından 2016 yılında ‘ZelÎ’ adlı ilk solo albümümü çıkardım. 2018 yılında da MKM’nin öncülük ettiği ‘Dünya Devrim Marşları – SirudêN Şoreş’en En Gelan’ adlı albümde yer aldım. Daha sonra 2019’da müziği bana, sözü de Arjen Ari’ye ait olan ‘Tu Bihata’ adlı akustik çalışmamı çıkardım.
• Müzik ile nasıl kesişti yolunuz?
7-8 yaşlarındayken evimize bir aile dostumuz geldi ve bir süre bizde kaldı. Etrafına kardeşlerimi, kuzenlerimi toplar ve bizimle oyunlar oynar aynı zamanda da o dönemin politik eserlerini öğretirdi. Bir gün bizimkilere ‘Ruken’in sesi güzel, yetenekli üzerinde durmalısınız muhakkak.’ dedi. O günden sonra özellikle babamın da kararlı bir şekilde üstümde durmasıyla müziğe başlamış oldum.
“Bizim için en elzem sorun sahne sorunu”
• Türkiye’de Kürtçe müzik yapma zorluklarının en başında; resmi devlet politikası, gözaltılar, tutuklamalar gibi sorunlar söz konusu. Bu şartlarda Kürtçe müzik üretmek için çoğu zaman direnmek gerekiyor. Bu kadar sorunla nasıl baş ediyorsunuz? 
Sizin de dediğiniz gibi Kürtçe müzik yapmanın zorluklarını say say bitiremeyiz ama bizim için en elzem meselelerden biri sahne sorunu. Halkla buluşmak ve en önemlisi o mekânlarda birlikte direniş ruhunu büyütmek en esas aldığımız hususlardan biriyken sahne bulamayışımız, konser mekânlarının salonlarını bizlere vermeyişi bizler için çok zorlayıcı. Diyelim ki bir yer kazara konser mekânını verdi o zaman da son anda emniyet tarafından güvenlik gerekçesiyle konserimiz iptal ediliyor. Tabii ki biz yine halkla buluşma yollarını yaratıyoruz ama konser mekânlarında birlikte olma halinin yerini de hiçbir şey tutmuyor.
Tabii bunları söylerken Kürtçe şarkı söylediği için öldürülen genci, ‘Kürtçe ıslık’ çaldığı için (bu meseleyi düşündüğüm her an trajikomik bir sahnenin içinde buluyorum kendimi )  gözaltına alınan genci hiç saymıyorum bile. Ya da bu kadarına dilim varmıyor diyelim...
“Mücadele baş etken” 
• Kürt müziğinin geçmişine ve bugününe baktığımızda ezgilerinde ön plana çıkan; Kürtlerin kimlik mücadelesi ve Kürt müziğinin varlığı. Kürt müziği Kürtlerin politik olarak güçlendiği zamanlarda gelişme göstermiş. Bu nedenle Kürt müziğinin gelişim evreleri ve çeşitliliği, Kürt siyasal mücadelesiyle paralel bir seyir izlemiş diyebilir miyiz?
Aslında Kürt müziği çok güçlü bir müzikal geleneğe sahip. Makamların çeşitliliği, gırtlak yapısının, nağmelerin zenginliği bize bunu gösteriyor. Ama tabii ki mücadelenin bizde yarattığı farkındalıkla bunu bilince çıkardığımız net bir şekilde, bir tarih olarak (90’lar ruhu dediğimiz) önümüzde duruyor. Nasıl ki her konuda kendimize, özümüze, kültürümüze dair farkındalığımız arttıysa ya da arttırıldıysa müzikal sürecimiz de böyle oldu. Kendimizi daha iyi gördük, zenginliğimizin daha çok farkına vardık ve bu zenginliği ilmek ilmek işledik. Olmayan bir şeyi değil de olanı ortaya çıkarmada mücadele baş etken oldu.
• Kürt müziğinde farklı biçimler (opera, caz ya da blues) genelde var olanı yani geleneksel Kürt müziğini farklı enstrüman ve biçimlerde seslendirmeye odaklanıyor. Sizce mevcudu modern biçimle yeniden üretmek ihtiyacı karşılıyor mu?
Bu çalışmalar benim nezdimde başarılı ve yenilikçi bir yerde duruyor. Eğer ki sadece bu tür çalışmalar yapsaydık tabii ki ‘Yeterli mi?’ sorusu karşımıza çıkabilirdi. Ama bizler sadece bunu yapmıyoruz. Yeni eserler, yeni üretimlerde de bulunuyoruz. Ama genellikle öne çıkan eserler baştan yorumladığımız geleneksel ezgiler olunca sadece bunu yapıyoruz gibi görünebiliyor bazen.
“Kürtçe geleneksel müziğin icrasıyla geç tanıştım”
•  Yaptığınız müziklerde hem geleneksel Kürt klamlarını hem de evrensel-çağdaş müziği harmanladığınızı görüyoruz. Yaptığınız müziği nasıl tanımlıyorsunuz?
Doğrusunu söylemek gerekirse ben Kürtçe geleneksel müziğin icrasıyla geç tanıştım. Küçüklüğümden beri gitar çaldığım için batı formu kulağımda fazlasıyla yer edindi. Daha sonra geleneksel müziği de icra etmeye başlayınca açıkçası kendiliğinden doğal bir süreç gelişti ve böylesi sentez çalışmalarım ortaya çıktı.
• Gitarın yanı sıra başka bir enstrüman çalıyor musunuz?
Piyano çalıyorum ama sahnede icra edecek kadar değil tabii ki. Onun için çalıyorum demek de istemiyorum.
• Son olarak şu an üzerinde çalıştığınız projeler nelerdir?
Son süreçte, yani pandemi sürecinde akustik çalışmalara yoğunluk verdim. Her fırsatta üzerine çalıştığımız bir eseri doğada canlı kaydediyoruz. Yakın zamanda da müziği bana, sözü de Münevver Kızılkaya’ya ait olan, düzenlemesini Nurhak Kılagöz’ün yaptığı ‘Umut’ adlı single çalışmamı yayınlayacağım.