Kizwanan Dağı eteklerinde geçmişten geleceğe bir ses yankılanıyor

Kizwanan Dağı eteklerindeki Xera Köyü’nde yaşayan 60 yaşındaki Nura Al-Hesen, geçmişe olan özlemini Arapça söylediği ezgilerle giderirken, yeni nesille de “Mirasımıza sahip çıkmalılar” nasihati veriyor.

SORGÜL ŞÊXO

Hesekê- Kadınlar, yüz yıllardır Mezopotamya topraklarında kültürün sesi ve taşıyıcısı oldular. Acılarını, umutlarını, sevdalarını ve çoğu zaman hasretlerini ezgilerle dile getiren kadınlar, halklarının kültürlerini her daim geleceğe aktardılar. Tüm baskılara karşı kadın ezgileri yankılanarak, halkların tarihinin dili olmayı sürdürdü.

‘Kelebekler gibi kanatlanıp uçuyorduk’

Kuzey ve Doğu Suriye'nin Cizîr Bölgesi'ndeki Kizwanan Dağı'nda kurulu Xera Köyü’nden de 60 yaşındaki Nûra Al-Hesen’in sesi geçmişten bugüne yankılanıyor. Nûra Al-Hesen, geçmişe olan özlemini ve o dönemin ezgilerini anlatarak, "Köyden bir grup kız çocuğuyla birlikte dağa gider ağaç dallarını toplardık. Bu sırada yürekten gelen bir sesimiz vardı. O zamanlar bu kadar çatışmalar, savaşlar, kavgalar ve göçler yoktu. Yüreğimizde sadece neşe vardı. Bu sevinçle ezgiler söylerken, kelebekler gibi kanatlanıp uçuyorduk. İşlerimiz, zamanımız hep ezgi söylemekle geçiyordu” dedi.

Sesleri yasaklandı

Suriye'de yaşanan savaşa dikkat çeken Nûra Al-Hesen, sözlerine şöyle devam etti: “DAİŞ çetelerinin bölgemize ve dağlarımıza yönelik saldırıları bizlerde büyük etkiler yarattı. Kadınların konuşması, komşuya gitmesi, yüzünün görünmesi, şarkı söylemesi, yürümesi; kısaca her şey yasaktı. DAİŞ kadınlara dair İslam adı altında her şeyi yasakladı. Siyah çarşafın altında nasıl ezgi söyleyebilirdik ki? O devir bitene kadar dağlarda ne Bêrîvanlar kalmıştı ne de kadınların söylediği ezgiler… Ta ki DAİŞ çeteleri bu topraklardan temizlenene kadar.”

‘Eski günlerdeki gibi olsaydık’

Arapça ezgiler söyleyen Nûra Al-Hesen, günümüzde eski ezgilerin unutulmasını büyük bir kayıp olarak ifade ederken, "Birçok geleneğimiz azaldı. Bunun nedenlerinden biri eskisi gibi mutlu değiliz ve artık toplum kendisine göre bir yaşam sürüyor. Toplum artık teknolojinin gelişimine göre hareket ediyor ve gelişmiş insanlar olarak kendini gösteriyor. Aslında günümüzün dünyası eskisi gibi değil ancak keşke eski günlerdeki gibi olsaydık” şeklinde konuştu. 

‘Mirasımıza sahip çıkmalıyız’

Yeni nesilleri eleştiren Nûra Al-Hesen, her ne olursa olsun kültürlerinin korunması gerektiğine inanıyor. Nûra Al-Hesen, “Şimdiki genç nesiller güzelliği makyajda görüyor. Makyaj malzemelerinden gelen güzelliğin dışında hiçbir şeyi o kadar önemli görmeyen bir nesil yetişiyor. Ezberledikleri şarkılar bile yeniçağa ait. Halkların tarihi ve sanatı korunmalı. Yeni nesillerin eski ezgilere ve seslere ilgisiz kalmasını tehlikeli bir durum olarak görüyorum. Onlar için bu dönem iyi ve ilerlemiş olabilir. Bugünün nesilleri mirasımıza sahip çıkmalı" dedi.

Medyaya büyük görev düşüyor

Nûra Al-Hesen, günümüz çağında medyanın rolünün çok önemli olduğuna dikkat çekerek, "Televizyon ve medyanın rolü yeni nesillerimizi eğitmek. Çünkü artık dünya internet üzerinden dönüyor, talebimiz de bu yönde. Toplumların geleneklerini gösteren program ve dosyalar hazırlanarak okuyucu ve izleyicilere sunulmalı. Sanatsal, tarihi ve sosyal konulardaki programlar olumlu sonuçlar getirir ve günümüz nesilleri tarihleri hakkında bilgi sahibi olur” diye belirtti.