Kentin duvarlarını tuvale dönüştüren Mural Sanatı
Duvarlara resim yapmanın yeri, insanlık tarihinde oldukça eskilere dayanıyor. Günümüzde ise duvarlara yapılan resimler çağdaş bir sanata dönüşmüş. Mural sanatını, vinçlerin ve iskelelerin tepelerine korkusuzca çıkıp icra eden kadınlardan biri de Aslınur Ulus.
RÜYA HÜSEYİNOĞLU
İzmir- Aslınur Ulus, İzmir doğumlu genç ve yetenekli bir sanatçı. Çocukluğunda başlayan duvarlara çeşitli çizimler yapma dürtüsü, çevresindeki insanların da onu doğru bir biçimde yönlendirmesiyle beraber sanatsal bir çerçeveye eviriliyor. Nitekim ailesinin bu özel yeteneğini engellemeyip destek olmasıyla birlikte, Aslınur güzel sanatlar lisesine girmek istiyor. O dönem sınavları kazanamayınca bir süre resimden ve o çok sevdiği çizgilerden uzaklaşıyor.
Aradan birkaç sene geçtikten sonra, içindeki resim yapma ve bunu akademik bir eğitimle taçlandırma arzusu, onu yeniden harekete geçiriyor. Aslınur bu defa Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Resim bölümünü kazanmayı başarıyor. O zamandan günümüze kadar 12 ayrı karma sergiye katılan Aslınur, 5 senedir de mural sanatını icra ediyor.
Mural sanatı grafitinden farklı
Mural sanatı veya daha çok kullanılan şekliyle mural art; genel anlamda dış mekanlarda, sokaklarda, duvarlara yapılan resim çalışmalarını ifade ediyor. Mural, grafiti ile birbirine karıştırılan bir sanat disiplini. Çalışma sahaları birbirine yakın olsa da mural art, grafitiden farklı olarak resmi izin ile yapılıyor. Öte yandan grafiti daha çok yazıya odaklı bir çalışmayken mural sanatında resim ile ifade ön plana çıkıyor. Mural sanatının İzmir’deki başarılı temsilcilerinden biri olan Aslınur Ulus ile bir araya gelerek; hem kişisel hikayesini hem de son dönemde popülerliği artış gösteren bu özel sanatın detaylarını konuştuk. Aslınur, mural sanatına olan başlangıcını ise söyle aktarıyor:
“Üniversitedeyken harçlığımı çıkarmak için cankurtaranlık yaptığım dönemde duvara resim yapan bir hoca ile tanıştım. O zaman büyük ölçüde o hocamdan işi öğrendim diyebilirim. Bu iş sayesinde farklı ülkeleri ve şehirleri gezdiklerini de görünce, çok hoşuma gitti. O zamandan beri bu alanda kendimi hep ilerlettim ve şu an itibariyle de güzel bir noktaya doğru gittiğimi düşünüyorum.”
Sanat olarak algılanmıyor
Aslınur, arkadaşı Pınar Çetin ile beraber yaptıkları işleri büyük bir zevkle ürettiklerini söylüyor. Duvarlara resim yaparken iskelenin üzerine çıkmak veya bir vincin tepesinde çalışmak, bu hazzı onun nazarında pekiştiren unsurlar. Yaptığı çalışmaların bir sergi salonundan ziyade kamuya açık alanlarda, herkesin görebiliyor olması da yaptığı çalışmayı onun için farklı kılıyor. Yine de insan odaklı ve doğrudan karşılıklı anlaşmaya dayalı bir iş olduğundan, bir sanatçı olarak zaman zaman kendilerinin konumlandırıldıkları yerden haklı olarak şikayet ediyor. Vince çıkmak ya da iskele kurmaktan ziyade; düşünsel bir çaba ve incelik barındıran sanatının anlaşılamadığı ya da basite indirgendiği noktalar onu üzebiliyor. Türkiye’de kendi tarzlarında çalışma yapmak, bu anlamda hem Aslınur hem de Pınar için bazen epey zorlayıcı olabiliyor.
“İnsanlara iyi davranmak, bir anlamda esnaf dilinden anlamak gerekiyor diye düşünüyorum. İşleri genellikle resmi yaptıracakları duvarın önünde konuşuyoruz. Buraya kendi istedikleri bir resmi veya bizden talep ettikleri tasarıma göre yapacağımız işi şekillendiriyoruz. Aslında kendi tarzımızda işlerimizi yapmak istedik. Türkiye’de buna pek imkân olmuyor. Resim yapacağımız mekânın veya duvarın sahibinin kişisel isteklerine göre hareket edilmesi isteniyor. Bu sebepten ne yazık ki tam anlamıyla kendi tarzında çalışamıyorsun. Kendi tarzında çalışmak istediğinde de maddi konuda kendine ket vurman gerekiyor. Sonuç böyle olunca biz de insanların istediklerine yönelmek durumda kalıyoruz; ama yine de kendi isteklerimizi ve tarzımızı da anlatıyoruz.”
“Sadece zamanımızı alabiliyorlar, sanatımızı değil”
Ülkemizde duvar ressamlığı olarak da anılan mural, henüz tam anlamıyla oturmamış bir alan. Sanatçılar yeteneklerini duvara belli bir estetik kaygı içinde yansıtmaya çalışırken kendileri dışında kalan etkenlerle baş etmek durumunda kalabiliyor. Öte yandan sanılanın aksine fiziksel açıdan müthiş bir efor harcamak icap ediyor. Buna rağmen Aslınur, pek çok alanın aksine mural sanatında bariz bir ayrımcılığa uğramadığını, hatta erkeklere kıyasla kadınların pek çok açıdan daha avantajlı olduklarını söylüyor. Onu asıl rahatsız eden şey ise sanatını görmezden gelenler!
“Bir erkek ile çalıştıklarında; insanların genelde işin sanatsal boyutunu unuttuklarına ve onlara daha çok usta gibi davrandığına tanıklık ettim. Biz olunca en azından biraz daha kibarlaşıyorlar. Asıl beni kızdıran şey, yaptığım iş sahibinin oraya sadece sıva yapmaya gelmişim veya bana o mekanın bir eşyası gibi davranması oluyor. Bunun bir sanat olduğunu anlayamıyorlar. İşte tam olarak bu, bizim açımızdan çok üzücü olabiliyor. Bu işin zorlukları elbette var. Örneğin iskele veya vincin tepesine çıkıp duvarlara resim yapıyoruz. İki kadın olarak zor gibi görünüyor yaptıklarımız; ancak işi seviyorsanız o zorlukları pek görmüyorsunuz. Sevdiğim ve sürekli hatırlama ihtiyacı hissettiğin bir söz, işte o zaman tam anlamıyla geçerli oluyor: “Hayatın boyunca sevdiğin bir işi yaparsan, çalışmıyor gibi hissedersin”. Sadece hiç tanımadığın ve iş yaptığın insanlar seni satın almış gibi davranıyorlar. Bu tavırlarla uğraşmak, bu sürecin en zor kısmı. Ama neticede o sadece benim zamanımı satın alıyor, sanatımı değil!”
“Yaptığım iş tarladaki kadının yaptığından farklı değil”
Başka kadınların da kendisi gibi zorlu iskelelere çıkıp vincin tepesinde dahi resim yaptığını görmek, Aslı için büyük bir keyif. Kendisi; işin en azından cinsiyet ile ilgili olmadığı algısının bu sayede oturduğunu düşünüyor. Bazı işlerde dekoratif sıva veya alçı yapan Aslı, bu durumdan da asla gocunmuyor.
“Bazen masa başında çalışıp bir sonuç göremediğim herhangi iştense, sıva yaptığımda gördüğüm sonuç beni mutlu ediyor. Tabi zanaat kısmı farklı bir boyutta, el gücünle yapılıyor. İşin sanat kısmı ise daha kendinden, beyninden, kalbinden geçenleri de barındırıyor. Yaptığın işlerde o duvarlarda yaparkenki ruh halini ve duygularını bakan kişiler görüyor. Bunu bilmek bile aslında başlı başına çok büyük bir haz. Tarlada çalışan kadın da koca koca yükleri kaldırıyor. Bunu da ondan farklı görmüyorum. O yüzden o iskelenin üzerine çıkmak, beni korkutmuyor.”
Aslınur, kendi hikayesinden cesaret bularak mural sanatına bir biçimde dahil olmak isteyen kadınları da es geçmiyor. Özellikle, bu düzeye tam anlamıyla sıfır noktasından geldiğini, belli bir sabır ve çaba sayesinde mutlaka sonuca ulaşılabileceğini vurguluyor.
“Bunu; yapılamayacak, çok çok zor bir iş olarak görmesinler. Bu alanda eğer belli bir eğilime sahip olduklarını düşünüyorlarsa; gerekli isteği gösterirlerse, mutlaka başarılı olurlar. Her fırsatta vurguluyorum, ben de sıfır noktasından buraya geldim. Hiçbir işi “yapılamaz” olarak görmemek gerekir. Sadece sabırlı olmak gerekiyor.”