Kadınlar hem avlanıp hem de bebeklerini taşıdı
Paleolitik döneme dair verileri analiz eden antropologlar, kadın ve erkeğin avı takip etmek ya da öldürmek için eşit zaman harcadığını, kadınların bu işi genellikle regl oldukları ya da emzirdikleri bebekleri taşıdıkları sırada yaptığını belirledi.
Haber Merkezi- Biyolojik antropologlar olan ABD’deki Delaware Üniversitesi’nden Sarah Lacy ve Notre Dame Üniversitesi’nden Cara Ocobock, kadınların avlanma gibi dayanıklılık gerektiren faaliyetlere fazlasıyla uygun olduğu ve tarih öncesi avlara katılmadıklarını destekleyen çok az kanıtın mevcut olduğunu belirtti.
‘Cinsiyeti temel alan iş bölümüne ilişkin çok az bulgu var’
Daha önce American Anthropologist adlı dergide yayımlanan iki makale özetlenerek Carly Cassella imzasıyla Science Alert sitesinde paylaşıldı. Carly Cassella, Lacy-Ocobock ekibinin kendi cinsiyetlerinin entelektüel ve fiziksel açıdan daha üstün olduğunu düşünen erkek antropologlarca ilk olarak 1960’larda ortaya atılan ve etki yaratan ‘Avcı Adam’ teorisine meydan okuduğunu belirtti.
Cinsiyeti temel alan iş bölümüne ilişkin çok az bulgu var’
Carly Cassella, insanlık tarihini tarımın ortaya çıkışına dek içine alan bir dönem olan Paleolitik döneme dair verileri analiz eden Sarah Lacy ve Cara Ocobock’in, Paleolitik devirlerde cinsiyeti temel alan bir iş bölümünü düşündürecek çok az bulgu olduğunu savunduğunu belirterek, şunları aktardı:
“Başlangıçta erkeklerin avcı olduğu fikrini desteklemek amacıyla ileri sürülen alet yapımı, çakmaktaşının yontulması ya da mızrak fırlatma gibi kanıtların tamamının kadın eli tarafından da kolayca gerçekleştirilebileceğini belirtiyorlar. Buna ek olarak, tarihöncesi erkek ve kadın iskeletleri hem silahlarla hem de büyük hayvan avcılığı gereçleriyle birlikte gömülü halde bulundu ve bu durum cinsiyeti temel alan bir toplumsal hiyerarşinin olmadığına işaret ediyor.”
‘Kadın avcılığına ilişkin kanıtlar var’
Bu yılın başlarında gerçekleştirilen bir araştırma, geçen yüzyıldan kalan avcı-toplayıcı toplumların yüzde 80’ine yakınında kadın avcılığına ilişkin kanıtlara rastlandığını ortaya çıkardığına dikkat çeken Carly Cassela, yazısının devamında şu tespitlere yer verdi:
“Dahası, avlanmanın en büyük besin kaynağı olduğu toplumlarda, kadınlar zamanının yüzde 100’ünde avlanma faaliyetine katılıyordu. Bu toplumlarda yaşayan anneler çocuklara bakmak için kampa geri dönmekten ziyade, ava veya balık tutmaya giderken genelde çocuklarını yanlarında götürüyordu.
Örneğin Filipinler’deki Agta kabilesi kadınları, hayvanları öldürmek için erkeklerin avlanma tekniklerinden büyük oranda farklı olan eşsiz stratejilere ve tercih edilen silahlara sahiptir. Netice itibariyle, her iki cinsiyet de avı takip etmek ya da öldürmek için eşit zaman harcıyor ve kadınlar bu işi genellikle regl oldukları ya da emzirdikleri bebekleri taşıdıkları esnada yapıyordu. Avlanmak söz konusu olduğunda, özellikle de kadın bedeninin gereken yapıya sahip olmadığı ya da yetersiz olduğu fikri uydurmadır.”
‘Cinsiyetler yaşama eşit düzeyde katkı sağladı’
Yazıda, Sarah Lacy ve Cara Ocobock’un şu tespitlerine vurgu yapıldı: “Dünya görüşü mevcut Batı ataerkilliğini temel alan araştırmacıların cinsiyet rollerine ilişkin varsayımları, 100 bin yıl veya daha da önce yaşayan topluluklar için ‘varsayılan’ sosyal örgütlenme biçimi gibi görülmemeli. Geçmişte, tüm cinsiyetler yaşama eşit düzeyde katkı sağladı ve ileriye dönük araştırmalar bu hususu ‘varsayılan’ olarak kabul etmeli.”