Burcu Yıldız: Hikaye oluşturarak koleksiyonlarımı tasarlıyorum
Burcu Yıldız, çocukluğundan beri resim sanatına olan ilgisini geliştirmek için üniversitede moda tasarımı okuyor. Resim yeteneğini ve moda tasarımını kendine özgü bir dille harmanlıyor. “Desen sanatı” olarak bilinen bir alanda ilerleyen Burcu, çizdiği desenleri kumaşla buluşturup kendi markasını oluşturuyor.
ZEYNEP PEHLİVAN
İzmir- Dijitalleşmenin artmasıyla beraber tasarım dünyasında radikal bir dönüşüm yaşanıyor. Bu dönüşüm, özellikle farklı disiplinler arasındaki teması arttırdı. Tasarım çağının yeni dinamiklerine son derece hakim olan Burcu Yıldız, sanatsal üretim odaklı kabiliyetlerini daha çok moda ve tekstil tasarımlarıyla buluşturan yetenekli ve genç bir sanatçı. Kendisinin aynı zamanda “Burcu Yıldız Art Gallery” isimli bir stüdyosu var. Desen tasarımı konusunda son zamanlarda adını daha sık duymaya başladığımız Burcu, fark yaratan çalışmalarıyla Türkiye’yi aynı zamanda yurt dışında da temsil ediyor. Çizim, onun için belli bir ritim eşliğinde duygularını dışa vurduğu bir tür meditasyon.
Burcu çocukluğundan bu yana resim konusunda tutkulu olmasına rağmen üniversitede doğrudan moda tasarım alanında eğitim görmek istiyor. Bunun gerekçesini ise “Tasarımın sürecini öğrenip bunu resimle birleştirmek ve nihayetinde de markalaşma yoluna girmek istiyordum” cümlesiyle açıklıyor. İzmir Ekonomi Üniversitesi, Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi’nden mezun olduktan hemen sonra, hedeflediği üzere kendi markasını kurmayı başarıyor. İzmir’de stüdyosundan çalışmalarını yürüten Burcu, kısa süre içinde hem yurt içinde hem de yurt dışında katıldığı fuarlarda başarılı koleksiyonlarına imza atıyor. Diğer yandan da uluslararası düzeyde markalarla iş birliği yapmayı başarıyor. Resimle ilgili yeteneklerini tasarımla bir araya getiren Burcu Yıldız, desen sanatı konusunda İzmir’de çalışma yürüten tek kişi.
“Şu anda ağırlıklı olarak desen tasarımı yapıyorum. Yurt dışında benim mesleğimi yapan çok insan var; ancak İzmir’de şu anda bunu yapan yok. “Moda tasarım” denildiğinde akla ilk etapta hemen modaevleri geliyor. Bu alanda gece kıyafeti ya da gelinlik üzerine yoğunlaşıyorlar. Ben açıkçası özellikle yeni mezun olacak genç arkadaşların desen üzerine yoğunlaşmasını çok isterim. Özellikle de çizim konusunda belli eğilimleri varsa. Ben kendi adıma çeşitli illüstrasyonlar oluşturuyorum, senaryo yazıyorum ve daha sonrasında onları çiziyorum. Ardından renk ve tarz konusunda modadan referans alarak çizimlerimdeki son düzenlemeleri yapıyorum. Bu çizimler akabinde ipek kumaşlara basılıyor. En nihayetinde de fuarlarda sergileniyor ve burada alıcıyla buluşarak mağazalara giriyor.”
Çizimlerinin odağında öykü var
Hangi sanat disiplini olursa olsun, yaratım sürecinin odak noktasına her şeyden önce öykü kurgusunu yerleştirmek, anlatıya bambaşka bir değer ve boyut katıyor. Hikâyenin gücü ve büyüsünü hissettiğimiz eserler, sanatın büyük ölçüde bir anlatı becerisi olduğunu anımsatıyor. Zira Burcu’nun başarısı, tasarımlarına her şeyden önce hikâye temelinde bakmasında yatıyor.
“İnsanları her daim gözlemlemeyi çok önemsiyorum ve seviyorum. Bu bağlamda kendimden, çevremden, doğadan ilham almaya çabalıyorum. Aslında bunu yaparken işin temelinde alttan alttan bir senaryo kurguluyorum, bir hikâye yazıyorum. İşin anlatım ve kurgulama biçimiyle epey vakit harcıyorum. Tasarım sürecimin yüzde yetmişi hikâye tarafıdır diyebilirim. Geri kalansa zaten doğrudan üretim kısmı. O aşamada da doğru kumaş seçimi, renk ve numune gibi meşakkatli çalışmalar devreye giriyor. Kafamda kurduğum senaryoyu çizimlere aktarırken iki elimi birden kullanıyorum. Kurguladığım hikâyenin, bir tema etrafında koleksiyonun bütününe yayılması, çalışmalarımı özgün kılıyor diye düşünüyorum. Çizimlerimde kendi tarzımı oluşturmaya çalışıyorum. Mesela eski yıllarda daha çok geleneksel sanata yakındım, daha realist çalışırdım; ancak seneler geçtikçe insanın tarzı değişiyor ve bir biçimde kendi yolunu buluyor.”
“Yurt dışında alımlar daha kolay”
Burcu, bir tasarımcının aynı anda pek çok şeye hakim olması gerektiğinin altını çiziyor. Özellikle dünya trendlerini takip etmenin, evrensel düzeyde işler yapma noktasında oldukça önemli buluyor. Üretimlerini her iki sahada da sergilediği için bu konuda çok daha sağlıklı kıyaslamalar yapma şansına sahip.
“Bir tasarımcı politik ve sosyolojik dinamiklerden muaf değildir. Türkiye çok zor zamanlar geçirdi, bunu biliyoruz ve kabul ediyoruz; ancak baktığımızda dünya genel anlamda çok daha rahat hareket ediyor. İçinde bulunduğumuz coğrafyanın ekonomik koşulları kötüleşti. Yurt dışında ise ürünlerin alımı elbette daha kolay. Bu nedenle Türkiye’de daha sınırlı bir kitleye hitap etmek durumunda kalıyoruz. Tabi buna rağmen bizim kültürümüzde de çini, ebru, hat, minyatür ya da çömlekçilik gibi aslında çok kıymetli, geleneksel sanat disiplinleri var. Bugün baktığınızda yurt dışındaki sanatçılar ve tasarımcılar bu değerleri bizden alıp kullanabiliyorlar. Oysa bunlar bizim elimizde çok daha kıymetli durabilir. Bu anlamda doğru yönlendirmeler yapmamız, yeni mezun arkadaşlarla daha fazla bir araya gelmemiz gerekiyor. Onlara yaptığımız işleri kapsamlı bir şekilde anlatmamız çok önemli.”
“Önemli olan vazgeçmemek”
Her sene yüzlerce öğrenci, tasarım alanından mezun oluyor. Sektörde deneyimli olan kişilerin, kendi yollarını belirleme noktasında olan bu genç insanlara rehberlik edip deneyimlerini aktarmaları, elbette oldukça kıymetli. Kendi stüdyosunu kurmuş, kendi markasını yaratmış ve Türkiye’yi yurt dışında temsil etmiş bir sanatçı olarak Burcu’nun tasarım alanına ilgi duyan genç arkadaşlara söyleyecek birkaç cümlesi var:
“Bu hem çok tatlı, hem de çok zor bir meslek. Açıkçası çok çalışmamız ve gözümüzü sürekli açık tutmamız gerekiyor. Sosyal medya denen güzel bir alan var, bu gücü doğru kullandığınızda tüm dünyaya ulaşabiliyorsunuz. Eskiden sürekli fuarlara gitmemiz gerekiyordu, oysa şimdi her sene gitmemize gerek kalmıyor, uzaktan dijital olarak da kotarabiliyoruz. Genç arkadaşların bu işin peşini hemen bırakmamaları gerekiyor. Nihayetinde yer yer başarısızlıklara da uğrayacaklardır muhakkak. Ben kendi adıma zaten karar vermiştim gelecekte ne olacağıma. Önüme bu süreçte pek çok engel çıktı, bunlar şüphesiz ki hepinizin karşısına bir biçimde çıkacaktır. Önemli olan bu noktada bu engelleri savurabilmek; vazgeçmemek, kırılmamak. O direnme gücünü koruyabilmek!”