Başka bir hafıza merkezi: Rojava Film Komünü

“Tarih 13 Kasım 1960” denildiğinde Rojava topraklarının hafızasından sinema salonlarından yayılan çocuklarının feryatları gelir... Belki de işte tamda bu yüzdendir Kuzey Doğu Suriye topraklarında hala tam teşekküllü sinema salonlarının olmaması. Ancak Rojava Film Komünü, sinema salonlarından bir halkın hafızasını pozitif yönden canladırma çabalarını asla elden bırakmıyor. Rojava Film Komünü Yönetim Kurulu Üyesi Nadiya Derweş ile bölgede sinemayı, sinema dendiğinde bölge halkında oluşan algıyı ve kadınların sinemada etkisini ve elbette çalışmalarını konuştuk.

ROJ HOZAN

Qamişlo – Kürt sinemasının “sınırları” kavramı net bir şekilde aydınlatılamamıştır. Bu nedenle ilk sinema deneyimlerine ve yapım aşamalarına dair henüz pek bir şey bilinmiyor demek yanlış olmaz. “Zarê” adlı ilk Kürt filmi 1926'da Ermenistan’da Ermeni yönetmen Hamo'nun yönetmenliğinde çekildi. Bu film bir aşk hikayesi olması kadar Kürtlerin sinema tarihinde beyaz perdeye yansıyan ilk kareler olarak hafızalara kazındı. Zaman içinde her ne kadar yönetmenler ve sinemaseverler öncülüğünde filmler dış ülkelerde yapılsa da gerçekliği yansıtmıyordu. 14 Temmuz 2015'ten bu yana ise sinemada Kürt yapımı filmlerin bariz bir şekilde beyaz perde de yansımasını bulduğunu işaret ediyor bize pratikler.

13 Kasım 1960: Amêdê Sineması Katliamı

Bilhassa Rojava ve Kuzey Doğu Suriye topraklarında Suriye’nin BAAS rejimi tarafından 13 Kasım 1960 yılında Amêdê Sineması'nın yakılmasıyla birlikte bölge halkı film izlemekten uzaklaşmış ve sinema onlar için kötü bir anı olarak kalmıştır. 500 ilkokul öğrencisinin tıklım tıklım doldurduğu sinema salonunun kapıları kapatılarak yakılması sonucu 283 kişi can verdi. Konuya ilişkin konuşan Rojava Film Komünü Yönetim Kurulu Üyesi Yönetmen Nadiya Derweş, Kürt kültürünün yaşatılmasında sinemanın önemli bir yer olduğunu belirterek anlatımlarından bölge halkının hafızasından kötü anıların yerini yaptıkları çalışmalarla olumlu bir yöne evriltme gayreti sarf ettiklerini anlıyoruz.

Rojava Film Komünü kuruldu

Rojava Kürdistan’ında sinemanın gelişmesine değinen Nadiya Derweş, “Eskiden Rojava Kürdistan’ında sinema salonları vardı. Halk filmleri kitlesel bir şekilde izliyordu. Ancak bu kültür özellikle Amêdê Sineması’nın yakılmasıyla birlikte zaman içerisinde eridi. Halk sinema salonlarına gitmeye korkar oldu. Çünkü o süreçte Suriye rejimi egemendi ve halk onların yapacağı eylemlerden korkuyordu. Rojava Devrimi kendisiyle birlikte bir değişim yarattı. Esas ayaklarından biri de sanattı. Kimi sinemacılar ve sinemaseverler Rojava Kürdistan’ında film çekilmesi ihtiyacı gördüler. Rojava Film Komünü bu amaç doğrultusunda kuruldu. Topraklarımız yeni özgürleştirildiği için birçok konu film konusu oluyordu. Şahadetler, birçok savaş olayı, göç ve diğer yandan kültür, toplum ve örgüt anlamında birçok konu ön plana çıkıyordu. Bu olaylar kamuoyunda, dünyada sadece bir haber olarak geçmiş olabilir ancak bizler iyi bir gözle olayı bütün ayrıntılarıyla ele almak istedik” dedi.

“Bizi en çok biz yansıtırız”

Kürdistan sınıları dışında birçok ülkeden üstelik çok sayıda sinemacının kadınların rolü ve direnişi üzerine film, belgesel ve kısa film çektiğini ifade eden Nadiya Derweş, “Acaba bizi ne kadar yansıtabildiler? Dış bir gözle bize baktılar! Bana göre bu yeterli değil. Kendi toplumumuzun hikayelerini bizim çekmemiz gerekirdi. Çünkü olayı yaşayan biziz ve detayları en çok verecek olan da bizleriz. Kültürümüz, mücadelemizi ve savaşçı ve toplumumuzu biz daha iyi tanıyoruz. Bu nedenle daha iyi anlatabiliriz. Bizi en çok biz yansıtırız” ifadelerini kullandı.

Halkta değişim sağladılar

Nadiya Derweş, Rojava’daki sinema üzerine uğraşı verenler, oyuncuları ve teknik donanımına ilişkin değerlendirme yaparak şu ifadeleri kullandı: “İlk aşamada bazı sinemacılar Rojava Kürdistan devriminde halk için yeni bir şeyler yaratmak istediler. Bu amaçla sinema eğitimleri örgütlendi ve filmlerin gösterilmesine başlandı. Bunca yıl sonra toplumumuzda sinema kültürünün yeniden gelişmesi açısından bu çok önemli bir adımdı. İlk eğitim, Şehit Yekta Herekol Akademisi'nde verildi ve bir yıl sürdü. Her üye bir senaryo yazıp kendi senaryolarının yönetmeni oldu ve gelişmelerle birlikte artık kendileri film çekebiliyor. Film gösterimi bölümü de çok önemlidir. Doğrudur henüz sinemamız yok ancak bizler filmlerimizi tüm kültür sanat merkezlerimizde, köylerde ve mahallelerde göstermeye devam ediyoruz. Öte yandan halkımızın filmlere bakışı bizim için çok önemlidir. Bu konuda kalıcı bir güven sağlamak için çok zorluk çektik. Ayrıca halk çocuklarını sinemaya filmlerde rol almaları için göndermiyordu. Buna cesarette edemedi. Ancak şuan büyük bir gelişimin olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü bir filmin içeriği bu toplumun iyi ve kötü yanlarını tanımladığında, toplumda rahatlık yaratır ve filmi sevmelerini sağlar.”

Kadro kadınlardan oluşuyor

Kadın yönetmenlerin rolleri ile kadın oyuncuların durumuna dikkati çeken Nadiya Derweş, “Elbette kadının öncü olmadığı bir sinemada, sinemanın tanımı da eksik kalıyor. Bunun için kadın yönetmenlerimiz sinemada öncülük ediyor ancak sayıları gerçekten çok az. Toplum ilk başlarda kadınları sinemaya göndermiyordu. Bu yüzden çok zorlandığımızı belirtebilirim. Çünkü kadın oyunculara ihtiyacımızın olduğunu söylediğimiz aileler bunu kabul etmiyordu ancak bu durumu da aştığımızı söyleyebilirim. Şuan kadın yönetmenlerimiz kadınları odak konusu ediyor ve başlıca oyuncuları da kadınlardır. Örneğin ‘Berbû’ filminin yönetmeni Safinaz Evdike filminin senaryosunu yazıp yönetti. Filmin konusu Serêkaniye’nin nasıl işgal edildiği ve kadınların yaşadıkları zorluklardı. Berbû filminde yönetmen, yönetmen yardımcısı, kameramanlar, oyuncular, makyajcılar, kostümcüler ve seslendirme sanatçılarının hepsi kadındı.”

20’den fazla kısa film 7’yi aşkın belgesel ve 5 sinema filmi

Nadiya Derweş, “20'den fazla kısa film, 7'den fazla belgesel film ve 5 film çekildi ve çekilmeye de devam ediliyor. Bir kısmının montajı daha tamamlanmadı. Konularımız ayrıca kültür, kadın, dil, savaşçıların direnişi, dengbêji ve toplumu ilgilendiren bütün konular hakkında” diye konuştu. Filmlerinin ayrıca bazı uluslararası festivallerde gösterildiğini ve ödüller kazandığını sözlerine ekleyen Nadiya Derweş, “Ayrıca Rojava Kürdistan film camiasına festivalin bir yeni bölümünü ekledik. Başlangıçta 13 Kasım'da küçük bir festival olarak sunduk. Daha sonra uluslararası bir festival haline geldi. Birçok yabancı ülke filmlerini festivalimize gönderdi ve biz onları burada gösterdik” dedi.

“Filmin her şeyi gerçek”

Kürt sineması ile diğer ülkelerdeki sinemaları karşılaştıran Nadiya Derweş, “Dış ülkelerdeki filmlerin konuları çoğunlukla hayal ürünü ve filmin çekildiği yerlerde dekorlardan oluşuyor. Bizim ise senaryolarımız toplumun gerçekliğini dile getiriyor. Filmlerimiz çektiğimiz sırada çoğu zaman bölgede saldırılar oluyordu. Filmi çektiğimiz zaman bombaların sesini duyuyorduk. Filmlerimizde oyuncular kendi yaşadıklarını oynuyor aslında. Hatta filmi çektiğimiz yerlerde o olayın yaşandığı yerdir. Oradan kalan kalıntılar var” ifadelerini kullandı.

Önlerinde daha çok proje var...

Şuan ellerinde senaryosu hazır olan bir filmin olduğunu aktaran Nadiya Derweş, “Önümüzdeki aylarda film hazırlığına başlayacağız. Ayrıca bir dizi çekimi de var önümüzde. Önümüzdeki süreçte bunu da duyuracağız. Ayrıca sinemanın her alanındaki eğitimlerimiz de devam ediyor. Beklentimiz önümüzdeki süreçte sinema salonlarının açılmasıdır” diye belirtti.