"Artık duvarlara değil dinleyicime şarkı söylemek istiyorum!"

Pandemi döneminde getirilen kısıtlamalar, sahne sanatları icra eden birçok sanatçıyı maddi ve manevi olarak zor bir sürece sürükledi. Dinleyicileri ile buluşamayan müzisyen Cansu Nihal Akarsu, sosyal medya aracılığıyla yapılan konserlerin, sahne ile aynı verimlikte olmadığını söylüyor. Ayrıca sayısı 100’e yaklaşan müzisyen intiharlarına dikkat çekerek, “Bence genel anlamda bir görmezden gelme durumu var. Hiç kimse bu intiharları konuşmuyor bile” diyor.

RÜYA HÜSEYİNOĞLU
İzmir - Koronavirüs vakalarının başlamasıyla beraber kimi sektörlere öncelikli olarak kısıtlamalar getirildi. Kültür sanat alanında yer alan ya da bağımsız çalışmalar yürüten tiyatrocu, sinemacı ve müzisyenler bu süreçten hem maddi hem de manevi düzeyde en çok etkilenen kesimler. Özellikle müzisyenler, uzun zamandır devam ettirdikleri eylemlerine rağmen devletten veya yerel yönetimlerden yeterli desteği alamıyor. Eğitim aldığı alanda pandemi öncesine kadar oldukça üretken olan müzisyen Cansu Nihal Akarsu ile hem caz müziği hem de onlarca müzisyenin maddi nedenlerden dolayı intihar ettiği bu zorlu dönemi konuştuk.
"Pandemi öncesinde yaptığım işin karşılığını alıyordum"
Müzik eğitimine güzel sanatlar lisesinde başlayan Cansu Nihal Akarsu, o dönem müzik öğretmeni olmak istemediğine karar veriyor. Daha akademik ve profesyonel bir müzik eğitimi almak adına konservatuar sınavlarına giriyor ve 9 Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda okumaya hak kazanıyor. Burada Viyolonsel bölümünden mezun olan Cansu, caz ile tanışma serüvenini şöyle aktarıyor:
“Lisede de caz müziğine belli bir ilgim vardı ama asıl üniversite döneminde iyice merak sardım diyebilirim. Çeşitli vokallerle çalıştım, bazı hocalardan teorik dersler aldım, İzmir’de sahne yapma şansım oldu. Bu oldukça emek isteyen ve biraz ara verdiğinizde de bir o kadar nankör bir meslek. Sürekli olarak iç içe olmanız, pratik yapmanız, kendinizi yenilemeniz gerekiyor. Ben pandemi öncesine dek bu işin karşılığını maddi ve manevi anlamda aldığımı düşünüyorum. Farklı gruplarım, düzenli çalıştığım arkadaşlarım dışında sürekli yeni tanıştığım ekipler oluyordu. Öte yandan pandemi öncesinde festivaller ve sahneler oldukça yoğundu. Yurt dışından gelen sanatçılarla atölye çalışmaları yapabiliyorduk. Tüm bunlar benim kendimi taze tutmamı sağlayan etkenlerdi.”  
"İntihar eden müzisyenler konuşulmuyor"
Cansu, hem çok sevdiği caz müziğini icra edebileceği alanları genişletmek hem de genel anlamda neler yapabileceğini görmek açısından pandemiden yaklaşık bir sene kadar önce İstanbul’a taşınıyor. Caz sahnesinde seyirciyle kurulan canlı etkileşimin bambaşka bir his olduğunu belirten Cansu; bu hislerden önemli düzeyde beslenen müzisyenlerin pandemi ile beraber motivasyonlarını kaybetmeye başladığını dile getiriyor:
“Pandemi döneminin müzisyenler üzerinde hem ruhsal hem de ekonomik açıdan etkileri oldu. Ben daha çok manevi açıdan etkilendim. Sahneden seyirciden kopartılıyorsunuz ve evlerinize hapsoluyorsunuz. Bence genel anlamda bir görmezden gelme durumu var. Sayımız da az değil, 500 binden fazla insanın yer aldığı bir sektörden söz ediyoruz. 15 bin müzisyene 1000 TL yardım yapmak için bile bir sürü şey istendi.  Yani başka şeylerle de o kadar vakit harcasam, 1000 TL’yi yine kazanabileceğimi düşünüyorum. Bu nedenle herhangi bir başvuruda bulunmadım; ama biliyorum ki bununla geçinmek zorunda olan 3-4 kişilik aileler var. Hayat arkadaşıyla birlikte müzisyen olan insanlar var. Ben bir şekilde özel dersler veriyorum. Bu süreci atlatmaya çalışıyorum ama herkes için durum bu şekilde değil. Sadece bu dönemde 100’e yakın müzisyen intihar etti ve hiç kimse bunları konuşmuyor bile!” 
"Başka bir iş yapmayı bilmiyorum"
Bu aralar, single olarak yayınlamayı düşündüğü bir şarkısı üzerinde çalışmalar yürüten Cansu, sürekli bir şeyler üretmeye alışık olan müzisyenlerin pandemi ile beraber yaşadığı belirsizliklere işaret ediyor.
“Bu dönemin tek artısı, kendinize dönük belli çalışmaları yayınlama fırsatı bulabiliyor oluşunuz diyebilirim. Ama yine de bir noktadan sonra karşınıza çıkan belirsizlik duygusu, korkunç bir his. İnternette de arada bir şeyler paylaşıyorum; ama yine de karşımda duran birine bir şeyleri aktarıyor olmak çok daha farklı. Yani dışarıda, bir bar veya konser sahnesinde, karşıdan aldığın etkileşimle beraber çıktığın performans ile evde duvarlara karşı verdiğin performansın birbiriyle alakası yok. O, dokusal ve tınısal bir zenginlik gibi sanıyorum. Buna rağmen insanlar, ‘Senin bir işin olsun, müziği de hobi olarak yine yapmaya devam et’ diyebiliyor. Oysa bu zaten başlı başına bir iş. Bu dönemde daha iyi fark ettim ki ben başka bir iş yapmayı bilmiyorum. Bunun eğitimini aldım ve ben buyum!”