Afrika Kitap Fuarı devam ediyor: Kadın mücadelesinin adaletine inanıyorum

Marakeş’te düzenlenen Afrika Kitap Fuarı’na katılan Tunuslu yazar Amira Ghoneim, kadın edebiyatının toplumsal dönüşüm için bir mekanizma olduğunu vurgulayarak, kendisinin de adalet ve toplumsal cinsiyet eşitliği kavramlarını ele aldığını anlattı.

RAJA KHAYRAT

Marakeş- Fas’ın Marakeş kentinde 30 Ocak-2 Şubat tarihleri arasında “Sessizlerin Sesi Olmak” sloganıyla düzenlenen Afrika Kitap Fuarı devam ediyor. Festivale katılan isimlerden Tunuslu yazar Amira Ghoneim, son romanı, çalışmalarını ve kadına yönelik şiddeti engellemede edebiyatın etkisini ajansımıza anlattı. 

Amira Ghoneim, romanı Nazlat Dar El-Ekber’in 1930 ve 2011'deki Tunus’ta gerçekleşen devrimleri ve sonrasını konu aldığını söyledi. Yazma eylemini harekete geçiren şeyin kendisini meşgul eden bir fikrin veya tüm eseri üzerine inşa edebileceği bir karakterin varlığı olduğunu belirten Amira Ghoneim, “Nazlat Dar El-Ekber romanında olduğu gibi bugüne kadar çözülmemiş önemli olayları anlatmak istedim. Kadınların feminist bir arka planla yazmasına gerek yok. Feminizm ya da feminist mücadele yazarlar tarafından paylaşılıyor ve feminist edebiyatta yazan erkek yazarlarda bulunuyor. Feminizmin insani bir davanın adaletine olan inancı olduğu bir cinsiyet eşitliği meselesidir. Ne olursa olsun bu mücadelenin adaletine inanıyorum" diye belirtti.

‘Bir kadının kendine ait bir yeri veya odası olmalı’

Başlangıçta yazdığı metinleri bilgisayarda sakladığını ve yayınlamaktan kaçındığını ifade eden Amira Ghoneim, “Yazının ciddi, bilimsel, standartlara ve koşullara bağlı olması gerektiğine dair bir tür inancım vardı, ancak Nazlat Dar El-Ekber’in birçok ödül kazanması beni yayıncılığa yöneltti. Bir kadının kendine ait bir yeri veya odası olmalı. Yazar Simone de Beauvoir de yazı ile özel alan arasındaki bağlantıyı kuruyor. Çünkü kadınların genellikle kendine ait bir alanı olmuyor ve bir alana sahip olduklarında o alan onların tamamı oluyor. Benim de evimde kendime ait bir odam ya da ofisim yoktu. Bu nedenle herhangi bir odada ya da evin mutfağında yazardım. Kimi zaman araba sürerken, kimi zaman iki ders arasında aklıma gelen cümleleri yazardım” şeklinde konuştu.

‘Zorlu bir deneyim’

Amira Ghoneim, çalışan kadınların birden fazla cephede çalıştığının bilindiğini, bunlara yazma tutkusu da eklenince günlük işlere kalan her anı değerlendirmeye çalışan bir süper kadına dönüştüklerini ifade etti. Yazmanın özveri ve konsantrasyon gerektirdiğini kaydeden Amira Ghoneim, “Benim için yazmayı zorlu bir deneyim olarak görmüyorum, öyle olsaydı yazmayı bırakırdım, çünkü yazmayı seviyorum. Bazen psikolojik savaşa dönüştüğü doğru, çünkü bazen yazarken bir çıkmaza giriyorsunuz. Bu durumdan nasıl çıkacağınızı bilmiyorsunuz, ben de her zaman yazma eyleminden keyif almaya çalışıyorum. Hazzı kaybettiğinde metinden ayrılıyorsun ve geri gelir gelmez yeniden metne odaklanıyorsun” dedi.

‘Edebiyat önemli bir mekanizma’

Edebiyatın kim yazarsa yazsın insan ürünü olduğunu dile getiren Amira Ghoneim, “Büyüklerin Evine İniş” romanına dikkat çekerek, “Romanı yazdığımda bir arkadaşıma gönderdim. O da yazdığım romanı doktora tezimi yayınlayan bir yayıncıya gönderdi. Yazdığım roman çok beğenildi. ‘Sarı Dosya’ kitabımda da şizofreni hastası bir erkeği anlattım. Edebiyat, kadın davasına ve tüm haklı davalara hizmet edebilecek bir alan. Edebiyat yazmak için yazarın kendisini bu alana adaması gerekiyor. Yazılabilecek en yüce konuların sadece meseleler olduğuna inanıyorum, özellikle de kadın meselesi. Çünkü insanlar arasında adaletten başka bir şey istemezler. Kadın edebiyatı toplumsal dönüşüm için önemli bir mekanizmadır. Adalet ve toplumsal cinsiyet eşitliği kavramlarını ele alır” diye kaydetti.