Özgürce yazmaya kendisini adamış bir kadın: Sahar Rezaei

İranlı yazar Sahar Rezaei, hemcinsleri üzerine büyük bir aşk ve tutku ile yazıyor, yazdıklarını kulak verenler için seslendiriyor ve özgürce yazmanın kendisine büyük bir kıvanç verdiğini anlatıyor mikrofonlarımıza.

HİMA RAD

Sinê - “Ve bu da geçmedi”, “Ziba” isimli iki kitaba imza atan genç İranlı yazar Sahar Rezaei, üretmeye, sanata olan ilgisinin kendisini yazmaya sevk ettiğini, büyük bir tutku ile özgürleşerek yazmanın daha da anlamlı bir dünyanın kapılarını önüne açtığını anlatıyor. Kitapları, yazma macerası üzerine yazar Sahar Rezaei ile sohbet ediyoruz. Daha doğrusu o anlatıyor, biz dinliyoruz. Sohbetimiz bir parkın bankında başlıyor ve yazar Sahar Rezaei’nin kitaplarına iliştirdiği şiirlerini dinlerken kendimizi 1800’lü yıllarda yaşamış olan şair, yazar, tarihçi Mastura Ardalan’ın anıtı önünde buluyoruz.

Kitaplarında kadınları anlatıyor

İranlı yazar Sahar Rezaei, kitaplarını kadınlar üzerine kaleme aldığının altını çiziyor. Aslında yazarlık macerası onu Doğal Kaynaklar Mühendisliği dalından epey başka bir mecraya sürüklemiş olsa bile şöyle aktarıyor: “Doğal Kaynaklar Mühendisliği alanı ile olan ilgimi elbette kesmedim, çalışmalarıma devam ediyorum. Mühendislik mesleğim, yazmak ise tercihim ve aşkım. Çocukluğumdan bu yana sanata, yazmaya ve bir de oyunculuğa çok ilgim vardı. Son yıllarda ise yazmaya, hikayeler üretmeye olan ilgim daha da arttı.”

“Yazımsal üretim büyük bir sanat”

Her iki kitabının farklı karakterler ve kişilikleri anlattığını ancak başkahramanlarının ve kitap örgüsünün tamamen kadınları markaja aldığını söylüyor Sahar Rezaei. Yazmanın çok önemli olduğunu ve yazımın, yazımsal üretimin büyük bir sanat olduğuna inandığını söyleyen Sahar Rezaei, hiç kimsenin kendisini desteklemese bile yazım sanatına kendisini ömrünün bir yerinde adayacağının hep bilincinde olduğunu aktarıyor.

“İyi bir yazar olmaya çalışıyorum”

Yazım çalışmalarına odaklanmaya başladığından bu yana kendisine yardımcı olabilecek usta bir isim bulamasa bile dostları, yakınları tarafından desteklendiğini ve bunların başında da kuzenin geldiğini söyleyen Sahar Rezaei, dünyanın önde gelen yazarları ve kitapları ile kuzeninin sayesinde tanıştığını sözlerine ekliyor. Sahar Rezaei, “iyi bir yazar olmaya çalıştığını” söylerken, “Belki Albert Camus gibi olmayabilirim ama kendimi bir yazar olarak kabul ettirmek için çok çaba harcayacağım” diyor.

“Kadın yazarlar birçok sorunla yüz yüze bırakılıyor”

Sahar Rezaei, kadın yazarların çok fazla sorunla yüz yüze olmak durumunda kaldığını ancak kendisinin “Üstesinden gelemeyecek kadar büyük değillerdi” diyerek sorunları yazmak için bertaraf ettiğini söylüyor. İlk kitabında “Saygı, sevgi ve aşkı” buluşturmaya çalıştığını ifade eden Sahar Rezaei, “İlk kitabım kendi köyünden olmayan bir adama aşık olan kadını, aşkını, duygularını ve hayatını konu alıyor” şeklinde konuşuyor.

“Kırsal alanlarda yaşanan aşklar daha değerli”

Sahar Rezaei, şehirlerde “aşkın” nasıl olduğunu ortalama dünyanın birçok kesiminin bildiğini ancak bir zamanlar köylerde ve kırsal alanlarda yaşanan aşkların değerlerinin daha ön planda olduğunu ve kitabında da kırsal kesime dair kalan duygu kalıntılarını işlemeye çalıştığının altını çiziyor. Sahar Rezaei, kırsal yaşamdan yani köyünden uzaklaşan aşık genç kadının geri döndüğünde yaşadığı duyguları, aşkını, güncel ile geleneği karşılaştırmalı ele alıyor.

İkinci kitabında eşitsizliği anlatıyor

Yazarın ikinci kitabı “Ziba” yani “Güzel” anlamına geliyor. Adından da anlaşılacağı gibi güzel bir kadının etrafında dönüyor kitap. Sahar Rezaei, “Ziba, hikayemdeki ilk karakterdir ve kadın erkek eşitsizliği üzerine örülüdür” diyerek, toplumda güzel kavramını da irdelemeye çalıştığının altını çiziyor.

“Kadın kendisini kabul ederse…”

Kitapta yer alan “Ziba” güzelliğinden değil kendisine duyduğu özgüvenden kaynaklı sık sık toplumsal baskılarla karşı karşıya kalan zeki bir kadını sembolize ediyor, yani sadece fiziksel güzellikten değil aslında kadını güzel yapan olgularla karşı karşıya getiriyor bizi yazar bu kitabında. Sahar Rezaei, “Hikayesinin mesajı şu aslında; bir kadın kendisini kabul ederse ne görünüşü ne de baskı faktörü önünde duramaz” ifadeleriyle dile getiriyor.

Yazar, kitabının içerisine iliştirdiği şiirleri de kulak verenler için okuyor kendi dilinden ve Mesture Erdelani anısına yapılan heykelin önünden. Belki şiirini başka bir olduğu için anlamayabiliriz ancak şiirini okumayı tercih ettiği mekandan ne demek istediğini de ruhumuza katabiliriz...