‘Toplumsal değişim için kimliğimizi yeniden kazanmalıyız’
Mısır Kadın Hakları Merkezi Başkanı ve Temyiz Avukatı Niha Abu Al-Qumsan, kadınların yaşadığı sorunlara dikkat çekerek, “Kimliğimizi yeniden kazanmamız ve özgün fikirlerimizi yeniden üretmemiz gerekiyor” dedi.
ASMAA FATHI
Kahire – Mısır’da kadına yönelik şiddet başta olmak üzere kadınların yaşadığı toplumsal sorunlar ışığında bir dizi çalışma yürüten sivil toplum örgütleri ve dernekler, çeşitli zorluklarla da karşı karşıya kalıyor. Mısır Kadın Hakları Merkezi Başkanı ve Temyiz Avukatı Niha Abu Al-Qumsan, ülkedeki adalet sisteminin ve yasaların etkinliği hakkında sorularımızı yanıtladı.
25 yılı aşkın bir süredir kadın sorunları üzerine çalışıyorsunuz. Bu yıllarda ne gibi zorluklarla karşılaştınız?
1996 yılından beri kadın hakları, kadına yönelik şiddet ve kadınların karar alma süreçlerindeki rolü hakkında çalışma yürüten, adalete erişimin önemi ve gerekli yasal reformlara odaklanan bir sivil derneğiz. Bunun için kadınlara karşı ayrımcı yasaları araştırıyoruz. Bütün bunlar 25 yılı aşkın bir süre önce göreve başladığımızda masada olmayan konulardı. Öncesinde cinsiyetler arasında büyük bir fark ve ayrımcılık vardı. Seçim sistemi 18 yaşını dolduran erkekleri kayıt altına alıyordu. 18 yaşını dolduran genç kadınlar ise Seçmen Kartı alabilmek için karakola gitmek zorunda kalıyordu. Genç kadınlar 1956'dan beri yasal olarak oy kullanma hakları var ancak oy hakkını kullanabilmeleri için çaba göstermeleri gerekiyor.
Merkezin çalışmaya başlamasıyla birlikte hedefimiz adaleti sağlamaktı. Çünkü uygulamada farklılığın olduğunu gördük. Bu durum bizi hukuk reformuna yöneltti ve buradan da mecliste güçlü bir sese sahip olmanın gerekliliğini hissettik. Kadınlara yönelik yaşanan adaletsizliği anlatmaya başladık ve kadınların oy haklarını kullanabilmeleri için eğitimler verdik. Ayrıca kadınların yerel seçimlerde aday olmaları için farklı şehir ve köylerde eğitim programları düzenledik. Milletvekillerini de sürece dahil ederek 30’dan fazla kanunun değiştirilmesini sağladık. Kadın kotası, kişisel statü gibi bir dizi değişikliğin olması için çalışmalar yürüttük.
2014 yılında Anayasa Yazma Komisyonu üyeliğine atandım. Asıl mücadelemiz kadın hakları, kota hakkı gibi konularda çalışmalar yürüttük. Bu konuları kapsayan 11’inci maddenin güçlendirilmesi için baskı oluşturduk. Ortadoğu'da ‘Mısır'ın Gökyüzünde Bulutlar’ başlıklı bir çalışma başlattığımızda bu şiddeti dile getiren ilk ve tek çalışma oldu. O dönemde bölgede kadınların çektiği acılar, uluslararası alanda büyük ilgi gördü ve toplumda bir etki yarattı ve o dönemde durgun suları hareket ettirdi. Ardından cinsel tacizi suç sayan bir dizi yasa ve kadınları koruyan mekanizmalar devreye girdi.
Şu anda mevzuat, kanunlar ve uygulamalar düzeyinde çalışıyoruz. Asıl önemli olanın yasaların uygulanması olduğuna dikkat çektik. Kadınların adalete ulaşması ve ücretsiz danışmanlık alabilmesi için bir avukat ekibi oluşturduk. Bazı davaları kabul ediyoruz ve aldığımız bu davalarda kadınların karakollara başvurduğunda neler yaşadığını, adalete erişimlerinin ne düzeyde olduğunu görmemizi ve analiz etmemizi sağlıyor. Savcılıklar ve mahkemelerin ne kadar kadın dostu olduğunu tespit ediyoruz.
Kadınların içinde bulunduğu krizlerden kurtuluşun yasalarla ilişkisi olduğunu söyleyen birçok kişi var. Sizce bu durum ne kadar gerçekçi?
Kanun, hakları tanımlar ancak tek başına yeterli değildir. Özellikle kâğıt üzerinde mürekkebe dönüşebileceği veya çekmecelerde kalabileceği için kadın sorunları üzerinde hiçbir etkisi yoktur. 2019 yılında cinsel taciz vakalarında verilerin gizlendiğine ilişkin belge açığa çıkardık. En ciddi iki vakada, yani kamuoyuna mal olan babanın kızına tecavüz davası Basam Zaki vakasında bu belgeleri kullandık. Mağdurların kimliklerini gizli tutmak için mücadele ettik. Bu iki davada kısmen gizleyebildik fakat mücadelemiz sonucu diğer davaları etkiledi. Mağdurlara erişme ve onları riske atma olasılığı hala var. Hukuktan bahsederken birden fazla seviye var. Birincisi yasal metin, ardından uygulamalar ve son olarak da vatandaşın adalet sistemine olan güveni.
Sizce Mısır'da kadın ve kız çocuklarının hayallerini gerçekleştirmelerinin önündeki engeller nelerdir ve bunlara yönelik olası çözümler nelerdir?
Hukuki metinler düzeyinde zorluklar var. Örneğin ailenin reisi erkek olarak belirtiliyor. Bir diğeri eğitim müfredatlarında kadınlar sürekli muhtaç ve zayıf olarak gösteriliyor. Kız çocuklarını güçlendirmeyen ve onları tam olarak yetkin kılmayan, aksine çocuklara yönelik şiddet uygulamasını teşvik eden bir imaj yaratılıyor. Ayrıca, çocuklara kendini ifade etme öğretilmediğinden öğretim teorik bilimlerle sınırlı kalıyor bu nedenle yaşadığı şiddeti de ifade edemiyor. Gerçek bir değişim için yeniden düşünülmesi gereken konulardır. Üçüncü zorluk toplumun kendisidir. Yetersiz eğitimin bir sonucu olarak aşırılık yanlısı kültürü yeniden üretmektedir ve bu tezahürler dışsal fikirlerden başka bir şey değildir. Çözüm ise kimliğimizi yeniden kazanmamız ve özgün fikirlerimizi yeniden üretmemiz ile olur.