‘Roboski sadece Şırnak’ın ya da Kürtlerin değil, tüm Türkiye’nin sorunu’

Roboski Katliamı’nın üzerinden 11 yıl geçerken, Avukat Reyhan Yalçındağ Baydemir, “Kolluğun korunmasıyla Roboski’den sonra da çok sayıda yaşam ihlali yaşandı ve hala da devam ediyor” diyerek, cezasızlığa dikkat çekti.

MEDİNE MAMEDOĞLU  

Amed - Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Roboski köyünde 28 Aralık 2011 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) ait savaş uçaklarının bombardımanı sonucu 17’si çocuk 34 kişinin yaşamını yitirmesi üzerinde 11 yıl geçti. Hükümetin “Hata oldu” diyerek yok saydığı katliamda yaşamını yitirenlerin yakınlarının yaptığı şikâyet ise tazminat vaadiyle geri alınmayı çalışıldı. Üzerinden 11 yıl geçmesine rağmen yapılan birçok başvuru farklı gerekçeler ile yerel mahkemeler tarafından reddedilirken, bu süre zarfından olayda adı geçen ya da sorumluluğu bulunan tek bir kamu görevlisi hakkında adli veya idari soruşturma başlatılmadı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından usule uygun olmadığı için kabul edilmeyen başvuru son olarak geçen senenin Nisan ayında yeniden Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) taşındı.

Hukuksal süreç başlatılsa da yargılanan olmadı

Olaydan sonra başlatılan soruşturmalar çerçevesinde Roboski Katliamı’na dair cezai, idari ve yasama olmak üzere üç ayrı hukuksal süreç başlatıldı. Bu süreçlerden en ayrıntılı işlenen soruşturma ise idari soruşturma oldu. Bu soruşturma kapsamında o dönem İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişliği, kamu görevlilerinin olayda olası sorumluluğunun saptanması için üç raportör atadı. 28 Şubat 2012 tarihinde tamamlanan bu rapor uyarınca çok sayıda kamu görevlisinin soruşturulması gerektiği yönünde bir sonuca ulaştı. Ancak raporda yer almasına rağmen tek bir kamu görevlisi hakkında herhangi bir soruşturma açılmadı.

Dosya son olarak yeniden AYM’ye gönderildi

34 kişinin yaşamını yitirdiği Roboski Katliamı ile ilgili başlatılan hukuki süreç ailelere ikinci bir mağduriyet yaşattı. Yerel mahkemeye yapılan başvurunun “kasıt olmadığı” gerekçesiyle takipsizlikle sonuçlanması sonrası başvuru Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde de iç hukuk yolları tüketilmediği gerekçesiyle kabul edilmedi. Dosya son olarak yeniden AYM’ye gönderildi.  

‘Cezasızlık politikası Cumhuriyetle yaşıt’

Aradan geçen zamana rağmen tek bir sorumlunun bile mahkeme karşısına çıkarılıp yargılanmadığına dikkat çeken İnsan Hakları Savunucusu Avukat Reyhan Yalçındağ Baydemir, bu coğrafyada yürütülen cezasızlık politikasının Cumhuriyetle yaşıt bir sorun olduğunu ifade etti. 12’nci yılına girecek olan Roboski Katliamı’nın hiç unutulmayan olaylar arasında olduğunu söyleyen Reyhan Yalçındağ Baydemir, hukukçular olarak bu olayı en başından beri münferit bir olay gibi değerlendirmediklerini belirtti.

‘Savaş uçakları her şeyi önceden biliyor!’

Aralarında çoğu çocuk hepsi sivil onlarca insanı katleden bomba yüklü savaş uçaklarının her şeyi önceden bildiğine dikkat çeken Reyhan Yalçındağ Baydemir, “Bunu yetkililerin tabiriyle ağır ihmal veya öngörülemeyen bir eylem sözleriyle tanımlamamak gerekiyor. Bu coğrafyada yaşanan bu yönlü ağır ihlallere dair soruşturmaların ya da açılan çok az sayıda davaların genellikle cezasızlıkla sonuçlandığını bilmek gerekiyor. Bunun sistematik bir politikaya dönüştüğünü vurgulamak gerekiyor” sözleriyle yaşananları anlattı.

‘İnsanların yaşam hakkı ihlal edildi’

Cezasızlık politikasının yürütüldüğü Roboski Katliamı’nın öncesi ve sonrasında yaşanan olaylarda da insanların yaşam hakkının ihlal edildiğine yer veren Reyhan Yalçındağ Baydemir, “Türkiye’nin cezasızlık politikası cumhuriyetle yaşıt bir sorunsaldır” dedi. Bu cezasızlığın devam etmesiyle yaşam hakkı ihlallerinin rahatlıkla sürdürüldüğüne dikkat çeken Reyhan Yalçındağ Baydemir, şunları söyledi: “Dolayısıyla siz bombalarla yüklü savaş uçaklarını havalandırmadan ve sivil yerleşkeye atmadan evvel de bunun bilinciyle hareket edildiği için bu suçlarda zaman aşımının işletilemeyeceğini her fırsatta dile getirdik. Bu sadece kendi yerel mevzuatımızla ilgili bir durum değil aynı zamanda Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler bakımından da böyle. Dolayısıyla cezasızlık iktidarların değişiminden bağımsız bir şeydir. O sebeple de 90’lardan önce de 90’lar boyunca da şuan ki iktidar döneminde de cezasızlık politikası her zaman bu coğrafyanın temel sorunsallarından biri oldu. Cezasızlık devam ettiği sürece yeni benzer suçlar rahatlıkla yapılmaya devam etti. Bu sivil insanlara dönük öldürmeden tutalım kırmızı ışıkta geçtiği için bile sivil insanlar rahatlıkla polis tarafından açılan ateşle yaşamlarını yitirebiliyorlar. Listeyi uzatmak mümkündür.”

‘Sorumlular aklanıyor’

Nice 12 yıllar geçse dahi iktidarların aynı mantaliteyi devam ettirmesiyle sorumluların aynı şekilde aklanacağına değinen Reyhan Yalçındağ Baydemir, “Burada ki temel mantık iktidar kim olursa olsun failin kolluk olduğu durumlarda kolluğun korunması, suçun cezasız kalma meselesi olduğu için hiçbir zaman bu coğrafyada ihlaller son bulmadı ve devam ediyor. Roboski dendiği zaman bugün milyonlarca insanın kanı buz kesiyorsa, hiçbir zaman unutamayacağımız bir tarihe denk geliyorsa bunu herhangi bir olay gibi değerlendirmemek gerekir” şeklinde konuştu.

Hem hukuki hem de vicdani olarak süreç kapanmadı’

Roboski Davası’nın hem hukuki hem de vicdani açıdan kapanmadığını belirten Reyhan Yalçındağ Baydemir, dosyanın bugün hem AYM hem de Birleşmiş Milletler’de devam ettiği bilgisini paylaştı. Aradan geçen 11 yılda hiçbir askeri ve resmi görevlinin ceza mahkemeleri önünde yargılanmadığını söyleyen Reyhan Yalçındağ Baydemir, “Bu şekilde cezasızlıkla sonuçlandırılmak istendi. Roboski Katliamı yıldönümü vesilesiyle bizim bir kere daha belirtmemiz gerekiyor ki; bizim temel argümanımız cezasızlıkla mücadeleye ağırlık vermek olmadığı sürece maalesef benzer ihlaller yaşanmaya devam edeceği için başta yaşam hakkı olmak üzere hiç kimsenin güvenliğinden söz etmek mümkün olmayacak. Bir coğrafyada son derece kutsal olan yaşam hakkı sistemli bir şekilde bu kadar risk altında olduğu sürece de siz diğer hak alanlarının korunmasından hiçbir şekilde bahsedemezsiniz. Roboski sadece Kürtlerin, Şırnaklıların sorunu değil, bir bütün olarak Türkiye’nin tamamının sorunu” ifadelerinde bulundu.