Libyalı kadınların miras hakkı mücadelesi
Libya’da kadınların miras hakkı yasalarla güvence altına alınmış olmasına rağmen, özellikle güney bölgelerinde geleneksel ve toplumsal normlar birçok kadınların bu hakka ulaşmasını engelliyor.

MONA TOUKA
Libya- Libya’da 2011’den bu yana yaşanan tüm siyasi ve sosyal gelişmelere rağmen, kadınların miras hakkı hâlâ kamuoyunda yeterince konuşulmayan bir konu. Özellikle yerel topluluklarda bazı gelenekçi yaklaşımlar adalet ve hak anlayışının önüne geçiyor.
Ubari kentinden Aişe Muhammed, yaşadığı ataerkil toplum nedeniyle videoda yer almak istemediğini belirtti. Babası beş yıl önce vefat etmiş ve o zamandan beri Aişe ve üç kız kardeşi, miras konusunda hiçbir konuşmaya dahil edilmemiş. Hatta daha sonra evin ve babalarına ait bazı tarım arazilerinin satıldığını, kendilerine haber bile verilmediğini öğrenmişler.
Aişe Muhammed, “Mirastan payımı öğrenmek istediğimi dile getirdiğimde, bana: ‘Ayıp, kızlar toprağı miras alamaz!’ dediler. Sanki hakkımı istediğim için suç işlemişim gibi” diyor.
Miras karşısında sessizlik
Merzuk kentinden Hadice Muftah da dindar bir ailede büyüdüğünü, babası öldükten sonra erkek kardeşlerinin kendisine düşman gibi davrandığını şu sözlerle anlatıyor:
“Babamın geniş arazileri ve iki dükkânı vardı. Ölümünün ardından erkek kardeşlerim beni yok saydılar. Mirasımı istediğimde ise ‘insan içine çıkamayız’ diyerek beni susturdular.”
Mahkemeye gitmeyi denediğini belirten Hadice Muftah, ailesinin tepkisiyle karşılaştığını ifade ederek, “Sadece hakkımı istediğim için suçlu ilan edildim, ailemden dışlandım” diye konuşuyor.
Seçimleri karşılığında mirastan men
Nura Faiz’in hikayesi ise farklı. Ailesi, seçtiği kişiyle evlenmesine izin vermek için mirastan feragat etmesini şart koşmuş. Çünkü kuzeni, “toprak” gerekçesiyle onunla evlenmek istiyormuş.
Nura Faiz, “Evlenmeyi seçtim ve evdeki hakkımdan vazgeçtim ama uğradığım adaletsizliği hâlâ unutamadım” şeklinde anlatıyor.
Değerler ve yasalar
Pek çok kadın için mesele sadece resmî belgeler veya mahkemeler değil, sorunların başında toplumun bakış açısı geliyor. Kadının miras istemesi, geleneklere karşı gelmek olarak algılanıyor. Hatta bazıları, kadının aileye ihanet ettiğini düşünüyor. Kadının mirasla toprak alması, eğer evlenirse, “Ailenin toprağının yabancı bir erkeğe geçmesi” olarak görülüyor.
Libya toplumunda kadınların mirastan mahrum edilmesi sadece maddi bir kayıp değil; kadınlar, daha miraslarını talep etmeyi düşündükleri anda ağır bir sosyal bedel ödüyorlar. Özellikle muhafazakâr ve aşiretçi yapılarda, ailesine dava açan bir kadın, “İtaatsiz” veya “Aileyi bölen” olarak damgalanıyor.
‘Hakkını alan kadın ailesinden dışlanıyor’
Sosyolog Aişe Ahmed, “Birçok bölgede miras, erkeklerin ortak malı olarak görülüyor. Kadın ise susup haklarından vazgeçmek zorunda. Bu durum, kadınları ‘onur’ adı altındaki sahte kriterlerin tutsağı haline getiriyor” diyor.
Aişe Ahmed’e göre, kadın yasalarla desteklense bile ailesini ve çevresini kaybetme korkusu yüzünden geri adım atıyor. “Hakkını alan kadın, çoğu zaman ailesinden dışlanıyor” diyen Aişe Ahmed kadınların toplumdan soyutlandığını hatta bazılarının taciz ve tehditler ile karşı karşıya kaldığını aktarıyor.
STK’lerin rolü
Bazı sivil toplum kuruluşları ve hak savunucusu kadınlar, bu konuda atölyeler ve farkındalık toplantıları düzenlemeye başladı. “El-Mubdi’a” (Yaratıcı Kadın) isimli kuruluş, “Kadın Hakları ve Sorumlulukları” projesi kapsamında bu konuya ışık tutan etkinlikler gerçekleştirdi.
Hukuk danışmanı Zeynep Abdulgani Tahir, kadınların mirastan mahrum bırakılmasının temelinde hukuki değil, kültürel ve toplumsal engeller olduğunu vurgulayarak şöyle konuşuyor:
“Libya yasalarına göre kadınların miras hakkı tamdır. Feraiz (İslami miras hesaplaması) belgesini alabilir ve mahkemeye gidebilirler. Ancak gelenekler onları korku ve utanç sarmalına sokuyor.”
Zeynep Abdulgani Tahir, kadınların çoğunun erkek kardeşine dava açmayı utanç verici bir şey olarak gördüğünü belirtiyor. Zeynep Abdulgani Tahir, “Kadın, ‘kardeşim beni mirastan mahrum etti’ diyemiyor. Çünkü bunu polise bile söylemesi ‘aileye ayıp’ sayılıyor. Sorunun özü, psikolojik ve toplumsal boyutta.”
‘Haklar hediyeye dönüşmemeli’
Zeynep Abdulgani Tahir, “El-Mubdi’a” gibi kuruluşlarla birlikte çok sayıda projede yer aldığını ve miras hakkı üzerine diyalog atölyeleri düzenlediklerini ifade etti. Zeynep Abdulgani Tahir, 1959 tarihli 6 No’lu yasanın kadınlara eşit miras hakkı tanıdığını ve cinsiyet temelli ayrımcılığı yasakladığını vurgulayarak, sözlerine şöyle devam ediyor:
“Bazı aileler kadını mirastan mahrum etmekle kalmıyor, aynı zamanda onu aile içinde evliliğe zorluyor. Kadınlara sesleniyorum: Hakkını istemek ayıp değil, adaleti uygulamaktır. Geri adım atma. Hakkını hediye, onurunu ise bir pazarlık konusu haline getirme. Unutma, yasa senin yanında.”