Kadınlar Tunus’ta güvende değil

Kadınların Tunus’ta güvende olmadığına dikkat çeken sosyolog Amira Yacoubi, kadınların önünde daha uzun soluklu bir mücadele yolunun olduğunu söyledi. Amira Yacoubi, ayrıca hükümete atanan on kadının durumunu da değerlendirerek bu adımı olumlu karşıladığını belirtti.

ZIHÛR EL-MEŞRIQÎ

Tunus –Tunuslu feminist aktivist ve uzman sosyolog Amira Yacoubi, Tunus’ta kadınların yaşadıkları ve yeni hükümette on kadının atanmasına ilişkin sorularımızı yanıtladı. Amira Yacoubi, Tunus’un  kadınlar için güvenli bir ülke olmadığını söyledi.

Feminist aktivist Amira Yacoubi, Tunus'ta kadın haklarını savunan bir kişi olarak tanınıyor. Öncelikle bu yolu tercih etmenizin nedeni nedir?

Böyle bir alana girmeye karar vermek cesaret gerektiriyor. Özellikle de Ocak 2011'den beri ağır bir emekten geçen bir ülkede ise bu daha fazla cesaret gerektiriyor. Devrimden bu yana siyasi sistem sesimizi yükseltmemiz ve haklarımızı savunmamızın aksine bunu talan etmeye çalışıyor. Burada hala uzun bir savaş devam ediyor. Kadın haklarını savunması konusundaki sınavdan geçtim. Çünkü bu davaya gönülden inanıyorum. Özgürlüğe inanan ve insana yatırım yapan bir ailede yaşadım. Annem, Tunus'un her yerinde ezilen kadınların sesini duyurmam ve onların koşullarına dikkat çekmem için bana destek verdi. Ayrıca sosyolojiyi çalışma ve bu alanı bitirme yolculuğumu tamamlamamda da annemin büyük katkı ve destekleri oldu. Annem beni değerler ve özgürlüklere bağlılık üzerine yetiştirdi. Sabırlı olmam gerektiğini söylerdi. Annem ataerkil toplumda kimsenin tuzağına düşmemem ve sesimi özgürce yükseltebilmem için hayatımda karşılaşabileceğim tüm şeyleri netleştirmem için beni cesaretlendirdi.

Feminist gruplar yeni hükümette 10 kadının yer almasına olan memnuniyetlerini ifade ettiler. Sizde Najla Boudin ve hükümetindeki kadın oranından memnun musunuz?

Ülkenin içinde bulunduğu olağanüstü bir süreçte on kadının atanmasını olumlu bir adım olarak görüyorum. Özellikle devrimden bu yana kadınlar çeşitli hükümetlerde yer alamadılar. Sadece Kadın ve Aile Bakanlığı’nda kadının varlığını görebiliyorduk. Zayıf bir temsile tanık oldular ve her zaman aile kurumu ile sınırlı kaldılar. Kadınları önemli karar alma makamlarında ve önemli bakanlıklarda göremedik.  Dindarlık nedeniyle kadınları önemli pozisyonlardan uzaklaştırmaya yönelik girişimler oldu. Pek çok parti, kadın imajını sadece Tunus'un Arap kadınlarının başkenti olduğu ve kadın haklarının elde edilmesinde ilk örnek olduğu şeklindeki yanlış düşünceyi sürdürmek için bir dekorasyon olarak kullandı. Ancak gerçek tamamen farklıdır. İlişkiler düzeyindeki tahakküm, eşitsizliğin ve iktidar konumlarının eşitsiz dağılımının anayasa denen şeyin tam tersi olduğunu kadınların toplumsal, ekonomik ve politik gerçekliğinde görebiliriz.

Yani erkeklerin önemli görevleri üstlendiklerini ve kadınların ise ikinci planda kaldığını söyleyebilir miyiz?

Ülkemizde erkeklerin çoğu, özellikle kadınlara yasak olan bakanlıklarda görev yapıyor. Tunus, gösterilen fotoğrafın aksine kadınların büyük ayrımcılıklara maruz kaldığı bir yer. Tunus’ta son yıllarda özgürlükler açısından korkulacak bir gerileme ve şiddet olayları yaşadığını belirtmek gerekir. Kadınlar artan şiddet nedeniyle acı çekiyorlar. Bugün anne, kız kardeş ve kadın görüntüsünde başarılı öncü kadın göremiyoruz. Dolayısıyla büyük bir kadın temsilini göremiyoruz. Bunu küçük uygulamalarda da görebiliyoruz. Özgürlüğe giden yol heyecanlıdır ve her aşamanın iniş ve çıkışları vardır. Kültürel temsillerimizi ve bedenimizle olan ilişkimizi yeniden değerlendirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Çünkü beden özgürlüğü gelişme ve sivil toplumla ilgilidir. Her şeyden önce kendi bedenlerimizi kendi başımıza özgürleştirmeliyiz.  Kadınların yeni hükümette yer almasından kaynaklı gururlanmamızın zamanı geldi. Bu nedenle önümüzde büyük bir savaş var. Nasıl ki feminist ve insan hakları aktivisti Lina Ben Mhanni'nin cenazesinde daha önce savaştığımız ve sınırları aştığımız gibi kadınlar için güçlü savaşlar vereceğiz.

Kadına yönelik şiddeti sona erdirmek için yasa çıkarılsa da oran hala tehlikeli bir düzeyde. Sizce dengesizlik nerede?

58 sayılı kanun Tunus'ta kadına yönelik şiddetin artmasının birinci nedenidir. Şiddetin eskiden bir olgu olarak neden var olduğunu ve yayıldığını zaten açıklıyorduk. Ancak Ulusal Aile ve Şehir İnsanı Bürosu gibi yetkili makamlar tarafından sağlanan rakamlar net değildi. Devrim öncesinde günde her iki kadından birinin şiddet nedeniyle öldürüldüğü açıklanıncaya kadar buna kulak vermediler. Halk sağlığı için tehlike oluşturmaya başladığı zaman tehlike baş gösterdi.

Feminist mücadele büyük bir fedakarlıkla ataerkil zihniyete karşı mücadele etti. Bunun sonucunda 1956 yılında çıkarılan Kişisel Durum Dergisi yeniden hatırlandı. Çok eşliliği yasaklıyor. Kadın ve erkek arasındaki eşitlik konusunda çağrı yapıyor ve birçok hak veriyor. Böylece yayınlandığı dönemin önde gelen dergilerinden biri haline geliyor ve bu nedenle bu zihniyetlere göre kadınlar haklarına kavuştu. Böyle bir yasa, Tunus'ta yaşayan ataerkillik ve erkeklik kavramına kişisel bir tehdit oluşturuyor.

Tunus'ta feminist mücadelenin gelişimi, on yıllar boyunca form ve öncelikler kapsamında oldu. Bu gelişmeyi hissetiniz mi ve Tunus’taki feministlerin çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Tunus'ta çağlar boyunca feministlerin büyük çabalarını inkar etmem veya görmezden gelmem doğru değil. Cinsiyetler arasında tam eşitliği sağlamak, kadınların haklarını savunmak ve karar organlarında varlıklarını kanıtlamak için çalıştılar. Onlar temeli attılar. Bu yolu sürdürebilmek için onlardan çok yararlandık. Bu nedenle, kadınları korumak için entelektüel olarak silahlanmış ilk derneklerin, özellikle Tunus Kadın Derneği ve Tunus Demokratik Kadınlar Derneği'nin çabalarını takdir ediyorum. Bizler bugün farklı bir sistemle karşı karşıyayız. Biz devrim sonrası feminist nesiliz. Yöntemlerimiz farklı, yeni taleplerimiz ve farklı bir okumamız var. Ama Tunus'ta kuşak çatışması nedeniyle meşaleyi teslim etme fikrinin hala değerlendirilmesi gerekiyor. Çünkü genç feministler ile yaşlı feminist nesil arasında bir güvensizlik oluşmuş. Her ne kadar mücadele biçimleri farklı olsa da amaç aynıdır. Eski Başbakan Zeynel Abidin Ben Ali döneminde mücadele yıllarını yaşamadım ama şimdi aynı aşamalarda yeni bir ruhla ve farklı şekillerde yaşıyorum. Tunus'ta feminist hareketin her geçen gün büyüdüğünü görüyorum. Hatta cinsel azınlıkların haklarının ve daha geniş konuların korunması düzeyine ulaştı.

Devrimden sonraki aktivistler olarak, özgürlüğün marjinalleştirilmesine rağmen mücadele size zor görünüyor mu?

Her aşamanın kendine has avantajları ve özellikleri vardır. Devrim öncesini yaşamadığım için devrim sonrası kadın haklarını savunmasından bahsedebilirim. Kadın bedeni, sesi, güzelliği ve dişiliği ile var olmuştur. Biz karmaşık olan efsanenin içinden çıkmaya çalıştık. Neydi bu Adem’i cennetten attıran vücudumuzun 'günahın sebebini' olarak gördüğü efsaneydi. Yöntemimiz özerktir. Biz bir grup genç bir nesiliz, yeni feministleriz. Çeşitli yerlerde yaşıyoruz. Dans, şarkı ve renkle karanlığa karşı savaşıyoruz. Kimliği yok etmek isteyen her türlü gericiliğe karşı mücadele ediyoruz.

Son olarak Tunuslu kadınlara ne mesaj vermek istersiniz?

Önümüzde kat edeceğimiz daha çok uzun bir yol var. Eşitlik, adalet ve toplumsal barışın sağlanmasına gerçekten inanıyorlarsa yola devam etmeleri gerekir.  Sağlık, varlık, kimlik haklarımıza ulaşmamız için önümüzde daha uzun bir mücadele yolu var.