Irak'ta idam cezalarının infazı endişe verici bir şekilde arttı

Irak'ta 2024'te idam cezalarının infazında benzeri görülmemiş bir artış yaşandı. Yerel ve uluslararası alanda cezaların gözden geçirilmesi ve adalet ile şeffaflık sağlanması çağrıları yapılıyor.

AFRAH ŞEVKİ

Paris-Irak'ta 2024 yılında idam cezalarında infaz oranlarının artması, insan hakları savunucularının tepkisini çekti. Kadın insan hakları aktivistleri, ülkede adaletin ve insan haklarına saygının güçlendirilmesine katkıda bulunacak kapsamlı reformlara acil ihtiyaç olduğunu vurguladı.

Uluslararası Af Örgütü’nün 2025 yıllı raporu, 2024 yılında dünya genelinde idam cezalarının uygulanmasında endişe verici bir artış yaşandığını ortaya koydu. Rapora göre, Irak'ta kadınlar da dahil olmak üzere idam cezasının uygulanmasında önemli bir artış yaşandığı, sayının bir önceki yıla göre dört katına çıktığı belirtildi. 2023 yılında 16 idamın gerçekleştirildiği Irak’ta, 2024 yılında bu sayı en az 63’e yükseldi. Raporda, idam cezalarının infazlarının tamamının "terör" suçlamalarıyla bağlantılı olduğu ifade edildi.

Ayrıca, Irak güvenlik makamlarının infazlara ilişkin verileri “çok gizli” olarak sınıflandırarak kamuoyundan gizlediği belirtildi. Bu tutumun, yaklaşık üç yıldır faaliyetlerini durduran Irak İnsan Hakları Yüksek Komisyonu’nun çalışmalarını kasıtlı olarak engellediği ifade ediliyor. Uzmanlar, bu durumun şeffaflık ilkesine ve hesap verebilirlik mekanizmalarına ciddi zarar verdiğine dikkat çekiyor.

‘Vakalar izlenemiyor’

İnsan Hakları Yüksek Komisyonu'nun eski üyelerinden Doktor Faten El Halfi, Irak Parlamentosu’nun komisyonu üç yıl boyunca devre dışı bırakmasının, “tehlikeli bir anayasal boşluk” yarattığını ifade etti. Faten El Halfi, bu boşluğun Irak’taki insan hakları ihlallerinin artmasına zemin hazırladığını belirterek, özellikle infaz oranlarındaki ciddi artış gibi vakaların etkin şekilde izlenemediğine vurgu yaptı. Doktor Faten El Halfi, komisyonun bağımsız yapısına işaret ederek, “İnsan Hakları Yüksek Komisyonu üyeleri olarak medya dokunulmazlığına sahiptik ve bu sayede çalışmalarımızı tehdit ya da korku olmadan sürdürebiliyorduk. Seçim Komisyonu’na diğer komisyonlardan daha fazla ilgi duyuluyor. İnsan Hakları Yüksek Komisyonu’nun yokluğu insan haklarında ciddi bir gerilemeye yol açtı. Cinayetler arttı, cezasızlık yaygınlaştı, cezaevleri ve polis karakollarında işkence vakaları günlük hale geldi” ifadelerinde bulundu.

İnsan Hakları Yüksek Komisyonu’nun aktif olduğu dönemde idam cezalarının infazlarının durdurulduğuna dikkat çeken Faten El Halfi, “Bu durumu, Birleşmiş Milletler’in müdahaleleri ile komisyon üyelerinin Adalet, İçişleri ve Adli Tıp Bakanlıklarına bağlı çeşitli birimlerle kurduğu etkili iletişim sayesinde başardık. Komisyon, infazların gerçek sayılarına ulaşmak, bu verileri belgelemek ve süreci etkili şekilde izlemek için yoğun çaba harcadı” şeklinde konuştu.

‘Şeffaflık yok’

Irak’ta tamamen gizlilik içinde yürütülen idamlara ilişkin şeffaf bilgi paylaşımının yapılmamasının, özellikle idam edilen kadın sayısının takibini son derece güçleştirdiğini belirten Faten El Halfi, sözlerine şöyle devam etti:

“Şu anda elimizde herhangi bir resmi bilgi bulunmuyor ve bu konuda kasıtlı bir karartma politikası uygulanıyor. Komisyonda görev yaptığım dönemlerde mahkumiyetlerin büyük bir kısmı ‘uyuşturucu’ veya ‘fuhuş’ davalarına dayanıyordu. Uyuşturucu suçlarının çoğu erkekler tarafından işleniyordu, ancak evde bulundukları gerekçesiyle kadınlar da bu suçlamalara dahil edilerek cezalandırılıyordu. Bu durum, çoğu zaman kadınların işlemedikleri suçların sonuçlarına katlanmasına yol açıyordu. Irak'ta hâlâ ölüm cezasını yasaklayan bir yasa bulunmuyor. Birleşmiş Milletler ile iş birliği içinde bu konuda çeşitli çalışmalar yürüttük. Ancak yasal değişiklikler parlamentodan geçmesi gerektiği için süreç oldukça yavaş ilerliyor. Parlamentoda bu konuda ortak bir görüşün bulunmaması da reformları zorlaştıran bir diğer etken olarak öne çıkıyor.”

‘Sistematik sorunlar var’

İnsan hakları aktivisti Enver Davud El-Hafaci ise, Irak'ta infazların artmasının başlıca birkaç nedene bağlı olduğunu, bunların en önemlisinin de ülkedeki ‘terörle mücadele’ yasaları olduğunu düşünüyor. Enver Davud El-Hafaci “Irak, ölüm cezasıyla sonuçlanabilecek suçlamalara yol açabilecek kapsamlı yasalar kabul etti. İnsan hakları örgütleri tarafından da teyit edildiği üzere, işkence altında alındığı iddia edilen itiraflara dayanılması ve adil yargılamanın olmaması gibi yargı sistemindeki sorunlara işaret ediyor. Ayrıca, ülkenin karşı karşıya olduğu güvenlik ve siyasi baskılar, yetkilileri ‘terör faaliyetlere’ karşı caydırıcı bir unsur olarak idam cezasının uygulanması da dahil olmak üzere sıkı önlemler almaya zorluyor” şeklinde konuştu.

‘Yaşam ve adil yargılanma hakkının ihlali’

İnfazlardaki artışın Irak'ın uluslararası insan hakları standartlarına uyumu konusunda ciddi endişelere yol açtığını belirten Davud El-Hafaci, şunları söyledi:

“Temel yasal güvencelerden yoksun yargılamalar sonrası infazların gerçekleştirilmesi, yaşam hakkının ve adil yargılanma hakkının ihlali olarak değerlendirilebilir. Ayrıca, bu tür uygulamalar Irak’ın uluslararası toplumdaki itibarına zarar verebilir ve ülkenin, uluslararası insan hakları örgütlerinin eleştirilerine maruz kalabilir. Uluslararası Af Örgütü'nün de aralarında bulunduğu insan hakları örgütleri Irak yetkililerine idam cezasına geçici bir moratoryum uygulanması çağrısında bulundu. Bu adımı, ölüm cezası politikalarının kapsamlı bir şekilde gözden geçirilmesinin başlangıcı olarak gerekli görüyorlar. Ayrıca uluslararası standartlara uygun, adil ve şeffaf yargılamaların sağlanmasının, sanıkların savunma ve hukuki temsil haklarının güvence altına alınmasının önemi vurgulandı. İşkence ve kötü muamele iddialarının soruşturulması ve zorla alınan itirafların mahkemede delil olarak kullanılmamasının sağlanması çağrısında bulunuldu.”

‘Uluslararası kurumlar konuya ilgi göstermeli’

İdam edilen veya idam edilmeyi bekleyen kadın sayısına ilişkin istatistiklerin bulunmamasının önemli bir sorun teşkil ettiğini kaydeden Davud El-Hafaci, bu verilerin gizli ve erişilemez kabul edildiğini, bunun da hükümetin şeffaflık standartlarını ihlal ettiğini dile getirdi. Davud El-Hafaci, ayrıca bu bilgilere ulaşma ve infazları sınırlama yetkisine sahip olan İnsan Hakları Komisyonu'nun yokluğunun, bu hassas konunun denetlenmemesine yol açtığını kaydetti.

Davud El-Hafaci, konuşmasının sonunda, Uluslararası Af Örgütü raporunda da belirtildiği gibi, hükümetin ciddi adımlar atması, yerel ve uluslararası kuruluşların artan infaz sayılarının ele alınması konusuna gerçek bir ilgi göstermesi gerektiğini vurguladı. Davud El-Hafaci, bu raporları, Irak makamlarına ölüm cezasının uygulanmasını gözden geçirmeleri ve insan haklarını garanti altına alan ve tüm vatandaşlar için adaleti sağlayan bir yargı sistemini güçlendirmeleri yönünde acil bir çağrı olarak değerlendirdi.